"Kuşkusuz ki en büyük ön yargı, etrafımızdaki herkesi 'insan' sanmamızdır."
Bukowski.
~•~•~
Keyifli okumalar...
~•~•~
🎶Sagopa Kajmer ft. Bergen - Affetmem
~•~•~
Küçükken içinde çok kavga edilen bir evde büyümüştüm ben. Her gün yeni bir sebepten dolayı kavga çıkardı. Bağırışmalarını, hakaretlerini ve çığlıklarını duyardım onların odamdaki giysi dolabımda saklanırken. Ben duydum onları duymasına da, onlar benim ruhumun çığlıklarını hiç duymadılar.
Zaman geçti; ben ve kardeşim Cihan büyüdük, annem gitti, babam kahroldu ama o dolaba saklanan Artemis'in korkusu kalbimde büyümeyi hiç bırakmadı. Bu korku kalbimi annem gittiğinde ele geçirdi. Yalnız kalacağımı düşündüm hep. Geceleri korkudan uyuyamaz hâle gelmiştim yalnız kalma korkusundan.
Gidişini izlediğim o pencereye bir daha bakamadım. Üzerini siyah perdelerle örttüğümden beri odam hep karanlık kaldı. Uyuduğumda bile diğer çocuklar gibi karanlıktan değil de evdekilerin de annemin peşinden gitmesinden korktum. Hem de öyle korktum ki; gece yarısında korkuyla uyanıp yatağımdan kalkarak kardeşimin daha beşikte ve yürümeyi bilmiyor olmasına rağmen odasına girip beşiğinde olup, olmadığına bakardım. Ardından içimdeki endişe dinmeden babamın oda kapısını sessizce açar onun da hâlâ evde, yanımda olduğundan emin olurdum. Geri odama geldiğimde ise dolabıma girer kalırdım orada korkudan hızlanan nefeslerimin düzene girmesini beklemek için ardından tekrar yatardım. Ve bu kendi evime taşındığımda da devam etti.
O gece annemin babama son söyledikleri geldi aklıma: "Hayatımızı yaptığımız seçimler belirler Harun, ve sen seçimini yaptın. Ben yokum bundan sonra. Senin de benim hayatımda yerin yok artık." Çarpılan kapı sesi ile irkildiğim anı, saklandığım dolabtan çıkınca gördüğüm manzarayı unutmam asla.
Yaptığımız seçimler gerçek anlamda hayatımız belirlerdi. Başkaların yaptığı seçimler de kendi hayatımızı belirlerdi. Kader dediğimiz şeyin yolu de tam da bu seçimlerle çizilmez mıydı?
Ben bir seçim yapmıştım. Yapabilmek için çok uğraştığım mesleğimi ateşe atarak sevdiğim adamın intikamını almayı seçmiştim.
Şimdiye kadar hangi yoldan gittiğimi bilmiyordum, bundan sonra hangi yola saptığımı da bilmediğim gibi.
"Niko Mylonas," Dudaklarımdan kaçan fısıltıyı duyan adamın gözlerini üzerimde hissettim aniden. Yüzündeki ciddileşen ifade ile başını aşağı yukarı salladı, evet tam da tahmin ettiğin gibi dercesine.
"Atmaca'nın sahibi; Selen Mylonas'ın babası, Niko Mylonas." dedi oturduğu sandaliyeden kalkıp dosyayı eline alarak. Bir kaç gün önce sahaya gömdüğüm rakibimin babası hem bir şirketin sahibiydi hem de illegal maçlar organize eden bir adamdı. Acaba daha hangi karanlık işlerle uğraşıyordu, ne de olsa adamı olan Sarı bana katilleri verebileceğini söylemişti. Bunu yasal bir yolla yapmayacağını tahmin etmek zor değildi.
İmzayı çoktan atmıştım bu işin geri dönüşü yoktu ve bu da demek oluyordu ki; bu adamlar gerçekten bu tür yasa dışı işlerle uğraşıyorlarsa ben de onlardan biri sayılıyordum artık.
"İmzayı attım, sen de bana artık istediğim şeyi vereceksin." dedim Sıraç arkası dönük şekilde gideceği sırada. "Katillin kim olduğunu ve Buğra'nın kamerasını neden aldığını söyleyeceksin." Sesim tehditkâr çıkmıştı. Buraya gelme sebebimi unutturmayacaktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ElPİDA
ActionUmut neydi? İnsanın sımsıkı sarıldığı bir duygu muydu yoksa eline tutuşturulan bir yalan mıydı? Aşk neydi? O da uyduruk bir yalan mıydı yoksa gelmiş geçmiş en güçlü silah mıydı? Peki ya alınan canlar, intikamlar ve umutlar... Hangisine değerdi? ...