+18 SAHNELER İÇERMEKTEDİR!
"Göğüs kafesinde bir güvercin ölmüş, oraya tekrar bahar gelir mi sanıyorsun?"
Cam kırıkları, kan izleri, yorgunluklar, ölümler, vedalar, yollar... Bazı insanlar kırıklarıyla ve izleriyle yaşamaya alışıktır. Onlarla devam e...
Gerçek bir hikâyeden kurgulanmıştır. Yorum yaparken bu detayı göz önünde bulundurunuz.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Çocuklar canavarların sadece yatağın altında ya da dolabın içinde olduğunu düşünürler. Kendi kendilerine hayal kurup korkarlar. Fakat tek başına büyüyen çocuklar asıl canavarların onlar değil, insanlar olduğunu, ebeveynleri olduğunu bilirler. İşte şimdi ben de kendi canavarımla göz gözeydim. Babamla.
İkimizin de gözlerinden öfke fışkırıyordu. O beni defalarca dövmüş, ben de karşı çıkmıştım. Öfkeli ela gözleri, benim gözlerimle buluştuğunda sıkıca çenemden tuttu. İğrenç nefesini yüzümde hissedebiliyor, suratındaki en ince detayları bile görebiliyordum.
"Bana bak! Sen benim kızımsın, duyuyor musun beni? Bir canavardan masum bir kuzu doğmaz, anlıyor musun? Bunu o kafana iyice sok! İkimizde cehennemde beraber yanacağız."
Korkuyordum ama belli etmemeliydim. Korkarsam yenilirdim.
"Hayır," dedim güçlükle konuşmaya çalışarak.
"Ben asla senin gibi iğrenç biri olmayacağım, baba; Ben asla kalbimi, insanlığımı kaybetmeyeceğim!"
Elini çenemden çekti ve delicesine kahkaha attı. İğrenç kahkahasını duymamak için kulaklarımı kapattım ama yanağıma şiddetli bir tokat yedim.
Titreme... Titreme... Titreme... Güçlü kalmak zorundasın, titreme işte.
"Çocuklar babalarından korkar. Senin de korkman lazım, Levlâ; benim neler yapabileceğimi en iyi sen biliyorsun, kızım." Son kelimeyi üstüne basarak söylemişti.
"Seni polise şikayet ederim!"
Söylediğim şey üzerine bir kahkaha daha patlattı.
"Herkes tarafından sevilen, saygı duyulan ünlü bir şirket adamıyım. Sana inanırlar mı sanıyorsun?"
Öfkeyle soludum. Gerçekten kimse bana inanmazdı. Allah kahretsin, bu adamı vurabileceğim başka bir nokta yok mu...
İki saat önce.
"Anne, gelen kadın kim?" diye sordum merakla.
"Babanın metresi."
Benden saklayabileceği ya da yalan söyleyebileceği bir durum yoktu maalesef, gerçekler ortadaydı. Annem babama yakalanmamaya çalışarak öfkeyle alt kattaki mutfağa doğru ilerledi ve ben de peşinden geldim. Ne yapacağını az çok tahmin etmiştim çünkü...
"Anne yalvarırım kötü bir şey yapma! Anne, duyuyor musun beni?"
"Levlâ kızım çekil önümden, sen karışma!"
Annem bulaşıklıktaki doğrama bıçağını eline alarak tekrardan yukarı çıktı. Gözü hiçbir şeyi görmüyordu ve ben de arkasından ona yetişmeye çalışıyordum.