tw/ ölüm ve kandan bahsediliyor
1 ay sonra
Herkes işe, okula yetişmeye çalışıyor, caddede kornalar birbiri ardına çalıyor, kafelerden gelen müzikler birbirine karışıyordu. Jeno için bütün bunlar durmuş gibi miydi yoksa hepsi birbirine karışmış halde miydi bilmiyordu. Güneş yine açmıştı, son bir aydır olduğu gibi, ama hiçbir şey aynı değildi.
Caddenin karşısından iki ay önce ona iyi geldiği için müdavimi olduğu kafeye bakıyordu. Birazdan hiçbir şey olmamış gibi, Chaerin hala orada çalışıyormuş gibi arkadaşlarıyla kafeye gidecekti. Ağzını açıp tek kelime edememişti. Gitmemek için itiraz edememişti. İtiraz edemeyişinin sebebini az çok biliyordu. İçinde bir yerlerde kafeye girdiği an Chaerin'i görmenin umudu vardı hala.
Kimseye anlatamamıştı. Ne anlatabileceğini, Chaerin'i kim olarak tanıtabileceğini bilmiyordu. Ona ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyordu. Bir gün gidip sadece kaybettiğini söyleyememişti. Kendisi sindirememişti daha.
"Hadi!"
Hyuck orta kaldırımdan Jeno'ya bağırınca Jeno derin bir uykudan uyanmışçasına daldığı yerden ona bakıp derin bir nefes aldı. İsteksiz, biraz da korkak adımlarla kafenin kapısına vardığında ise kalbinin sıkıştığını hissediyordu. İçeriye girip Chaerin'i görmeye çok hazırdı, ama görmemeye daha çok hazırlamıştı kendini. Bu ilk gelişi değildi. Girmeye içi el vermese de dışarıdan içeri bakıyor, Chaerin'in olmadığına kanaat getirene kadar gitmiyordu bazen. Şimdi ise, tesadüfen hiçbirinde denk gelemediğine ve içeride olduğuna inanmak istiyordu.
"Şuraya geçelim ya, geçen de buraya gelmedik mi?"
Jaemin ve Hyuck ilk geldiklerinde oturdukları masaya ilerlerken Jeno yavaş adımlarla içeri girmiş, gözlerini tezgahın arkasına gezdirmişti. Bir ay önce Chaerin'in arkasından konuştukları için tartıştığı kadınlardan birini gördü. Genelde iki kişinin çalıştığını bildiği için diğer kişiyi aradı gözleri.
Personel odasından saçı aşağıdan toplanmış bir kız çıktığında Jeno kalbinin neredeyse durduğunu hissetti.
Ama Chaerin değildi. Jeno birkaç dakika içerisinde hayal kırıklığı, heyecan, korku ve hırs hislerini yaşamaktan bayılacak gibi hissediyordu. Daha fazla dikkat çekmeden Hyuck'un yanındaki sandalyeyi çekip oturdu. Kollarını masaya yaslayıp iki elini de saçlarından geçirdi. Hyuck hepsine bir şeyler almaya gitmişken Jaemin'in dikkatini çekmişti.
"Ne oldu?"
Elinin tersiyle koluna dokunduğunda Jeno ellerini çekip kafasını salladı bir şey olmadığını belli etmek için.
Bir aydır Chaerin'e mesajlar yazıyordu. Bir aydır ne mesajları iletiliyor, ne aramalarına dönüyordu. Telefonuna hala ulaşılmıyordu. Ve Jeno bir sürü şey düşünmüştü.
Chaerin'i tanıyor muydu ki? Herkese onu sevmedikleri için ateş püskürmüştü ama kendisi ne kadar tanıyordu ki? Ya da Chaerin gerçekten var mıydı, onunla tanışmış, onun tarafından öpülmüş, kollarında ağlamış mıydı emin değildi. Bütün bunlar o kadar uzak geliyordu ki Jeno Chaerin'in bir halüsinasyondan ibaret olduğuna inanacaktı.
Chaerin'in onun bütün çabalarını yukarıdan, gökyüzünden izlediğini bilse belki de daha rahat hissederdi. Belki de daha kötü.
Chaerin'in sadece uzun zamandır ulaşılamayan telefonu rastgele bir yerde düşmemişti. Chaerin'i kandırmışlar, üç gün vererek oyalamışlar ve ikinci gününde kaçırmışlardı. Üstünde ne para vardı, ne de elinde babasının bilgisi. Tamamen savunmasız ve hazırlıksızdı. Genç aklıyla ona gerçekten zarar vermeyeceklerine inanmış ve gardını düşürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sad, beautiful, tragic [lee jeno]
Fanfiction"Dinlenmek istersem buraya gelmemi söylemiştin. Eve gitmemi değil." Jeno onun gözlerine baktı. Chaerin'in her zaman ki güzel gülümsemesini bırak, yüzünde tebessüme dair bile bir iz yoktu. Belki yorgunluktandı, belki de Jeno'nun yorgunluğunu anlayabi...