1.1

2.5K 108 22
                                    


🌙

Bugün Ceylanın en mutlu günüydü. Sonunda iki sevdalı kavuşuyordu. Ceylan ve Kuzeyin düğünü vardı bugün. "Gız Zümoş güzel olmuş muyum?" Bunu söylerken elini gelinliğinin üzerinde gezdirmişti. "Periler gibi olmuşsun Ceylan abla!" Zümrütün mest olmuş sesi Ceylanı ikna etmişti. "Benim gibi mi olmuşsun yengecim?" Gelin odasına giren Perihan ile Ceylan gülümsedi bu iki küçük çocuğu çok seviyordu. "Senden bile daha güzel olmuş Perihan! Baksana kırmızı kuşağı bile var!" Perihan ile Zümrüt dün kına da tanışmıştı. "Eh işte, benim pembe elbisem kadar güzel olmasa da beyaz yakışmış. Yenge eğer istersen sana pembe kuşak alabilirim?!" Görümcesinin pembeye olan takıntısına gözlerini devirdi Ceylan. "Hayır, kesinlikle kırmızı olmalı. Ceylan abla benim düğünümde de takacağız değil mi?" Hala değişmemiş olan bu hayali Ceylanı gülümsetmişti. "Önce okuyup savcı olacaksın Zümoş Oktay amcamla sözleşme imzaladın." Kıskanç bir baba olan Oktay bunu yapmıştı. On iki yaşındaki kızına evlenmemesi konusunda bir kağıt imzalatmıştı. Tabii işin gırgırıydı imza işi. "Savcı olacağım tabii ki! Herkes bana savcı hanım der. Der mi Ceylan abla?" Ceylan ona umutla bakan kıza bakarak konuştu. "Derler tabii gız. Bak bana da öğretmen hanım diyorlar." Güldü Zümrüt ablasına.

Hilal, Perihan ve Zümrüt odaya giren Kuzey yüzünden odadan çıkmışlardı. Hilal ve Perihan masalarına geçerken Zümrüt amcasının ve babasının bulunduğu masaya geçti. "Sonunda gelebildin Zümrüt hanım." Bunu söyleyen Remziye hem Oktay hem de Zümrüt bakmıştı. "Sana mı soracaktı bir yere giderken kızım Remzi? Benim haberim vardı." Oktay sert çıkışında haksız değildi Aslan hariç diğer yeğenleri Zümrüte çok çektiriyordu. "Bana soracak amca, sonuçta sen yokken biz bakıyoruz buna. Senun kadar bizde sorumluyuz namusundan." Oktay kaşlarını çatmıştı bir çocuğun namusundan mı bahsediliyordu bu masada? "Ağzından çıkanı kulağın duysun Remzi. Bakıyorsun bakıyorsun da babanın hayrina bakaysin? Ama merak etma. Bu saatten sonra ne benden size kızıma bakmanız için para çıkar ne siz benim kızıma bakarsınız. Küçücük çocuğun namusundan bahseden oğluna susmak adamlığa sığıyor mu abi?" Fadime girdi araya bu sefer. Oğluna edilen laflara dayanamamıştı. "Anasu gibu olmasun diye uğraşıyor oğlum sen na burada oğlumu azarlarsun abi. Verduğun para da yalnız bizim değul kendi uşağunun da boğazundan geçeyi." Zümrüt anlamaz gözlerle baktı annesinin gelmeyeceğini artık kabullenmişti. Ama hala yengesinin neden böyle şeyler dediğini anlamıyordu. "Sen sus Fadime." Sabri'nin sesi ile konuşmayı kesti Fadime. "Sana gelecek olursak Oktay, ha bu kizunu dedin okutacam ilkokuldan sonra devam ettu. Ha dedun abi bana bir şey olacak olursa kızım liseyi de okusun dedim eyvallah kardeşimin emanetidir benim için. Ama ben bu kizun namusuna laf getirtmem Oktay efendi. İlerde bir gün belki Aslana alacağız temiz olması gerek." Zümrüt hariç herkes anlamıştı Aslanın Zümrüte olan sevdasını Oktay da bilirdi kızına zarar gelmediği için susardı lakin böyle bir şeye karşıydı. Kuzen evliliği mi olurdu? "Senin ağzından çıkanı kulağın duymuyor abi. Doğru düzgün laflar edecağın zaman dersin geliriz. Gel babacım Cihan amcanların masasına gidelim." Koca Karadeniz'e sığamamıştı bu baba-kız. Zümrüt anlamasa da babasının ona uzattığı eli tuttu. Cihanların masasına geçtiler.

...

Uykusunun derinlerindeydi Zümrüt. Güzel bir rüyanın içinde. Babasını gördüğü her rüya onun için bir nimetti. Babasının yüzünü unutmaya mecbur bırakılmıştı o.

Babam elindeki küçük kız çocuğunu omzuna yaslamıştı. Bir bebekti lakin sessiz bir bebekti. Ağlamayan yüzünde gülücükler olan bir bebek. Beyaz gelinlik içindeki benim de gülümsememi sağlayan bir bebek. "Baba, kimin çocuğu bu?" Uzakta olan babama seslenmiştim. Babamın yeşil gözleri benim gözlerime değdiğinde her zamanki gibi gülümsedi. "Güzel kızım..." Aynı benim gibi bağırarak konuşmuştu babam da. "Baba çok tatlı yanına gelip ben de kucağıma alayım mı?" Babam soruma olumsuzca kafasını salladı. "Sen buraya gelemezsin iki gözümün çiçeği..." Neden diye sormak istedim ama elindeki kız çocuğu ağlamaya başlamıştı. "Git buradan Zümrüt. Burada kötülük var güzel kızım. Git ki sana bulaşmasın bu kötülük onu ben koruyacağım." O derken elindeki bebeğe bakmıştı ben daha ne olduğunu anlamazken babam elindeki kız çocuğu ile bana arkasını döndü. "Baba, baba lütfen gitme. Nolursun gitme baba... Beni de götür." Babam omzunun üstünden bana baktı. "Sen buraya gelemezsin senin bakman gereken çocukların var Zümrüt. Ece ve Egeyi yalnız bırakmamalısın. Sana elini uzatana elini itmemelisin. Sen benim iki gözümün çiçeğisin. Sana el uzata arkanı dönme güzel bebeğim. Sende git buradan çiçeğim." Gözümden bir damla yaş akarken babam uzaklaştı. Nereye nasıl gidilir bilmiyordum. Durduğum yerde kaldım. Aniden kararan hava ile. O karanlığın içinden çıkan daha karanlık birini gördüm. Vural Aslanbey... Eli kanlı Vural Aslanbey bana doğru adımlıyordu. Ayaklarım oraya sabitlenmiş gibi hareket edemedim. Elleri boğazıma sarılırken ateş saçan bakışları bendeydi. "Sen benimsin Zümrüt, benim karımsın. Kimse sana el uzatamaz senin ellerin kanlı. Uğursuzsun sen. Sen yalnızca benim uğurumsun." Bakışlarım ellerime değdi kan vardı. Gelinliğimin üzerine kadar bulaşan bir kan... "Bana aitsin. Benim izlerini taşıyorsun Zümrüt. Bana aitken hiç kimse sana elini uzatamaz." Uzatamaz mıydı? Bu kadar imkansız mıydı? "Benden gidemezsin Zümrüt Aslanbey. Benim karımsın sana yardım eli uzatanın elini kırarım." Bu defa konuştum. "Zümrüt Aslanbey değil, Zümrüt Yurtelim ben! Senin asla karın olmadım! Asla sana ait olmadım Vural!" Kanlı elleri ile bu defa yüzüme bir tokat atmıştı ağırlığı ağzımdan çıkan inlemeye sebep olmuştu. "Sen benim karımsın! Bana aitsin! Bana ait olarak öleceksin Zümrüt..." Tekrardan bağırdım. "Sana ait değilim Vural Aslanbey!" Bu defa saçlarıma gitti elleri. "Benim karımsın. Yalnızca bana ait olan güzel karımsın." Aynı şeyi tekrarlayacağım anda Vuralın elleri saçlarımdan çözülüp beni yere iteklemişti. Ben yerden kalkana kadar kolları arasına ne zaman girdiğini, ne zaman ağlamaya başladığını anlamadığım çocuklarıma baktım. "Anne!" İkisinden aynı anda çıkan bu ses sanki yüreğimi parçalamıştı Vural kolları arasındaki çocuklarımla uzaklaşırken peşlerinden gitmek için ayaklandım yanımda ki isimsiz mezarı gördüğüm anda tekrar yere düşmüştüm. Vuralın boğuk ama hala kulaklarımı tırmalayan kahkahası duyuldu hemen sonra. "Sen benim karımsın!"

ESARETİNDEN KURTULUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin