4. Bölüm

20 2 0
                                    

1 gün önce

  Neredeyse bir aydır kabuslarla uyanıyordum. Ya kabus görmekten korkarak uyuyamıyordum. Ya da o uyuya bildiğim kısacık sürede kabusla uyanıyordum.

  Gerçekten hiç hayra alemet değil bu kabuslar. Normalde bile nadiren rüya gören ben bir aydır kabus görüyorum. Bu da yetmezmiş gibi her gün aynı kabusu görüyorum. Hayır buna kabusta diyemem bu çok rahatsız edici. Gittikçe daha da rahatsız edici bir hale bürünüyor. Ne oluyo Allah aşkına.

   Her ne kadar İzem'e çaktırmamaya çalışsamda son günlerde kendini daha da belli eden üzerimdeki bitmişlik halini doğal olarak anlıyor. Bana ne olduğunu sorsada ben de ne olduğunu bilmediğimden kabus gördüm diyorum.
O da her seferinde beni onaylıyor. Her ne kadar dün isyan etmiş olsada çok bir şey diyemiyor. Bu benim elimde değil sonuçta.

    Bu sabahta dünki gibi İzem'in isyanını dinleyip ardından İzem'in bilmediği bir olay olmuş ve benim ona söylemediğim suçlamasıyla beraber okula vardık. Son kez "Gerçekten hiç bir şey saklamıyorum" adlı şiirimi okuduktan sonra her zaman oturduğumuz yere oturdum. Her ne kadar istemesede İzem'de kafasını sallayarak yanıma oturdu.

  Daha deminki şiirimi duymuş olan Ural, bize dönüp "Hayırdır. Ne saklıyorsun eniştesinin gülü?" Evet son zamanlarda Ural da enişte takıntısı başlamıştı. Bir ara yeni aldığı motorunu sürmek için ona enişte demiştim ve o zamandan beri ona enişte dememi istiyordu. Nedenini soruncada "Ben senin enişten değil miyim bana demeyeceksinde kime diyeceksin!?" diye savunmaya geçiyordu.

   Bu soruyu duyan Dustin elindeki telefonunu bırakıp bize döndü.

  Evet Dustin hala bizim derslerimize geliyordu. Ona nedenini sorduğumuzda kaydının bu sınıfa alındığını söylemişti. Nedenini merak edip sorsamda geçiştirilmiştim. Bende üstelemedim. Sonuçta bana neydi ki?

    "Bir şey saklamıyorum, sanırım bazı arkadaşlar macera arıyor." diyerek sabahtan beri başımın etini yemiş olan İzem'e ithafen dediğim şeyle bana dönen İzem "O zaman neden günlerdir ruh gibisin? Açıkla."

"Daha kaç kere demem gerekiyor İzemcim çünkü sabahtan beri demekten dilimde tüy bittide."

"Aynen ben de merak ediyorum günlerdin çok sessizsin eniştesinin gülü. Normlade her laf sokmalık yere yapıştırırdın bir tane ama son zamanlarda yapmıyorsun. Özletiyosun kendini."

"En son şikayet ediyordunuz Ural Bey. Yanlış hatırlamıyorsam en son 'Kızım yeter tüm karizmamamı yerle bir ettin az dur motorun soğusun.' diye isyan eden siz değil miydiniz?"

  "Kız haklı daha bir aydır sizi tanısamada her fırsatta böyle diyorsun."

"O başka bu başka. İkisini birbirine karışırmayın. E hadi sende söyle niye böylesin?" diyerek konuyu dağıtmaya çalışan Ural'a göz devirerek "Öyle hayal ettiğiniz gibi büyük bir şey değil. Kabus görüyorum sadece."

  Derin bir nefes alan İzem bıkmış bir tavırla "Kaç gündür kabus gördüğünü söylüyorsun. Her gün mü kabus görüyorsun Allah aşkına yeme beni."

  Aklıma gelen "İzem ben seni nasıl yiyim" esprisini yapmak için ağzımı aralamıştım ki sanırım canım arkadaşım yapıncağım esprinin soğukluğu vurmuş olacak ki ben daha konuşmadan "Sakın o espriyi yapma vururum seni şurada. Bana mantıklı bir açıklama ver."

   Bu seferde aklıma nasıl vuracağıyla ilgili espri gelmişken bunu üzerimde uygulamalı olarak göstermesini tercih etmediğimden bunu yapmamıştım. Ama yine de alaycı bir şekilde "Yani İzemcim ben daha rüyalarımı kontrol etmek gibi bir özellik kazanmadığımdan ne kadar sıklıkla kabus göreceğimi seçemiyorum. Ama  tabi sen bunu yapabiliyorsan bana anlat bende uygulayım hayatım."

Mavi Altın;KalsedonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin