Bu bölüm artık işin entersan noktasına geldiğimiz yer canlarr. Biraz duygusal biraz da gizemli bir bölüm aslında, umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar...
~•~•~
🎶Barış Diri - Derinden
~•~•~
Gerçekten emin olabilir miydi insan duygularından, hissettiklerinden kimsenin onun nasıl hissetmesi gerektiğine karar vermeden.
Benim bildiğim tek bir şey varsa o da insanın duygularından emin olması gerektiğiydi.
Küçükken annesinin her dediğini yapan çocuklardandım ben. Öyle ki bir keresinde dışarıda oynarken düşüp dizim yara olup ağladığımda, "Küçücük yaraya ağlayıp durma." demişti. O gece kapıyı çekip, çıkmadan önce de, "Ağlayıp, üzülme arkamdan." demişti ve ben de dediğini yapmıştım. Yine. Tek bir gözyaşı damlası bile dökmemiştim arkasından şimdiye kadar, tıpkı benden acımasızca istediği gibi. Babam kapıyı açıp içeri geçtiğinde de, "Geri dönecek, sakın umudunu kaybetme." demişti. Yine bana o küçücük yaşımda söylenenleri yapıp umut etmeyi hiç bırakmadım bir gün olsun.
Birileri hep nasıl hissetmeme gerektiğine karar verip durmuştu ve ben, buna izin vermiştim.
"Nasıl görüntüler yok?!" diye bağırdım öfkeyle karşımda duran avukata, emniyetin ortasında. "Böyle bir rezillik nasıl olur ya, aklım almıyor?" Dün geceden beri emniyetteydim ve saat artık öğlen olmuştu. Az önce tekrardan ifade vermiştim ve şimdi avukat dün gecenin kamera görüntülerin olmadığını söylüyordu.
"Bakın Artemis hanım, acınızı anlıyorum ama benim şu anlık yapabileceğim bir şey yok." dedi sakin bir sesle. "Gece kulubün üç gündür arka taraftaki güvenlik kameraları arızalıymış ve baktırmak için bir usta çağırmışlar. O da ancak bugün gelebiliyormuş. Yani olay anında kayıt olmadığı için elimizde söylediklerinizi teyit edebilecek hiç bir şeyimiz yok çünkü kimse ifadesinde sizin gördüklerinizi görmediğini söylemiş." Üç kere ifadem alınmıştı ve üçünde de aynı şeyi anlatıyordum. Bir el silah sesi duydum, Buğra'nın yanına gittiğimde ise yolun karşısında elinde kameraya benzer bir şeyle kaçan sarı, fötr şapkalı bir adam ve siyah bir araba gördüm.
Öfkem giderek artıyordu. Nasıl kimse benim gördüklerimi görmemiş olabilirdi. Bir çok kişi toplanmıştı etrafımıza ve gerçekten kimse o arabayı görmemiş miydi. Böyle bir şeyin olması imkânsızdı.
Nefeslerim hızlanırken elim boğazıma gitti. Üstümde hâlâ dünki elbise vardı ve buram buram kan kokuyordum. Yorgun yüzüm tiksintiyle buruşurken ellerime baktım. Parmaklarım kurumuş kanla kaplıydı.
Buğra'nın kanıyla.
Kalp atışlarım hızlandı aklıma gelen o korkunç manzarayla. Nefes alamamaya başladığımda hızlı adımlarla yürüyerek emniyetin çıkışına ilerledim. Boğazım düğümlenmiş, kalbim ise sıkışıyordu. Bir an önce hava almam gerekiyordu. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu çünkü. Kendimi çıkışa atınca derin bir nefes almaya çalıştım ama Buğra'nın gözümün önünden gitmeyen o görüntü ile göğsümde bir acı oluştu. Sanki kalbime binlerce ine batırıyorlardı ve ben karşı koymak için hiçbir şey yapamıyordum. Bir elim boğazımda bir diğeri de kalbimin üzerinde dururken yere çöktüm nerede olduğumu unutarak. Elim kolum bağlanmış gibiydi...
Sevdiğim adamın boğazı acımasızca delinmişken nefes almayı haketmiyordum ben. İçimi rahatlatmak ve öfkemi dindirmek için ağlamayı bile haketmiyordum ben.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ElPİDA
ActionUmut neydi? İnsanın sımsıkı sarıldığı bir duygu muydu yoksa eline tutuşturulan bir yalan mıydı? Aşk neydi? O da uyduruk bir yalan mıydı yoksa gelmiş geçmiş en güçlü silah mıydı? Peki ya alınan canlar, intikamlar ve umutlar... Hangisine değerdi? ...