Ve sonunda beklediğim an gelmişti. Ders bitmişti ve biz İzem'in Ural'a attığı tirip ve Ural'ın konuşma çabasıyla birlikte kafeteryaya inmiştik.
İnene kadar İzem Ural'la konuşmamış yüzüne bile bakmadan çenesini dikip gitmişti. Bende canım arkadaşımın bana olan tribini arttırmamak ve bu eğlenceyi kaçırmamak için onun peşinden inmiştim. Yoksa bir daha dört kat yukarı çıkmayı göze alamazdım. Ural da tahmin ettiğim gibi bizim peşimizden gelmişti. Ural'la beraber onunla birlikte derse giren ve adının Edward olduğunu öğrendiğimiz kişide peşimizden gelmeye başlamıştı. Sanırım tahmin ettiğim gibi arkadaşlardı. Ural'ın çevresi hakkında çok bir şey bilmediğim için bunu bilmememe şaşırmadım.
Aşağıya indiğimizde İzem kafeteryanın bakkalından bir tane soda aldı ve boş bir yere oturdu. Bende gidip karşısına oturdum. Kafeteryadaki tüm masalar dörderli olduğundan yanımızdaki iki kişilik yer boş kalmıştı. Bu sırada Ural ve Edward içeri girmişlerdi.
Ural bizi görünce koşar adımlarla yanımıza geldi. İsyankar bir sesle "Derse geç kaldığım için bana trip atamazsın."
İzem onun gibi isyankar bir sesle "Ben sana derse geç kaldığın için trip atmıyorum."
Ural aynı sesiyle "O zaman neden ben şuan trip yiyorum acaba hanım efendi. Bu gizli bilgiyi bizimle paylaşırsanız çok seviniriz"
İzem gözlerini büyülterek "Bunu cidden soruyor musun? Derse girdin ya daha ne olsun!"
Ural anlamadığını belirten bir tonda "Bitanem ben buraya niye geliyorum? Derse girmek için geliyorum ve her zamanda bunu yaptım ben bunun için trip yiceksem niye önceden yemedim? Öncedende derse giriyordu-"
İzem Ural'ın sözünü keserek sanki çok ciddi bir şeyden ötürü tirip atıyormuş da İzem anlayışlı bir sevgili gibi "Saçmalama ben böyle bir şeyden ötürü niye sana trip atıyım." dedi.
Ben bu sırada yüzümde oluşmuş hafif bir sırıtışla onları izliyordum. Aslında burda kahkaha atabilirdim ama kesinlikle(!) bu konuşmaya saygısızlık olmasın diye kendimi tutuyordum.
Ural içinde kalan son sabır tanesiyle "Peki o zaman bitanem ben niye şu an trip yiyorum bana söyler misin?" İzem tüm ciddiyetiyle "Çünkü o bunamış muşmula suratlı koca karı seni geç kaldığın halde derse girmene izin verdi!"
Ural gözlerini kıstı ve bir kaç saniye sessizlik oldu. En sonunda Ural anlamış gibi bir ses çıkardı ve gülmeye başladı. İzem sinirle ona arkasını döndü ve sodasından gerçekten büyük bir yudum aldı. Ural gülmeye devam ederken İzem'in yanına doğru adımladı.
Ben onları izlerken üzerimde hissettiğim bir çift gözle kafamı çevirdim. Bunu yaptığım anda Edward denen çocukla göz göze geldik. Gözlerini kısmış sanki bir şeyi anlamaya çalışıyormuş gibi bana bakıyordu. Bende ona onun gibi sorgular bir bakış attım.
Bir kaç saniye bakıştıktan sonra gözlerimi ondan kaçırdım ve yeniden Ural ve İzem'e döndürdüm bakışlarımı. Ural İzem'in yanındaki koltuğa oturmuş ellerini avucunun içine almış ona İzem'in tabiriyle bunamış muşmula suratlı koca karının onu beğenmediğinden yanında arkadaşı olduğunu ve onu yakışıklı bulup o yüzden derse aldığını anlatıyordu. Bunu desteklemek için hocanın Edward'a ismini sorduğu bahanesini öne attı. İzem bu bahaneyle azda olsa sakinleşmişe benziyordu.
Bu sırada Edward'ın yanımdaki boş koltuğa oturduğunu hissettim. Dönüp ona bakmadım. Neden bilmiyorum ama bunu istemedim. Belkide yine onunla göz göze gelmek istememişimdir. Çünkü bu özelliklede tanımadığım birinden olunca gerçekten rahatsız edici hissettirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Altın;Kalsedon
FantasíaSıradan bir hayat. Sıradan seçimler.. Kendisininde sıradanlardan biri olduğunu düşünürken içindeki kristallerden habersiz büyümüş bir kız aslında ne kadar sıradışı olduğunu bilseydi ne yapardı... Taşların içinde dış görünüşü nedeniyle kendini taş sa...