Pazar günü, uyanır uyanmaz maç için gerekli her şey alıp Jay'lere geçtim. Yanımda Sunoo'yu da getirdim. İddia günü olduğu için, içimde garip bir korku vardı sanırım. Yerimde duramıyordum bir türlü. Yerde yuvarlanmakta level atlayıp, sırada, koridorda, nereyi boş bulursam yuvarlanıyordum panda misali.
Akşama kadar ben bütün enerjimi harcayacak herşeyi yaptım, Jake ve Heeseung benimle dalga geçti, Jay ve Niki ise dün gece uyuyamadıkları için geç saatlere kadar uyudular. Maç saati gelince hepimiz okuldaki halı sahadaydık.
Tahminimce o Leen denilen leğen okulun basketbol takımındaki arkadaşlarıyla gelecekti ve biz o basketbol güllerini sahaya gömecektik. Bir süre sonra önde Leen arkasında takım arkadaşları içeri girdiler. Ve biz sanırım kelimenin tam anlamıyla ağızlarımız iki metre açık, onların girişini izledik. Çünkü arkasındakiler, düşündüğümüz gibi basketbol takımından arkadaşları değildi.
Geçen yıl mezun olan, okulun futbol takımından öğrencilerdi. Bölge şampiyonu öğrenciler...
Leen, üzerinde turuncu şortu ve kramponlarıyla gülerek yanımıza geldi ve "Hazır mısınız gençler?" diye sordu.
Biz hâlâ şoke olmuş bir şekilde Lee'nin arkasındakilere bakıyorduk.
"Aaa, onlar... " dedi parmağıyla takımını işaret edip. "Geçen seneden tanıyorsunuz değil mi? Kaptanları çocukluk arkadaşım. Sağ olsun, kırmadılar. Bu gece onlar eşlik edecek bana. Bir sorun yoktur umarım." Vardı. Hemde büyük bir sorun. Sanırım bu sefer sert kayaya toslamıştık. Ve birazdan o kayayı, doksanımıza takacaklardı.
"Tamam, panik yok arkadaşlar. Yenebiliriz... " Ben bizim takım içinde gerilen ortamı yumuşatmaya çalışıyordum ama çoktan moraller denize sıfırdı.
"Ne yenmesi lan, Real Madrid, Yeni Mahalle kahvehane takımına karşı şu an farkında değil misin?" Niki çok realistti. Fazla realist...
"Kıçınızı yırtmak pahasına da olsa alacaksınız bu maçı!" diye bağırdı Jay herkes umutsuzca birbirine bakarken.
"Jay kanka, valla maçı kazanacağımızı bilsem en sevdiğim yerim Jungwon'a feda olsun da yani, bölge şampiyonu mezun futbol takımı karşıdakiler."
Büyük bir gerginlikle başlayan maçta daha ilk golümüzü beşinci dakikada yememizle ve altıncı dakikada Jay Hyung'un Leen'e sağlam bir faul yapmasıyla maçın nasıl bir felakete doğru gittiğini hepimiz anlamıştık.
Olay, rakip takımın bizim kaleyi folloş edip art arda golleri sıralamaları, bizim ise Jay Hyung'un bir iki golüyle maça devam etmemiz ve beş dakikada bizimkilerin Leen'i öldürmeye teşebbüs edip, art arda faul yapmalarından ibaretti. Ortam o yüzden iyiden iyiye gerilmişti maçta. Doksanıncı dakikaya doğru altı farkla yeniliyorduk.
Baktık iyice sıçtık sıvıyoruz, daha sert oynamaya başladık. Zaten maçın başından beri Leen ne zaman benim olduğum yere gelse, bizimkilerden en az ikisi, ona sağlam giriyorlardı, sonlara doğru önlerine kim gelirse girmeye başladı hepsi. İş tam futboldan çıkıp Amerikan güreşine dönmüştü ki, maç bitti.
Maç bitince Jay ve Sunghoon direkt koruma psikolojisi yanıma geldiler. Leen ise sırıtıyordu. En sonunda bana doğru yürümeye başladı.
İçimden 'Sıçtı Cafer dön getire' diye geçirdim. Yanımıza ulaştığında, Jay ve Sunghoon benim önüme geçecek gibi oldular, ama ikisine de engel oldum ve bir adım öne çıktım. Kaçmanın anlamı yoktu. "Sorun değil çocuklar. Sıçtığım olayı kendim temizleyeceğim." Jay kolumdan tuttu. "Jungwon ne yapıyorsun?" diyerek.
Kolumu yavaşça Jay'in ellerinden çektim ve gülümsedim. "Sorun değil." Elden birşey gelmezdi. Üzerime bir ölüm sakinliği çökmüştü artık. Bir kaç adımı ben attım, bir kaç adımı Leen... Ortada buluşmuştuk. Etraftaki gergin elektiriği bu orospu çocuğunun kıçına bağlayıp yüksek voltajdan öldürmeyi istedim bir an.
"Sanırım maçta aldığım darbelere değecek," dedi. Yine yüzünde sinirime dokunan o gülümsemesi vardı. Gözlerimi Devirdim.
"Senin cezan... Benim ödülüme hazır mısın?" diye sordu. Yutkundum. İçimden 'Allah'ım ne olur şu an deprem olsun, fırtına kopsun, tsunami çıksın, bulunduğumuz yeri unicornlar istila etsin, bir şey olsun lütfen' diye dua ediyordum ki Leen beni kolumdan tutup kendine çekmeye yeltendiğinde ilk fırtına koptu.
Jay arkasından Leen'e dokundu, Leen kafasını çevirdiği anda Heeseung ona kafa attı. Harika, işte başlıyoruz...
Yemin ederim sadece ve sadece ön saniye içinde ortalık karıştı. Ortalık sağlam karışınca, halı saha görevlileri müdüre götürdü bizi.
Hepimizi müdürün odasına doldurdular.
"Hadi bu beş zibidiyi geçtim, Jungwon, Sunoo size ne oluyor?" diye sordu hayal kırıklığı yaşayan bir ebeveyn edasıyla."Ya hocam valla ben birşey yapmadım," dedim başımı yere eğip.
"Oğlum çocuğun kafasını ısırmışsın nasıl birşey yapmadın?"
"Valla hocam..." Suratımı astım.
"Hele sen... Oğlum, içlerinde en aklı başında sen zannederdim. Korner direğiyle girişmek nedir, yankee misin lan sen? Amerika mı burası?"
"Öyle olmadı aslında, korner direğini arkadaşlardan birinin özel bir yerine sokmayı hedeflemiştim, kısmet değilmiş. Tutturamadım. Ben de Allah ne verdiyse..."
"Şunum laflara bak! Delirtecek misiniz lan siz beni? Hiç mi büyümeyeceksiniz?" deyip sinirle masaya vurdu elini müdür. Sonra Niki'yi işaret edip "Hele sen lan... " dedi.
"Hele sen, tribündeki çocuktan ne istedin, maçla alakası bile yokmuş?!"
"Hocam o olay biraz karışık... "
"Demek karışık... Bayılırım. Anlat çözelim evladım" Müdür yapmacık bir sakinlikle konuşmuştu.
"Kavga sırasında tribünde bu arkadaşı görünce... " Niki birden duraksadı. "Şeye benzettim." Gözlerini yana Sunoo'ya çevirdi. "Eski sevgilimin yeni sevgilisine. İçime öyle doğdu bir an... Ben de o ara aradan çıkarmışım, valla farkında değilim. Zaten Sunoo ile alakası yokmuş, kusura bakmasın." Niki gülerek dövdüğü çocuğa baktı.
"Hocam, bir de fotoğrafımı çekti. Şikayetçiyim!"
"Kötü bir niyetim yoktu Hocam, valla. Sadece Sunoo'ya seninkini si-" Geç olmadan Niki'yi dürttüm. "Şey seninkine kaba kuvvet uyguladım, bak hoşuna gitti mi diye mesaj atmak için çektim o resmi. Valla... Sildim hemen zaten."
"Ulan hepinizi falakaya yatırmak lazım!"
Müdür yan taraftaki çocuklara döndü. "Şikayetçi misiniz?" diye sordu. Çocuklar Leen'e bakıp kafalarını 'hayır' der gibi salladılar. Bir tek Niki'nin dövdüğü çocuk şikayetçi oldu, ona da müdür aracı bulup anlaştılar. Bizden de kimse şikayetçi olmayınca müdür herkesi odadan çıkarıp bize son bir azar çekti, daha sonra eve gitmemize izin vermişti.
Bende pek birşey yoktu ama... Diğerleri hem kavgadan, hem maç yorgunluğu yüzünden biraz yamulduğu için, hep birlikte Jay'lerde kalmışlar gece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste-ᴊᴀʏᴡᴏɴ
FanfictionJungwon ve Jay yakın aile dostlarıydı ama birbirlerinden nefret ediyorlardı...