Aylar sonra tekrar merhaba canlar. Umarım çok özletmemişimdir kendimi.
Hazırsanız, bölüme geçelim.
Keyifli okumalar!
~•~•~
🎶 Öyle Kolay Aşık Olmam - Can Ozan
🎶 Remembrance - Balmorhea
~•~•~
"Hay sikeyim böyle işi!" diye mırıldandım dişlerimi sıkarak. Elim alnımı buldu. "Sence kim yapmış olabilir böyle bir şeyi?"
Direksyondan ellerini çekmeden ter damlacıkların olduğu alnını sağ olan koluna sürtmeye çalıştı. "Bilmiyorum. Türkiye'ye daha bugün döndüm; babamın ya da benim düşmanlarımdan biri olamaz." dedi gözlerini yoldan ayırmadan. Dişlerini sıktığından çenesi kasılmıştı.
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"
"Hepsi de raconun bir adabı olduğunu biliyor ve ona göre hareket ediyorlar. Böyle adice bir plan yapmış olamazlar çünkü bölge liderlerin sorun çıkaracağını çok iyi biliyorlar. Birileri ortadan kaldırılacaksa bütün liderlerin haberi ve izni gerekir."
Eğer gerçekten dediği gibiyse geriye tek bir seçenek kalıyordu.
Ben.
Başından beri hedefe beni almışlardı, Niko Mylonas'ın oğlunu değil. Soner'in kolundan vurulmasının sebebi de buydu. Beni vurmaya çalışmışlardı ama Soner'in direksiyondaki kolları görüş açılarını kısıtladığı için ben değil o vurulmuştu yanlışlıkla. Ama kim, neden yapmıştı? Şimdiye kadar Atmacalar'ın talimatlarıyla öldürdüğüm kişilerin yakınları intikam almaya çalışmış olamazdı. Bu imkansızdı çünkü polis bile hiç bir iz bulamamıştı asla. İşimi en ince ayrıntılara dikkat ederek yapmıştım her seferinde. Düşüncelerimden beni çekip alan Soner'in sesi oldu.
"Direksiyonu bırakamıyorum Artemis. Cebimden telefonumu alır mısın? Sıraç'ı aramamız lazım." Bakışlarım cebine kaydı. Kendiminkini de açtıktan sonra emniyet kemerine uzandım, o da sol tarafında olan cebine daha rahatça ulaşabilmem için hafifçe kalçalarını kaldırdı. Cebinden telefonunu çıkardım. Ardından koluna doğru çıkan kemeri tekrar taktım hızla.
Telefonu açtığımda konuştu bakışlarını yoldan ayırmadan.
Ağrıdan gittikçe daha da boğuklaşan sesiyle "Şifre 97 63 22. Sıraç'ı arayıp hoparlöre al lütfen." dediğinde söylediği şifreyi girmiştim. Gözlerim kırışan yüzüne çıktığında daha fazla dayanamayacağını sezmiştim. Her an ikimizin de ölümüne sebep olabilirdi yaralı kolu yüzünden bir kaza yaparak. O yüzden bir an önce direksiyona benim geçmem gerekiyordu.
Kemerine uzanıp tekrar açtım ve yola bakan gözleri beni bulduğunda ne yaptığımı anlamaya çalıştığını anladım. "Yerine geçmem gerekiyor bir an önce. Direksiyonu tutacağım sen de ayağını pedaldan çekmeden yerime geçeceksin."
Bir an itiraz edecek gibi olsa da ses etmeden direksiyonu tuttumamı bekledi. Önüne uzanıp ellerimle direksiyonu kavradığımda ellerini çekti rahatlar gibi sesli bir nefes vererek. Kendini arkaya yasladığında sol ayağımı sürücü koltuğunun önüne attım yola odaklanarak. Ona ister istemez yaslanmıştım çünkü alan oldukça dardı. Sonra o da benim gibi bir ayağını yolcu koltuğuna attı, sağ ayağımı da çekerek hem ona daha fazla yer açtım hem de pedale ayağımı onunkisini yavaşça iterek yerleştirip, tamamen yolcu koltuğuna geçmesini kolaylaştırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ElPİDA
ActionUmut neydi? İnsanın sımsıkı sarıldığı bir duygu muydu yoksa eline tutuşturulan bir yalan mıydı? Aşk neydi? O da uyduruk bir yalan mıydı yoksa gelmiş geçmiş en güçlü silah mıydı? Peki ya alınan canlar, intikamlar ve umutlar... Hangisine değerdi? ...