*Deniz Uyar*Yarım saat önce buluşmamız gereken yerdeydim ama buluşma demek için tek olmamam gerekiyordu sanırım.
Telefonu elimde çevirmeyi bırakıp söylenerek kardeşim olan hıyarı aradım. Defalarca çalışın kulağıma dolmasıyla söylenmeye devam ediyordum.
- Bir kere beni şaşırt be Atlas.
Telefon kapandığında durmayıp tekrar çevirdim numarayı. Açmadığı her saniye içimi korku sarmaya başlıyordu.
- Açsana şu telefonu be çocuk!
Gerilince istemsizce sesim yükselmişti. Telefon yine kapanmak üzereydi ama yine de kapatmayacaktım. Sonunda kulağıma dolan sinir bozucu ses durmuş arama kabul edilmişti ama karşıdan sadece hızlı hızlı nefes alıp verme sesi geliyordu. En azından nefes alıyordu dimi rahatlayabilirdim.
- Nerdesin sen yine, bu beni kaçıncı ekişin?
Diye sahte bir sinirle çıkıştım ve nefes nefese gelen sesinden de anlaşılana göre onu güldürmüştü.
Istemsizce sırıtıp karşılık vermesini bekledim çok beklemeden nefesi düzene girip sesi kulaklarıma doldu.
- Anlaştığımız yerde misin ?
Sanki görecekmiş gibi başımla onaylarken göremeyeceğini anlayınca konuşmayı akıl edebildim
- Senin aksine yarım saattir anlaştığımız yerdeyim kardeşim. Hayır anlamıyorum benim gibi yakışıklı bir adamı nasıl sürekli ekebilirsin ki?
Nefes alış sesiyle eş zamanlı olarak cevapladı yakınmalarımı
- Deniz, bitti mi kardeşim?
Hızlı konuşmasından bir şeylerin ters gittiği kesindi, o zaman yakınmalarımı biraz erteleyebilirdim.
- Bitmedi ama sonra devam ederim. Şimdilik seni azat ediyorum, anlat çabuk noluyor?
- Geliyorum.
Ha? Diye kalkaldığımda telefon çoktan yüzüme kapanmıştı. Telefonu kulağımdan çekip yüzüme doğru tuttuğumda sanki telefonla değil de Atlasla bakışıyordum. Dişlerimin arasından sinirle konuştum kendimce.
- Atlas, umarım çok önemli ve geçerli bir sebebin vardır Atlas!
Sokağın çok uzak olmayan başından git gide yaklaşan Atlasım haykırışını duydum
- VAR VAR
Şaşkınlıkla yüzüme doğru tuttuğum telefonu indirmeden robot gibi mekanik hareketlerle sesin geldiği yöne döndüm. Ayaklarının sokak zemininde çıkardığı tok ses yanıma gelip bana tutunarak durmasıyla kesildi.
- Lan noluyo noluyooo?
Diye bana tutunan Atlas'a yükseldim. Cevap vermek yerine arkasına bakıp küfür mırıldanırken bana dönerek o şerefsiz sırıtışını yaptı.
- Hayır ya
Diye yakınırken teyit etmek için yüzünü inceledim ve tekrarladım
- Hayır yaa.
Başıyla beni onaylandığında arkasına baktım ve kollarını omuzlarımdan ayırırken eş zamanla koluna yapışıp koşmaya başladım.
Gülüş sesi ayaklarımızın sesine karışıyordu.
Aniden durup onu bir yere çektiğimde üzerimize birkaç kutu düştü ancak bunu düşünecek halde değildik.
Kutuların arasından etrafta kimsenin olmadığını anlayınca hızla kafasını duvara yaslayıp gözlerini kapatan Atlas'a döndüm. Nefesini düzene sokmaya çalışıyordu ama kıçımızı kurtaramazsak az sonra nefes almaya vakti kalamayacaktı zaten.
- Ne halt yedin lan sen?
Sessiz olmaya özen göstersem de öfkeli bir tınıyla çıkmıştı sesim.
Kıkırdayarak gözlerini açıp doğruldu. Nefes alış verişi az önceye nazaran biraz düzelmişken alay eder gibi sessizce cevapladı sorumu
- Kız kaçırdım.
Duyduğum karşısında afallayıp cevap veremedim önce ardından ortasında olduğumuz durumu unutarak bağırdım
- NE ?
Anında ellerini ağzıma bastırırken arkamızı kolaçan ederek ellerini yavaşça çekerken sessiz olmamı işaret etti.
Bu beni durdurur mu? Asla. Sesimi kısarak devam ettim sorguma.
- Lan ne demek kız kaçırdım, hem de bensiz. Hadi kaçırdın diyelim ,ki bence imkansız, oğlum kız nerde, yolda falan mı unuttun?
Gülümsemesi her kelimemle genişliyordu dalga mı geçiyordu, ama dalga geçiyorsa bizim kaçtığımız adamlar kim? Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan verdiği cevap olmuştu.
- Nt, sakladım.
Yok bu manyak beni delirtecek. Başımı kutulardan göründüğü kadar gökyüzüne çevirip kollarımı dua eder gibi açtım.
- Allah'ım sen bu herifi eşek şakası olarak mı gönderdin bana ya
Karşımda kahkahalarını bastırmaya çalışması ağzının ortasına bir tane geçirmemi tetikliyordu.
- Sırıtma lan karşımda.
Tam yumruğumu kaldırmıştım ki gelen ayak sesleriyle anında ciddileşip eski halimi aldım. Sessizce boğazını kesecem işareti verip adamları küçük aralıklardan izlemeye başladım. Bizim olduğumuz tarafa bakmamaları büyük bir artıydı. Ups büyük ve yersiz konuşmuştum anlaşılan. Kutuların olduğu yöne baktıklarında refleksle elimi ilk kendi ağzıma sonra bakmadan Atlas'ın ağzına sessizce ama sert bir şekilde çarptım. Neyseki şüphelenmeyip başka yöne gittiler.
Ellerimi her ne kadar indirsemde Atlas'ın yüzüne vurduğum için sinirle bakmasını aynı onun gibi şerefsiz gibi sırıtarak karşıladım ve sessizce bekledik. Etrafta kimsenin olmadığına emin olunca ayaklanmamla
kafama kutunun girmesi bir oldu. Halime gülen Atlas'a bakmak için kutuyu kafamdan çektiğimde ayağındaki kutudan bi haberlerdi anlaşılan. Eninde sonunda fark ederdi diye düşünerek başka konulara yoğunlaşmaya karar verdim.
- Şimdi adam akıllı anlat ne oluyor kim bu adamlar?
O derin bir nefes verirken ben de kollarımı göğsümde çaprazlamamış sorgulayarak onu dinliyordum.
- Deniz dayanamadım lan, çok küçüktü. Bırakamadım. Bu herifle birbirimize benzememiz bazen çok can sıkıcı olabiliyordu ama şu anki ses tonunun beni yumuşatmasına izin veremezdim. Bezgin bir ses tonu ve kınayıcı bakışlarımla karşılık verdim ona
- Sen yine mi çocuk kaçırdın Atlas? Sessizik bazen en büyük cevap oluyor.
Gözlerimi kapatıp sesli bir nefes verdikten sonra net bir şekilde devam ettim.
- O kızı aldığın yere götürüp bırakıyorsun Atlas. Itiraz edeceği sırada konuşmasına fırsat vermeden ellerimi çözüp geldiğimiz yöne doğru adımlamaya
başladım. Arkamdaki sessizliği bozan adım sesinin ardı küfür ve kutu tekmeleme sesiyle geldi.
- Bir şartla
Diye seslenişi durmama sebep oldu. Bu neyin şartıydı böyle?
Tek kaşımı kaldırıp anlamsız bakışlarımı Atlasa çevirdim. O da fırsattan istifade sözlerini tamamladı.
- Ben o kızı geri götüreceğim ama yarın senden istediğim yere gideceksin. Kabul mü?
- Tartışmaya kapalı bir konu kardeşim, gidelim.
Arkamı dönüp bir adım atmama kalmadan tekrar sesi doldu kulaklarıma
- Eğer kabul edersen ve kız orda kalırsa sana söz veriyorum bir daha çocuk kaçırmayacağım Deniz. Işte simdi dikkatimi çekmişti. Kim kardeşinin küçük çocukları kaçırmasını isterdi ki? Üstelik küçük bir kız kardeşleri varken...
Ciddi olup olmadığını anlamak için tekrar ona dönüp gözlerine baktım. Atlas tutamayacağı sözleri vermezdi. Iki ihtimal vardı ya bir şeyden emindi ya da dediğini yapacaktı. Hiç yoktan ufak bir ihtimalim bile varsa denemek zorundaydım.
- Kabul.
Ellerini ceplerine yerleştirip önümden yürümeye başladı.
- Anlaştık.
Gülerek arkasından koştum ve sırtına zıpladım.
- Ah ulan, in tepemden.
- Yok yav, sen bu yakışıklı kardeşini ekerken düşünecektin onu.
Kahkahalarımız birbirine karışırken yavaş yavaş yürüyen atlasa baktım.
- Ah benim sadık atım
derken hacimli saçlarını okşamaya başladım ve ileriyi işaret ederek birden haykırdım
- İLERİ!
Atlas kulaklarını kapatırken
- Ulan it, kulaklarımı patlattın
Diye yakınıyordu. Napalım beni çekmek zorundaydı en azından yarın onun istediği yere gidene kadar.
- Sahibe kişnenmez sevgili atım, lütfen devam edelim. Kıkırdamamı bastıramıyordum ve bu onu deli ediyordu.
- O at az sonra seni üstünden atıp tepecek Deniz. Dişlerinin arasından kurduğu bu cümlenin ardından usulca saçlarını okşayarak
- Şş sakin ol
Dedim ve sanırım başarılı olmuştum gülerek koşmaya başladı. Ya da beni harbiden üstünden atmayı planlıyordu, en iyisi bacaklarımı ahtopot gibi ona dolamamdı.
- Deniz sen çok fenasın
Dedikten sonra kendi kendimi işaret edip kendimi övdüm. Ta ki devamını duyana kadar.
- Ama ben daha fenayım
Baktığı yöne baktığımda tepki veremedim. Buz gibi havada havuza bakması normal değildi.
- Ne düşünüyorsan düşünme çocuk adam bak yapma yanarız, ay donarız her neyse Atlas boğarım seni lan dursana oğlum, koş diyince koşmuyon dur diyince mi koşuyorsun-
Aslında söylenmeye sabaha kadar devam edebilirdim, iliklerime kadar donmasaydım. Nefes almak adına yüzeye çıkarken zangır zangır titriyordum.
- Atlas yemin ederim seni şurada boğarım çocuk. Anırma lan.
Can havliyle havuzdan çıkarken elimi uzatıp çıkmasına yardım ettim.
- Arabayı sen süreceksin, yakışıklı bedenim üşüyor
- Ulan seni neyle büyüttük de böyle oldun anlamıyorum ki.
Kapıyı açıp ıslak ıslak koltuğa oturmadan önce
- Arabayı temizlemeye verirsin artık
dedim ve pis pis sırıtarak kapıyı kapattım. Sabır çekip sürücü koltuğuna geçtiğinde klimalari ona ve bana gelecek şekilde ayarlayıp arkama yaslandım.
- Bir şey demeyecek misin ?
Dediğinde ters ters bakışlarımı zafer kazanan bir ifade aldı.
- Sen onu bırakta Alin'e kız kaçırdığını nasıl söyleyeceğini düşün.
Bakışları benimle yol arasında mekik dokumaya başlamıştı bile. Küçük bir kız kardeşiniz varsa hayat zor ama küçük ve kıskanç bir kız kardeşiniz varsa ve her şeyinizse o zaman hayat daha zor.
- Deniz, sakın bak. Söylemek yok.
Bilmem der gibi bakıp sırıtmaya başladım.
- Ben yanarsam senide yakarım.
Diyerek önüne dönerken sırıtma sırası ona geçmişti.
- Yapamazsın.
- Neden, beraber kaçırdık ya Ada'yı.
- Lan Ada kim oğlum sallamasana Yine şerefsiz sırıtışı yerini almıştı.
- Kanıtla.
Elimi ona doğru kaldırdıktan sonra kanıtlayamayacağımı anlayıp yumruk yaptım ve sinirle ısırdım.
Kahkahasıyla önüme dönüp huysuz bir çocuk gibi kollarımı bağdaştırdım.
- Uslu çocuk seni.
Diyip burnumu sıktığında burnumu ondan kurtarmak için cama yapıştım.
- Sinir çocuk
Diye tıslamadan edememiştim.
Iki medeni insan gibi eve gelip içeri girdiğimizde az önceki halimizden eser yoktu. Amacımız sessizce odamıza çıkıp sıcak bir duş almak olsada Amor buna pek müsade etmemişti. Amor havladıkça Alin mutfaktan çıkıp yanımıza koştu.
- Atlascığım, Denizciğim
Kısa bir süre bize baktıktan sonra kollarını göğsünde birleştirip
- Siz neden ıslaksınız? Diyerek cümlesini tamamladı
Atlasla birbirimize bakıp senkronize bir şekilde Alin'e dönüp gülümsedik. Amor beyaz tüylerini sallayarak Alin'in yanına oturdu. Amor'un oturmuş hali ve Alin'in ayaktaki hali nerdeyse aynı boydaydı ve ikisinin renk uyumu beni kendilerine hayran bırakıyordu. Aslında hırçın ve saldırgan olan Amor bizim aileye ve özellikle Alin'e beyaz bir sibirya kurdu değil de kedi yavrusu gibi oluyordu.
- Hey, size söylüyorum.
Derken dikkatimizi çekmek için el sallayıp hafifçe Amor'a doğru eğilmişti. Amor da ona bakıp başını onun gibi yan yatırmış bize bakıyordu. Lan sizin maviş gözlerinizden öperim.
- Havuz ölçüsü alırken düştüm prensesim.
Bu sefer başlarını diğer yana çevirip doğruluğundan emin olmak ister gibi bakmaya başlamışlardı. Nt yememişlerdi sanırım.
- Atlasçım peki sen?
Of kimin kardeşi ya, sinir bozucu zeki prenses. Kiz haklı yıllardır mühendis olmaya çalışan bendim, Atlas nasıl ıslanacaktı ki? Başarısız bir yalan atmıştım sanırım, her zamanki gibi. Neyse neyse Atlas halleder onu.
- Abini çekerken beni de düşürdü güzelim.
Vay anasını bu çocuk yanlış meslek seçmiş hukuk okumalıymış aslında. Sonunda başlarını doğrultup dik dik bakmaya başlamışlardı. Evet acındırasyon zamanı geldi de geçiyordu. Sahte bir öksürük ve bedenime sardığım kollarla masum bakışlarımı küçük prensesime çevirdim.
- Sorgunuz bittiyse hastalanmadan bi duş alabilir miyiz kraliçem?
Önce gözlerini kısıp bana ardından Atlas'a baktı. Atlas'ın bana bakışlarını görünce çaktırmadan ayağının ucuna bastım. Bağıracakken kaş göz yaptığım için bağırışını hapşırığa çevirmeyi başarmıştı kerata. Eğer ailemizi biz seçebiliyor olsaydık net bir şekilde Atlas bizim aileye doğardı. Gerçi ne fark eder ailemize doğmamıştı ama ailemizdi.
- Tamam izin veriyorum.
Amor'un boynuna uzanmak için parmak uçlarında yükselip kocaman sarıldı.
- Hadi Amorcum gidelim.
Baya baya bu sözlerinden sonra Amor yere uzandı ve Alin sırtına oturdu. Bu da yeni çıktı başımıza. Amor ayaklanıp koşarak az önce Alin'in çıktığı mutfak kapısından kayboldular.
- Üç beyazdan uzak dur kardeşim
Atlasın bana baktığını hissedebiliyordum ve devam ettim
- Alin, Amor ve
Uzunca bir süre dusunmek icin sustugumda Atlas konuşmuştu.
- Bulamadın dimi lan üçüncüsünü
Ona bakıp gülmeye başladım ve merdivenleri çıkarken sürdürdüm
- Amann üçü de bulunca ekleriz, şimdilik bunlardan uzak durmamız kâfi.
Arkamdan gülerek konuşmasını ve adım sesini duydum.
- Delisin Deniz, biliyorsun değil mi?
Ondan önde olduğum için sırıtarak arkamı döndüm ve kaşlarımı indirip kaldırırken
- Sadece sana deliyim
Diyip koşmaya başladım. Odama girdiğimde kapıyı kilitlemeyi başarmıştım ama gergedan herif kapıyı söküp başımda parçalayabilirdi tabi.
- Ulan sen bana mı yavşıyorsun?
Kapıya gülerek elini geçirdiğinde sırtım kapıdan ayrılmıştı. Ortamı toplama zamanı Deniz yoksa yakışıklı yüzün eski yüzün olacak. Kendimle konuşma seansım bittiğine göre kapımdaki ,benim kadar olmasada yakışıklı olan, gergedanla konuşabilirdim.
- Merak etme kardeşim. Dünya ahiret bacımsın. Kahkaha atmadan duramamıştım.
- Aç kapıyı lan. Gösterecem sana bacıyı. O konuştukça daha yüksek gülüyordum.
- Manyak mıyım lan ben. Yakışıklı bedenimi öldürmeyeceğini nerden bileyim?
Kulağımı kapıya dayadığımda gülüşü doldu kulaklarıma
- Öldürecem zaten
Bu nasıl bir netliktir kardeşim ya.
- İçimi rahatlattın Atlas sağ ol.
Keyif alıyordu göt. Bir de kapıya melodik bir şekilde vuruyor.
- Korku filminde miyiz? Ne bu hareketler ya. Tamam biliyorum aşıksın bana ama kardeşim dediklerime bakmam, üzgünüm
- İyi yanından bak Deniz
Dediğinde hızla kapıya doğru cevapladım.
- Ne iyi yanı lan?
- Cesedin yakışıklı kalacak. Harbiden öldürecekti galiba bu beni.
- Hadi lan ordan, kışt kapımdan Atlas kışt.
Tam küfür ederken telefonu çaldığında uzaklaştığım kapıya tekrar kulağımı dayadım.
- Efendim Eva.
Şimdi şükür duası zamanı. Şu Eva'nın hep ismini duydum ama hiç tanışma fırsatım olmadı. Olsun her seferinde beni telefonlarıyla kurtardığı için ona karşı sempati besliyordum. Nihayet Atlas'ın sesi uzaklaşıp yan taraftan kapı sesi geldiğinde dans ederek duşa yöneldim.
Sabahın köründe üzerimde tepinen kişinin kim olduğunu anlamak pekte zor değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13 ADIM
Teen FictionÇok güçlü görünen insanların ya umudu vardır ya da kaybedecek bir şeyi yoktur! Herkes için yazılan bir kitap var şu dünyada. Kimisinin kalemi elinde, kimisinin ise ailesinde... Kimse doğduğu aileyi, evi seçemiyor belki ama bazı savaşçı ruhlar her şe...