Jeno tekrar nasıl bu kafeye yolunun düştüğünü bilmiyordu. Aynı sıcaklık, aynı koku ve aynı ortam onu bir hafta öncesine götürdü. Yılbaşı geçtiği için camlardaki yılbaşı şekerlerini kaldırmışlardı ama beyaz küçük ayıcıklar hala asılıydı. Jeno arkadaşlarının arkasından kafeye girdi. Kapıdaki zil bu sefer daha şiddetli çalmıştı.
"Oha lan!" Hyuck'un heyecanlı sesiyle ona döndüler. "Ne güzel yermiş."
Jeno daha önce geldiğini söylememişti. Yoldan geçerken görmüşler ve oturmaya karar vermişlerdi. Normalde kafe insanı olmadıkları için Jeno bu seçime şaşırsa da planı bozmamıştı. Hyuck'a kafa salladı.
"Hoşgeldiniz!"
Aynı, heyecanlı sesi duyduğunda kafasını kaldırdı. Normalde sadece görse belki tanımayabilirdi. Ama enerjisi, kibarlığı ve sesini nedense unutmamıştı. İçinde yakalanacakmış gibi, yapmaması gereken bir şeyi yapıyormuş gibi bir his oluşmuştu. Arkadaşları buraya daha önce geldiğini bilmiyordu. Barista, fırıncı ya da garson olan kızın onu tanıdığını da bilmemeleri gerekiyormuş gibi hissetmişti. Hiçbir nedeni yoktu.
"Karar verebildiniz mi?" Chaerin yine o gülümsemesini takınmıştı. Jeno onun gülümsemesinde bir şey görüyordu. Düşünmesine, takılı kalmasına sebep olan bir şey. Hiçbir şeyi gizlemiyordu altında. Ne üzgün görünüyordu, ne duygularını bastırıyormuş gibi. Bunun nasıl mümkün olabileceğini düşündü. Kendisi uzun zamandır içten gülümsediğini hatırlamıyordu.
"Beyler karar verdiniz mi?" Hyuck arkasına dönüp Renjun ve Jaemin'e sordu. İkisi de hala menüye bakıyordu. "Bekletmeyelim hanımefendiyi. Hadi."
Jeno arkadaşının flörtöz yorumunu duyduğunda gözlerini bir anlık Chaerin'den Hyuck'a çevirdi. Ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyordu. Sonra sanki gözlemlenmesi gereken bir tablo gibi tepkisini görmek için Chaerin'e dönmüştü. Hala gülümsüyordu ama bu sefer gülümsemesinin altında bir neden olduğunu gördü Jeno. Rahatsız veya mahcup olmuştu. Diğerlerinin yanına ilerleyip Chaerin'in görüş alanına girdi.
"Tamam çekilin. Ben alır gelirim hepsini." Ne içecekleri az çok belliydi. Değilse bile hiçbiri için fark etmeyeceğini biliyordu. Jeno sadece arkadaşlarının kızı rahatsız etmesinden, ve onu da onlar gibi sanmasından korkmuştu.
"İyi, geçelim şöyle." Jaemin alt katta, camlı pasta tezgahının hizasında bir masaya yöneldi. Cam kenarıydı. Diğerleri de onu takip etti. Chaerin Jeno'yu görünce önce hafifçe kaşlarını çatmış sonra gözleri açılmıştı.
"Merhaba, hoşgeldiniz tekrardan." Chaerin ona tekrar gülümsediğinde Jeno ellerini ceplerine koydu.
"Hoşbulduk. Dört americano alabilir miyim?" Arkadaşları adına konuşmalı mıydı bilmiyordu ama şu zamana kadar çok soğuk ve garip göründüğünden emindi. Tek kelimeler cevaplar veriyordu. O yüzden konuşmaya karar verdi. "Arkadaşlarımın kusuruna bakma. Hep böyle değiller."
Chaerin onun cümlelerine güldü. Jeno o güldükçe yayılan pozitif enerjinin doğaüstü olduğunu düşünmeye başlamıştı.
"Önemli değil. Size benzemiyorlar." Chaerin bilgisayar ekranına dokundu. Duyduğu cümleler Jeno'yu iyi hissettirmişti ve aslında bunun için kötü hissetmeliydi. Chaerin bunu iyi anlamda söylemişse arkadaşlarından iyi olduğu için sevinmiş olacaktı. Eğer kötü anlamda söylemişse zaten yapacak bir şey yoktu.
"Teşekkür ederim?"
Jeno tereddütle sorar gibi söylemişti. Ne anlama geldiğini öğrenmek istemişti. O sırada kartını Chaerin'in ona çevirdiği küçük makineye okuttu.
"Rica ederim." Chaerin bunu söylerken güldü. Anlamadığını görebiliyordu. Fişi alıp arkasına döndü. Jeno iltifat olduğunu anlamasıyla ve Chaerin'e biraz rezil olmasıyla tebessüm etti.
"Başka bir isteğiniz var mı bu arada?" Chaerin görmese bile onun varlığını hala tezgah arkasında hissediyordu. Buzları çıkardığı bardaklara doldururken bunu gitmesi için değil, istediği başka bir şey var mı diye sormuştu.
Jeno hala orada beklediğini fark edip kendine geldi. Genel olarak silkelenmeliydi. Rezil olup durmak onun alışık olduğu bir şey değildi.
"Hayır teşekkürler." Hızla arkasına dönüp Hyuck'ların oturduğu masaya ilerledi. Kahveleri almamıştı ama hazırlandığında haber verileceğini bildiğinden sandalyeyi çekip oturdu.
"Ee, kahveler?" Yangyang sormuştu. Jeno kafasıyla tezgahı işaret etti.
"Yiyecek bir şeyler mi alsaydık ya? Açım ben." Şaşırtmayan öneri Hyuck'tan gelmişti. Jeno bir ona, bir kahveleri hazırlayan Chaerin'e baktı.
"Tatlıları güzel buranın."
"Harbi mi? Tamam o zaman." Hyuck ikna olmak için çabalamamıştı bile. Herhangi bir öneriye tamamdı. Jeno böyle söyleyerek Chaerin'e küçük bir destek atmak istemişti. Çok uğraşıyor gibi duruyordu.
"Siparişleriniz hazır!" Chaerin'in seslenmesiyle Jeno tekrar kalkacakken Hyuck hızlı davranıp ondan önce kalktı.
"Selam," Hyuck kahvelerin olduğu tepsiyi eline aldı.
"Selam.." Chaerin gülümsedi. Müşterilerine hep gülümserdi.
"Bize tatlı önerir misin? Jeno iyi diyor ama," Tatlı rafına bakındı Hyuck. Chaerin onun cümlesinden hemen sonra ileride oturan Jeno'ya baktı.
Göz göze geldiklerinde az önce Hyuck'a sunduğu formaliteden gülümsemeden çok daha büyük bir gülümseme sundu ona. Jeno onun dolaylı iltifatını duyduğunu anlamıştı. Tebessüm edip önüne döndü.
Burada ona çok iyi gelen, yaralarını saran ve geçmişini unutturan bir enerji vardı. Bu her neyse yüzünü güldürüyordu. Jeno gülümsemeyi hatırlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sad, beautiful, tragic [lee jeno]
Fiksi Penggemar"Dinlenmek istersem buraya gelmemi söylemiştin. Eve gitmemi değil." Jeno onun gözlerine baktı. Chaerin'in her zaman ki güzel gülümsemesini bırak, yüzünde tebessüme dair bile bir iz yoktu. Belki yorgunluktandı, belki de Jeno'nun yorgunluğunu anlayabi...