|1. Bölüm| Ölecek miyim ?

32 5 41
                                    

Bazı çocukları annesi ile babası şımartırken, ben annem ve babam tarafindan yetimhaneye verilip para ve beni görmemeleri için satılmıştım. Bunu da gizlice öğrenmiştim. Çok küçüktüm, ne ailem hakkında ne de ne zaman satıldığım hakkında bir şey biliyordum. Anılarım sadece bu pis, duvarlarında işkence yapılarak kan bulaşmış olan duvarlı yetimhane de geçmişti. Yani buna da anı diyebilirsem...

Ailenin ne demek olduğunu bilmiyordum. Amacım, daha doğrusu yetimhanede ki çocuklarla amacımiz sorun çıkarmamak ve elimizden geldiği kadarıyla kendi kendimize bakmaktı. Fakat o pis insanlar yine bizle oynuyordu. Kirli işleri bize yaptırıyor, kendileri parasını yiyordu. Küçük bir çocuk ağladığında, bir sakarlık yaptığında hep işkence, ceza veriyorlardı. Ya kemer ya bıçak ya da soğukta ve aç bir şekilde hapsedilmek. Daha çok işkence etme şekilleri vardı. Keyiflerine göre değişiyordu. Bunu da en çok ben görüyordum.

Ama eğer buna karşı çıkarsak sonucunun bunlardan beter olabileceğini biliyorduk. Kimse korkudan sesini çıkarmıyordu ve hepsi benden küçüklerdi. Onlarla çoğu zaman ben ilgileniyordum. Hatta her zaman. Açlıktan ölen, hastalıktan ölenlerde vardı. Mağlesef bende orada işkencelerden dolayı zayıf düştüm. Hepimiz zayıftık ve elimizden gelinceye kadar yemek alıp yemeğe çalışıyorduk. Sanırım en çok ben çalışıyordum. Bir ekmek icin neler yapmadım ki... Bu bizim ruhsal sağlığımızı en çok da benim ruhsal sağlığımı etkiliyordu. Genelde olanları masum ve temiz çocuklardan saklardım. Onların yanında onlara güven verebilmek icin gülümserdim. Ama artık onu da yapamıyorum...

Sebebi ne mi ? Aynı o rezil yerde yine normal bir gün gibi uyanmıştım. Yani ben öyle sanıyordum. Uyanma sebebim bağırışmalar ve ağlama sesiydi. Diğer tüm çocuklar yerde uyuyordu. Her zaman ilk ben kalktığım icin etrafima bakip onları kontrol ederdim. Canlı mı cansız mı ? Hasta mı degil mi ? diye.. Hasta olanlar ayrı bir zorluğa katlanıyorlardı çünkü. Bende onların hastalığını gizliyordum.

Yerimden kalktım ve mutfaga gittim. Bağırışmalar ve ağlama sesi ordan geliyordu. Ayrıca bizim oraya girmemiz yasaktı. Pis ve kirli olduğumuz icin. Bunun sebebi biz değiliz ama herneyse.

Kapıyı aralayıp baktığımda 3 yaşındaki yerde hıçkıra hıçkıra ağlayan ve elleriyle yüzünü tutan çocuğa baktım. Bu Hilal'di... Hepsinin adını ben koymuştum. Belki daha kendi adlarını bilmiyorlardı ancak ben onlara öğrettim. Yetimhanede ki en piç ve yüzsüz adam ona bağırıyordu. Zayıf yumruklarımı sıktım. Onunla dövüşemezdim. Ama karşı gelebilirdim ve Hilal'i koruyabilirdim. En azından ölüp belki Hilal'i kurtarırdım. Diğer çocukları ve olacakları düşünmeden mutfak kapısını sertçe açtım...

O piç bana öfkeyle bakıyordu. Benim ne kadar onlara önem verdiğimi biliyordu. Alçak...! Hilal'nin önüne çıktım. Bana öfkeyle sırıtıyordu ancak ben asla ciddiyetimi bozmadım

"Ona nasıl vurursun ?! O daha 3 yaşında bir çocuk !"

Zayıf sesimle ona karşı geldim. Hilal hıçkıra hıçkıra arkam da yerde ağlıyordu. Yüzü kanıyordu artik ne yaptı bilmiyorum ama bunun hesabını verecekti. Vermek zorundaydı. Hemde bizzat bana.

"Karşımı geliyorsun, Derin ?"

Sesi o kadar kötüydü ki sanki konuşurken homurdanıyordu. Sesi kulağımı kanatıyordu ve bu sesin bir an önce durmasını diliyordum.

Muzip bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Ona yüz vermeyip kaşlarımı çatarak öfkeyle baktım. Zayıf bedenim öfkeyle dolmuştu. Karşı çıkarsam ölecek miydim...? Bu artık umrumda değildi. Zaten zayıfım ve büyük ihtimalle çok fazla yaşamayacağım. Bunun bir önemi kalmamıştı.

"E-Evet !"

Kekeleme sorunum yoktu ancak birden kekelemeye başladım. Zayıf sesimi olabildiğince yükselttim. Umarım diğerleri uyanıp kaçmıştır. Bu sırada kafamı arkama çevirip Hilal'e baktım. Hüzünle ve şefkatle baktim. Son duygularımdı onlar. Mavi gözlerim şefkatle kısılmıştı. Bu bir vedaydı. Ya da belki ? Hilal dolu ve ağlamaktan kırmızı olmuş gözleriyle hızlıca ayağa kalkıp mutfaktan çıktı. Piç adam ise zayıf kollarımdan tuttu ve beni mutfak tezgahına yasladı...

"Mağdem karşı geliyorsun, buna katlanıcaksın. Sen benim ihtiyacımı gidereceksin."

Hâlâ sırıtıyordu. Diğer çocukların aksine ben en yaşlılarıydım. Sadece 13 yaşındaydım. Bu zorluklara o yaşımda katlanıyordum. 13 sene boyunca böyleydi. Ergenliğe girmiştim ve o zayıf ellerimi tek eliyle tutarak havaya kaldırmıştı. O iğrenç oruspunun ne yapıcağını biliyordum. O kadar saf değildim. Hem de hiç ! Boynuma kafasını yaklaştırdı.

Kıpırdanıyordum ancak gücüm yetmiyordu. Ya taciz ya da tecavüze katlanıcaktım. Ölmek bundan yüzlerce kez daha iyidi. Ben serin bir okyanusta, yalnızca boğularak ölmek istiyordum. Ölmekten korkmuyordum, sadece o çocuklar için yaşıyordum. Aile, sevgi, paranın bende önemi yoktu.

Boynumu çekmeye ellerimi indirmeye başlamıştım. Ama olmuyordu. Boynumu öpmeye başladı. O iğrenç yaratığın üzerimde izi olamazdı. Benim bedenim bunu çekemezdi. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ağlayamazdım, çünkü bunu ben istedim. Karşı gelip bunu çekmeye. Sadece karşı gelmiştim. Bunu yapıcak kadar pis insanlar mıydılar ? Hayır, ben buna izin vermiyecektim. Ruhum ve bedenim bunu hak etmiyordu.

Zayıf olmama rağmen son gücümü onun bacak arasına tekme atarak harcamıştım. Hızlı ve sert tekmemle hemen tezgah ile onun arasından kaçtım. Hızlı nefes alıp veriyordum. Hem yaşadığımdan ve zayıflığımdandı. Zayıf olunca her yeri ağrıyor insanın.

Geri çekildi ve ben hemen daha da uzaklaşacak kendimi korumak için birşey aradım. Ölsem bir sorun olmazdi ancak bunun elinden ölemezdim.ölmeye vicdanım el vermezdi. Yalnızca ölmek veya rahatlatıcı bir şekilde ölmek isterdim. Hâlâ da öyle...

Piç adam orasını tutarken ben hemen meyve tabağındakı meyve bıçağını tuttum. Bıçak elimde adama hem telaşlı hem de ofkeyle bakıyordum. Adam kısa sürede yine bana öfkeyle sırıttı. Ağzını oysam ne olurdu acaba ? Ağzını kulaklarına kadar kesmek istiyordum.

"Beni onunla mı öldüreceksin ? Bir meyve bıçağıyla mı ? Güldürme beni. Sen benimsin ve bunu kabul etmen gerekiyor. Bırak da sana kabul ettiriyim, Derin."

Adımı ağzına alıyordu. Adım onun ağzına bile layık değildi. Sözlerini dinlemedim. Birden bir çok duygu hissetmeye başladım. Çocuklar için şefkat, kendim için acı, o adam için öfke. Ruhumda bir ipin koptuğunu hissettim. Neyin ipiydi bu ? Duygularım ? Ah, evet bu duygularımdı.

Birden kendimi meyve bıçağını piç adamın karnına sokarak buldum. Ben, ne yaptım ?

Ayyy, ben hâlâ heycanliyimm

Bu arada bu olaylar 9 yıl öncesinde oldu. Hikaye konusunda geçmişten başlamak daha iyi olur diye düşündüm.

Bu arada bu olaylar 9 yıl öncesine ait. Geçmisten günümüze gitmek çok daha iyi diye düşündüm.

Ayrıca bu kadar yazabilmeme çok şaşırdım. Kendimden bunu beklemezdim.

Bölümü beğendiniz mi ? :) Ve kötü olan bir yer varmı ?

Diğer bölümde görüşmek üzere <333

917 kelime🙊

KANLI AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin