a free day

59 10 13
                                    


Chaerin sıkıntıdan patlayacaktı.

Kafenin en boş günlerinden birini yaşıyordu. Shifti başladığından beri sadece iki müşteri gelmişti. Onlar da biraz yukarıda oturup gitmiş, sonrasında kimse uğramamıştı. Chaerin yapabileceği tüm işleri de yapmıştı.

Hatta birkaç gün çalışmadan oturmasına sebep olacak ekstra hazırlıkları da yapmıştı. Kafenin kapısını ittirip dışarı çıktı. Omzunu kapının yanına yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi. Hafif çatılı kaşları tamamen can sıkıntısındandı. Soğuk esen rüzgar yüzüne vuruyordu.

Gelen geçeni izlerken arada saati kontrol ediyordu. Her seferinde sadece iki dakika geçtiğini görmek sinirini bozmuştu. Tekrar saatinden kafasını kaldırdığında gördüğü tanıdık yüzle omzunu duvardan çekti.

"Jeno!" Kafenin önünden geçen Jeno'ya seslendiğinde Jeno durdu. Ona seslenen sesi tanımıştı zaten. Durup Chaerin'e döndü.

"Nasılsın?" Chaerin beklemeden hevesle sordu. Boş gününde Jeno'yu görmek onu sevindirmişti, uğraşacak, zaman geçirecek biri olurdu.

"İyiyim sen." Jeno kaldırımdan ona doğru yürüdü. Önünde durdu, tek eli çantasının kulpundaydı. Üstünde siyah bir hoodie ve kot pantolonu vardı. Zaten siyah saçları hep ya karışık olur, ya alnına dökülürdü. Chaerin gülümsedi.

"İyiyim." Jeno'yu yoldan geçerken görüşü aklına gelince hafifçe kaşları çatıldı. "Neden gelmedin?" Yolu göstererek sordu.

Jeno'nun yüzüne bir gülümseme yayıldı. Bu, Chaerin'leyken çok fazla oluyordu. Kafasını eğip gülümsemesini bastırmaya çalıştı. Chaerin ne olduğunu anlamamıştı. Jeno tekrar ona baktı.

"Her gün gelmek zorunda mıyım?" Tek kaşını hafifçe kaldırarak sordu. Gülümsemesi hala yerindeydi.

Chaerin duraksadı. Bu cevabı beklemediği belliydi. Yavaşça elini indirdi. Gözlerini ondan kaçırıp düşününce cevabı mantıklıydı. Her kafenin önünden geçişinde gelmek zorunda değildi ki. Onu bekliyormuş gibi sormuştu. Fazlasıyla da utanmıştı.

"Yani, öyle demek istemedim de," Kafasını eğip elleriyle oynamaya başlayınca Jeno güldü. Manzarayı oldukça tatlı bulmuştu.

"Dalga geçiyorum Chaerin. Boş musun?"

Chaerin kafasını kaldırıp Jeno'nun gülümsemesiyle karşılaştı. O kadar güzel gülüyordu ki gülümsememek elde değildi. Kafa salladı. Gelmesini çok isterdi.

"Gelsene," Israr ediyormuş gibi gözükmek istemediğinden ellerini kaldırdı. "İşin yoksa tabii."

Jeno tekrar kafasını eğip güldü. Bu kadar çok gülmeye alışık değildi. Teklifini düşünmedi bile. İlerleyip kapıyı açtı. Birbirine vuran metallerin sesi kulaklarını doldururken ona bakan Chaerin'e eliyle kapıyı gösterdi.

Chaerin hızlıca içeri geçince Jeno'da kapıyı kapatıp arkasından kafeye girdi. İçerinin sıcaklığı ikisine de iyi gelmişti. Chaerin'in yaptığı ufak çaplı temizlik yüzünden etraf çiçek gibi kokuyordu. Jeno kahve kokusunu yeğleyeceğini düşündü ama bunu sevmişti.

"Ee," Chaerin tezgah arkasına geçerken konuşmayı başlattı. Jeno daha oturmamıştı. Chaerin'in gittiğini fark edince hızlıca bileğinden tuttu. Bu ona ilk temasıydı. Chaerin şaşırmış bir şekilde ona döndü.

"Kimse yok zaten," Jeno kendisinin de afalladığını çaktıtmamıştı. "Oturalım."

Chaerin anında kafa salladı. Şaşkınlığı hala üzerinde sayıldığından en yakındaki masaya ilerledi. Jeno bileğini bırakmıştı. Sandalyeyi çekip etrafına bakındı.

sad, beautiful, tragic [lee jeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin