Oldukça sıkıcı geçen derslerin ardından üçlü tekrar buluşabilmişti. Kafelerden birinde oturmayı planladıktan sonra nihayet üniversite binasından çıkabilmişlerdi.
Sabahtan beri maruz kaldığı görüntünün değişmediğini fark eden Jaeyun'un sinirleri bozulmaya başlamıştı. Beomgyu normalde de telefonla ilgilenen biriydi ama arkadaş ortamında değil. Sunoo'nun da Beomgyu'ya uyması sinirlerini iyice bozmuştu.
Kafeye oturalı 20 dakika geçmesine rağmen ikisinden de bir ses çıkmıyor ve sadece telefonlarıyla ilgileniyorlardı. Jaeyun en sonunda kendini tutamayarak konuştu.
"Buraya telefonla oynamanızı izlemeye mi geldim mi ben? Sabahtan beri yüzüme bile bakmıyorsunuz. Yanınızda çanta gibi gidip geliyorum sadece."
Tam kalkacakken omzundan biri tarafından oturtulduğunda afallamıştı. Arkasına döndüğünde gelen kişinin Heeseung olduğunu görünce şaşkınlığı daha da artmıştı.
Tekrar kalkmak için yeltendiğinde Heeseung konuştu.
"Lütfen, gitme. Kendimi düzgünce açıklamama izin ver."
Beomgyu ve Sunoo'nun da telefonlarını bıraktığını fark eden Jaeyun bunun o ikisinin başının altından çıktığını anlamıştı. Sinirini sesine yansıtmamaya çalışarak konuştu.
"Buraya o ikisini siz mi çağırdınız?"
"Evet, hemen sinirlenme Jaeyun."
"Neden direkt söylemediniz?"
"Kabul etmezdin ki?"
"Evet işte. Boşa zahmet etmezdim."
Heeseung Jaeyun'un bu tavrına hiç aldırış etmeden sandalyeyi çekti ve Jaeyun'un yanına oturdu.
"Yanıma oturman için izin verdiğimi hatırlamıyorum?"
"Fazla vaktini almayacağım, lütfen."
"10 dakika, fazlası yok."
"Yeter de artar bile, teşekkür ederim."
Kucağındaki çantayı açtı ve bir defter çıkardı. İşaretlediği kısmı açarak Jaeyun'a uzattı.
"Bunlara bakmanı istiyorum, biraz olsun fikrini değiştirebilmesini umuyorum."
Heeseung'un bu haline ağzı açık bakan Taehyun Beomgyu'nun yanında yerini almış pembe dizi izler gibi o ikisini izliyordu.
Jaeyun sayfaları çevirdikçe gözleri şaşkınlıktan açılmaya devam ediyordu.
"Bunlar..."
"Sensin."
"Biri sana fotoğrafımı mı gönderdi?"
"Hayır. Hepsini ben çizdim. Seni hatırlayabildiğim kadarıyla. Yüzünü unutmamak için çizmeyi bırakmadım. Bunların geldiği yerde daha çok var. Bunları görünce biraz olsun yumuşarsın diye düşündüm."
Jaeyun'un tepki vermediğini gören Heeseung giderek umudunu kaybediyordu. Yine de son hamlelerini denemeye kararlıydı.
"Jaeyun, seni istiyorum."
"Ne?"
"Modelim ol. Ne istersen yaparım, gerçekten. Bu benim bir şeyleri kurtarmak için son şansım."
"Ne istersem mi?" Jaeyun bu soruyu sorarak Heeseung'un heyecanının artmasını sağlamış, diğer bir deyişle ona umut vermişti.
Resimleri görmek onu baya etkilemişti, bu yüzden yumuşama yoluna gidebilirdi ama halen emin değildi. Göz önünde olacak biri olma fikri onu biraz korkutuyordu.
Her şeyi yapabileceğini söylüyordu, sahiden yapabilir miydi? Bu ihtimal Jaeyun'un bu fikre ısınmasını sağlıyordu.
"Şan şöhret para, ne istersen olacak Jaeyun. Üniversiteni yarı zamanlı bir işte çalışarak kurtaramazsın sonuçta."
Burada haklıydı, Jaeyun'un en büyük endişesine değinmiş ve Jaeyun'u tam anlamıyla kazanmıştı. Para için kabul edecekti. Hayatını başka türlü yoluna sokamazdı. Eğer para sıkıntısı olmasaydı şu anda bu konuşmayı dinlemezdi bile. Yüzüne hiçbir ifade yerleştirmeden konuştu.
"10 dakikan doldu."
Heyecanla onu bekleyen Heeseung'un yüzü düşmüştü, tekrar reddediliyordu. Muhtemelen Jaeyun bir daha onu dinlemek bile istemeyecekti. Son sözünü söylemeye hazırlanırken Jaeyun konuştu.
"Kabul ediyorum, modelin olacağım."
_________________________________________
coookk uzun bi ara olmjs...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vestimi, tesoro mio || heejake
Short StoryYaptığı tasarımları bir türlü beğenmeyen Lee Heeseung, kendi kriterlerine uygun bir model arayışına girer. ☆heejake, taegyu