endless waiting

48 8 1
                                    


Chaerin gözlerinin acıdığını hissederek elleriyle ovuşturdu. Kafası eğik bir şekilde elleriyle tezgaha tutundu. Bütün vücudu ağrıyordu ve uykusuzluktan bayılacaktı ama eve gitmek istemiyordu.

 Belki Jeno geri döner umuduyla gittiği gün geceye kadar o durmuştu kafede. Eve geç gittiği yetmezmiş gibi sabah da o açmış, yine geceye kadar duracağını söylemişti. Jeno'nun gelmesini bekliyordu. 21. yüzyılda ona ulaşamaması çok saçmaydı. Telefon numarasını nasıl daha önce alamadığını düşünüp durdu.

 Ama aralarındaki şeyin Chaerin'in onu öpmesiyle resmileşmeye başladığını biliyordu. Daha öncesinde emin olmadan numarasını isteyemezdi. Özellikle Jeno onun müşterisiyken. Doğru olmazdı ama işlerin böyle olacağını bilseydi etik kurallarını umursamazdı. Zaten eve gittikleri günden sonra her şey baş aşağı gitmeye başlamıştı.

 Oflayarak arkasına dönüp onu bekleyen kupaları silmeye başladı. Jeno'ya ters davrandığı için yaşadığı pişmanlık onu bir saniye bile yalnız bırakmıyordu. Gelmemesinin sebebinin onu kırmış olması olduğunu düşünüyordu. Ve Jeno onun için endişelenirken Chaerin'in ona uzatmamasını söylemesi çok kötü olmuştu.

 Bezi olması gerekenden daha sert bir şekilde tezgaha bıraktı. Sanki bütün gün orada değilmiş gibi diğer çalışanlara da Jeno'yu sormuştu. Gelir de göremez diye onlara dış görünüşünü anlatmıştı. Gideceğini bildiğinden Jeno'yu görmeden gitmek korkusu her yanını sarmıştı. Üstelik araları kötüyken giderse gerçekten kahrolurdu.

 Elini saçlarından geçirip sessiz kafede ilerledi. Üst katın ışıklarını söndürmüştü. Alt kattaki masaları düzeltirken aklında binlerce şey dolanıyordu. Ona verdikleri günü uzattırmayı, biraz daha kalıp Jeno'yu bulmayı bile düşünmüştü ama bu ölüm fermanını imzalamak olurdu. Üstelik etrafta Jeno'yu arayarak onu da hedef haline getiremezdi.

 Öte yandan Jeno son iki gününü düşünerek geçirmişti. Chaerin'e ne olduğunu bilmiyordu. Ona söylememesinin nedeni yakın görmemesi mi, yoksa korkması mı bilmiyordu. İki seçenek de canını sıkıyordu ama birine yardım edebileceğini biliyordu.

 En son istemediği şey başına gelmiş ve Chaerin uzatmamasını söylemiş olduğu için ona biraz zaman vermeye ve sıkboğaz etmemeye karar vermişti. Chaerin'in normalde nasıl olduğunu bilecek kadar uzun zamandır onu tanıdığını düşünüyordu. Bu yüzden şu an beklemek doğru karar mı bilmiyordu çünkü Chaerin'in başında ne olduğunu bilmiyordu. Aslında yerinde zor duruyordu. Her an kafeye gitmekten kendini alıkoyuyordu.

 Gidip ısrarla ne olduğunu öğrenmek, ona karşı dürüst olmasını istiyordu. Yardım edebilmek, gülümsemesi için elinden geleni yapmak istiyordu ama haddini aşmak da istemiyordu. Chaerin'i rahatsız etmekten kaçınıyordu.

 Chaerin'i özlemişti. Ne ara bu kadar bağlandığını, özleyecek raddeye geldiğini hatırlamıyordu. Tek bildiği öylece bırakamayacağıydı. Ona bir gün daha verecek, sonra konuşmaya ikna etmek için yanına gidecekti. Numarasını alacak, sorununu çözecek ve gerekirse ikisi için bir adım atacaktı. Kendi kendine kafasını salladı dışarı bir nefes verirken.

 Ama önce cesaretini toplamalı ve Chaerin'e de biraz zaman vermeliydi. Her ne ise kendi çözmesi gerektiğini düşünüyorsa Jeno bekleyebilirdi. Kararına saygı duyuyordu. Telefonunu kaldırıp saate baktı ve kafasını geriye attı. Beklemek ona zor geliyordu. O bir gecede ona içini açıp kollarında ağlayabilmişken Chaerin'in ağzını açmayışı Jeno'yu biraz üzmüştü. Bu kadar kapılan kişinin sadece kendisi olmadığına emindi. Chaerin herkese karşı kibar olabilirdi ama istemediği ilgiye karşılık verecek birine benzemiyordu.

 Chaerin bir günü daha bomboş geçirdiğini fark ederek iç çekti. Ve son kez içeriye bakıp kafenin kapısını kilitledi. Yarın son günüydü. İçinde bunun burukluğu yetmezmiş gibi, Jeno'yu görememenin korkusu vardı. Son günlerini düşündü.

 Yine olsa, yine söyleyemezdi belki ama belli etmezdi. Sarılıp bir şey sormamasını isteyebilirdi. Şu an buna ne kadar ihtiyacı olduğunu düşünmek kendisine acımasına sebep oluyordu. Onun için bir şeyler yapmak isteyen belki de ilk insanı böyle kırdığı için canavar gibi hissediyordu.

 Herkesi etrafından uzaklaştıran şeyin kendisi olup olmadığını düşündü. Babası, Jeno, okulu, bulunduğu şehir, hepsini tek tek kaybediyordu. Şimdi işini de kaybedecekti. Bu üstüne yapışmış bir tür lanetmiş gibi hissettiriyordu. Ellerini ceplerine koyup kafasını yürüdüğü kaldırıma eğdi.

 Hemen ardından ağzına kapatılan bezi hisseder hissetmez ellerini ceplerinden çıkardı. Geç kaldığını, zihninin uyuşmasıyla fark etti. Elleri onu tutan kişiden düşerken bedeni bütün gücünü kaybederek yere düşmeden önce onu bayıltan kişi tuttu.

 Birkaç gün önce onu evinden alan siyah büyük arabadan inen iki adam sessiz olmaya çalışarak Chaerin'i arabaya bindirip koltuğa bıraktılar. Ardından ikisi de öne geçmiş, arabaya binmeden hızlıca etrafı kolaçan etmişlerdi.

 Chaerin arabanın arka koltuğunda, habersiz ve bilinçsizce yatıyordu.

Jeno ise yatağında, tavanı izleyerek düşüncelerini bastırmaya çalışıyordu.

sad, beautiful, tragic [lee jeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin