ChanNihayet Lyonesse'deydik, her şeyin başlangıcında. Elbette Kral Hwang'ın sarayında üzerimize düşen bakışlardan rahatsız değildim. Hepsini tek çırpıda yere serip bu sarayı ateşe vermek istiyordum. Beni engelleyen tek şey ise plana sadık kalacağım konusunda babamın ağzımdan zorla aldığı iki çift kelime idi. Günün sonunda gözden düşen Lyonesse'ye Fenrir'in Mührünün asıl sahibi kim kanıtlayacaktım, hem de fazlası ile.
Elbette kolay olmasını beklemiyordum ama şimdiye kadar her türlü eleştiri ve iğneleyici sözü içime atmış ve babamın yıllar boyunca buraya, Lyonis büyücülerinin ayaklarının dibine gelmesini izlemiştim. Kirli bir savaş olacaktı, ama en çokta böylesini severdim. Sonunda ise kazanacağım zaferin sarhoşluğu ile verilen bütün kayıpların bedelini ödemek zorunda bırakacaktım onları.
Kaderin bana hazırladığı sürprizlerden birhaber şekilde kendi kendime her şeyi tek çırpıda bitirme planları yapıyordum.
Düşüncelerimi bölen ise kapının bir anda gürültülü şekilde açılması oldu. İçeriye babamın girdiğini görünce düşüncelerimden sıyrılıp ayağa kalktım ve babamı selamladım güler bir yüz ile. Yanıma gelip omuzlarımdan tutarak beni kendine çekti. Sanki festival başlamadan son bir cesaret tohumu içime ekmek istermiş gibi sıkı sıkı sarıldı bana. Sonra geri çekildi ama ellerini hala omuzlarımda tutuyor ve yüzüme bakıyordu.
"Konuştuklarımızı sakın unutma oğlum ve aklını bulandırma."
"Sakin ol baba, neden inatla küçük prenslerine temkinli yaklaşmamı ve nazik olmamı istediğini anlamıyorum, omega olması umrumda değil, o hala bir Lyonis büyücüsü."
Babam endişeliydi elbette. Ben reşit olana kadar kıtada tüm dengeler Lyonesse lehineydi, hem de tahmin edebileceğinden çok daha uzun bir süre boyunca ama artık ben vardım, işleri değiştirmek artık hiç olmadığı kadar kolaydı bana kalırsa. Üstelik daha hiç kimse farkında değildi onları bekleyenin, hepsi adeta körlemesine bir oyuna giriş yapmıştı.
"Sakın onu hafife alma oğlum, Prens Hyunjin'i tanımıyoruz. Bu her zaman daha da fazla dikkatli olman gerektiğini gösterir. Abisi ve babasının bize sorun çıkaracağını düşünmüyorum ama tanımadığımız birine sakın kolay lokma gözü ile bakma. Sakın."
Bunu dedikten sonra elime bir yüzük tutuşturdu. Ne olduğunu biliyordum elbette ama bunu bana şimdi verme sebebini anlamış değildim. Usulca elime aldım ve beze sararak cebime koydum.
"Hadi hazırlanalım, uzun bir gece bizi bekliyor."
⚜⚜⚜
Üzerime Saugenay'a has işlemelere sahip siyah keskin hatları olan bir takım giymiştim. Baştan aşağı siyahlar içindeydim. Babam kenara geçmiş beni gururlu gözlerle süzüyordu. Bir süre daha birlikte oturduktan sonra dinlenmek ve akşama hazırlanmak
için odasına çekildi.Ben ise kardeşimin yanına gitmeliydim, kurduna pek hakim olabildiği söylenemezdi. Odamdan çıktığımda kapıda iki asker ve bir hizmetçi duruyordu. Kardeşimin odasını sorduğumda bana yolu gösterdiler. Fenrir aşkına aynı katta bile değildik. Tahmin edilenden çok misafir gelmişti belli ki bu yüzden de katlara yerleşim sağlanamamıştı. Bu kadar basit bir şeyi bile beceremeyen bir halktan gerçekten de fazla medet umuyorlardı.
Nihayet Jeongin'in yanına gittiğimde üstünü giyinmiş şekilde yatağında oturuyordu. Gözleri kapalıydı. Yanına oturdum fazla ses çıkartmadan. Konuşmasını bekliyordum, benimle iletişime geçmeye onu zorlamak istemiyordum. Henüz kurduyla anlaşamıyordu. Bu yüzden onu baskılamak ve agresifleşmesine sebep olmak istemiyordum. Deltam alfasını baskılarsa gururuna yediremez ve daha çok içine kapanırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psyche
FanfictionSonunda buluştuğumuz zaman ne bir sur ne de bir suret durabilecek karşımızda. Çünkü biz geceye hükmeden avcılarız, ay ışığında dans eden. . . . Omegaverse Hyunchan × Minsung