4

223 40 37
                                    


Yolda giderken bir yandan etraftaki yüzleri inceliyordu Heeseung. Birbirinden çeşitli hayat dolu kişilikler tüm gerçekliğiyle önündeydi adeta.

Etrafta dolanan çocuklar, birbirlerinin elini tutan çiftler, yaşlılara yardım eden gençler...hepsi gözlerinin önüne serilmişti.

Güneşli hava sıcaklığını koruyamaz halde rüzgarlara kendini bırakmışken etrafı izliyordu. Bazen derince nefesler alıyor, temiz havayı içine çekiyordu.

Yaklaşık yarım saat süren yolculuktan sonra ilk üniversitede durduklarında inmek için istemsizce tereddüt etmişti Heeseung. Kötü düşünmemesi gerektiğini biliyordu ama onca zaman sonra da üniversiteli birinde de umut arayamıyordu.

Taehyun arabadan inerek onun kapısını da açtı ve arkadaşına güven verici bir gülümseme verdi.

"Umutsuz olmayı bıraksana. Dünyanın sonu gelmiş gibi görünüyorsun."

"Dünyanın değil de benim sonum gelmiş olabilir."

"Saçmalıyorsun. Sen koskoca Lee Heeseung'sun, kendine gel. Senin gibi birinin sonu olamaz."

"Umarım olmaz Taehyun."

Taehyunun kendisine uzattığı eli tutarak arabadan indi ve etrafta bakınmaya başladı.

Geldikleri üniversite beklediklerinden biraz daha küçük ama ferah bir yerdi. Yaz dizilerinde olan küçük kasaba havasını veriyordu.

Etraf öğrenci kaynıyor, herkes derslerin başlayacağı anı bekliyordu. Kenar köşede oturan birkaç grup şimdiden bu ikiliyi gözüne kestirmişti.

Heeseung Taehyun'un peşinde küçük bir çocuk gibi dolanırken bir yandan insanları inceliyordu. Hepsi oldukça genç ve beklediğinden küçük gözüküyordu, kendisi o yaşlarda böyle mi gözüküyordu? Bunu düşünmek onda çocuksu bir sevinç uyandırmıştı.

İlgisini çekecek birçok seçenek vardı, daha ilk üniversitede olmalarına rağmen burası bir modellik ajansı gibi gözüküyordu. Herkes kendinden emin, muhteşem görünüyordu. Heeseung'a göre böyle değildi tabii.

Heeseung onların dışarıdaki insanlardan bir farkı olduklarını sanmıyordu. Taehyun buradakilerden oldukça etkilendiğini belli edercesine ikide bir Heeseung'u dürterek yeni birini gösteriyordu.

Heeseung ise burun kıvırarak onun seçtiği herkesi bir göz devirmesiyle reddediyordu.

Taehyun arabada söylediklerini biraz kendi yaşar olmuştu, Heeseung bulduğu herkesi reddettiği için umudunu kaybediyordu.

Sanki ona sevgili bulmaya gelmiş gibi davranıyor ve insanların her hareketini inceliyor, bir kusur buluyordu.

Kendine daha geldikleri ilk yer olduğunu hatırlatarak kırık umudunu toplamaya çalışıyordu zavallı Taehyun.

O önde duygusal çöküş yaşarken Heeseung arkasında insan eleştirisi yaparak onu daha da yıkıyordu.

En sonunda Taehyun dayanamayarak durdu ve arkasına döndü.

"Heeseung, ikinci üniversiteye gitmeye ne dersin? Burada bir şey bulamayacağımızı düşünmeye başladım."

Heeseung masum bakışlarla anlamadığını belirtti.

"Ne ilginç çocuksun, bakınıyordum işte seçenek bol!"

"Seçenek bol ama beğenecek adam yok." diye geçirdi içinden Taehyun, sanki az önce arkasında eleştirmen kesildiğinden habersiz gibi "bakınıyordum." diyen Heeseung'a tüm sabrını kullanıyordu.

"Hadi gidelim, buradakileri pek beğenmedim ben."

"Az önce bana onlarca seçenek sunuyorken şimdi beğenmediğini mi söylüyorsun?"

Taehyun bezmiş bir ifadeyle Heeseung'a baktı.

"Sunduğum onlarca kişiyi burnunun ucuyla reddettikten sonra ben gidelim diyince nasıl bakındığını söyleyebiliyorsun?"

Bunu bekliyormuş gibi bir kahkaha attı Heeseung.

"Benimle uğraşmak zor."

"Fark ettim orasını."















_________________________________________

şarkı dinleyerek yazmak zormuş ya kendimi kaptırıp duruyorum

vestimi, tesoro mio || heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin