İzleriyle ve kırıklarıyla yaşamayı öğrenmiş olan herkese...
Bazı insanlar vardır mesela; tüm acısını kendi başına sırtlamış, hatta yeri geldiğinde yarasını kanatmış, kendi kendini büyütmüş insanlar. O insanların hikâyeleri gözlerinden okunur, görmek isteyen olursa tabii...
Kendimi yersiz yurtsuz hissetmeye dahi hakkım yokmuş gibi geliyor. Bu his bile bana fazla sanki. Ruhumdan oluk oluk akan kanı durdurmak için uğraşmıyorum artık. Uğraşsam da durmayacağını biliyorum. Şu dünyaya hiçbir zerrem sığamadı ya, bunun kırgınlığını taşıyorum içimde.
Mukadderata kızmıyorum artık; olması gereken her şey oldu, yaşanılacaklar yaşandı, dökülecek gözyaşları döküldü ve bir veda gömüldü toprağa. Toprak aldıklarını geri vermez...
Herkes affetmekten bahsediyor. Affedersen sırtındaki kambur düzelir, içindeki yarım kalmış bütün sözler ağzından dökülür, çocukluğun gün yüzü görür diyorlar; Fakat bilmiyorlar ki kafamın içindeki idam mahkemesinde sadece kendimi öldürüyorum. Beni bu hale getiren herkes, her şey, her hayal kırıklığı, her öfke, çaresizlik ne varsa üstüme toprak atıyor.
Tamam diyorum, bu sefer kesin gömüldüm, tekrardan bir toprak daha geliyor üstüme. Çocukken bağırıp çağırmak, ağlamak, mücadele etmek, isyan etmek çok daha kolay geliyordu, belki de başka seçeneğim olmadığındandır, bilmiyorum.
Fakat "Bu sefer kesin bitti." dediğim bir yer oldu. Dönüm noktası değil, yol ayrımı değil, kapalı bir kafes gibi. Artık bana iyi gelen şeyleri de bir ateşin içine atıp yakmaya başladım. İnsanın kaybedecek bir şeyi kalmayınca işte... "Belki de böyle olmalı, ben bu kadarımdır." diye düşündüm. Üstümde tüm dünyayla, en çok da kendimle savaşmanın yorgunluğu var.
Göğüs kafesinde bir güvercin ölmüş, oraya tekrar bahar gelir mi sanıyorsun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzler ve Kırıklar
ChickLit+18 SAHNELER İÇERMEKTEDİR! "Göğüs kafesinde bir güvercin ölmüş, oraya tekrar bahar gelir mi sanıyorsun?" Cam kırıkları, kan izleri, yorgunluklar, ölümler, vedalar, yollar... Bazı insanlar kırıklarıyla ve izleriyle yaşamaya alışıktır. Onlarla devam e...