"Posterler bitti!" Chris heyecanla elinde tuttuğu son posteri kaldırdı. "Sonunda, ellerimin ağzına sıçıldı baksanıza." Seungmin her yeri boya olmuş ellerini Chan'ın gözüne soktu, Chan gülerek Seungmin'in ellerini tuttu ve ıslak mendille silmeye başladı. "Geriye ne kaldı peki?" diye sordu Jeongin. "Sunum ve dans gösterisi."
"Ah! Onun hakkında hiçbir şey yapamadım!" Felix, başını ellerinin arasına aldı. "Ya sen bi sakin olur musun? Daha sunumu bitirmedik, rahat bitirirsin dans gösterisini." Minho, Felix'in sırtını sıvazladı. "Sunumu kim hazırlayacak ya?" Changbin'in sorusu üzerine herkes parmaklarını burnunun üstüne koydu. Bu aralarında bir oyundu. Kimsenin yapmak istemediği bir iş varsa, parmağını burnunun üstüne en son koyan kişi o işi yapmak zorundaydı. "Ya hassiktir ya!" Changbin'in bağırışı hepsini güldürdü. "Böyle yapmayalım ya, herkes birlikte yapsın. Hem bu gerizekalının ne yapacağı belli olmaz." dedi Jisung ve Changbin dramatik bir şekilde şaşırmış gibi yaptı. "Hiç şaşırıyormuş gibi yapma! Sınav kağıdındaki, Büyük İskender kimdir? Sorusuna geçen yedim çok güzeldi. Yazmış insansın sen!"
Hepsi gülüşürken Felix çalan telefonunu çıkardı ve gördüğü isimle göz devirdi. Arayan babasıydı, birkaç haftadır birbirileriyle konuşmayıp yüzyüze bile gelmiyorlardı. "Açacak mısın?" Hyunjin endişeli gözlerle Felix'e bakıyordu. "Bekleyebilir." dedi ve telefonunu tamamen kapadı Felix.
"Of hadi sikmişim projeyi! İçmeye gidelim!" Changbin'in bağırışıyla herkes gülüştü ve onayladı. "Bu sefer benim evimde değil. Hala kusmuk temizliyorum tuvaletten." dedi Minho yüzünü buruşturarak. "Gelin bize gidelim." Bu beklenmedik fikir üzerine herkes Hyunjin'e döndü. "Ne var ya?" dedi herkesin boş bakışlarına doğru.
"Sen şu an bizi evine mi çağırıyorsun cidden?" dedi Chan. "Böyle sapık yerlere götüreceksen sen gelme Chan!" Chan ellerini salladı. "Hayır, hayır ondan değil. Sadece, birkaç hafta öncesine kadar kimsenin yüzüne bakmayan yalnız çocuktun ve şimdi bizi evine çağırıyorsun. İyi iş çıkarmışsın Felix." dedi ve Felix'e gülümsedi.
𓆩♡𓆪
"Hyunjin? Sen mi geldin?" İçeriden bir kız sesi gelince gözleri büyüdü Felix'in. Sesi uzun boylu ve güzeller güzeli bir kız takip etti ve midesi düğümlendi Felix'in. "Selam, Yeji ben. Hyunjin'in kardeşiyim." Felix derin bir nefes verdi ve kıza selam vermek için öne atladı. "Memnun olduk Yeji." diyerek gülümsedi. "Arkadaşların tatlıymış." Hyunjin gözlerini devirdi. "Onlardan uzak dur, özellikle de sarışın olandan." Hyunjin, Yeji'nin yanından geçip gidince hepsi onu takip etti ama bir süreliğine Yeji'nin gözleri Felix'e takılı kaldı.
"Şurada dolap var, takılın istediğiniz gibi." Hyunjin salonda duran büyük koltuklara kendini attı. "Oğlum neden öyle dedin kardeşine ya? Ne güzel takılırdık işte." Changbin sırıttı ve Hyunjin ona en ölümcül bakışını atarak konuştu. "Kardeşime yaklaştığını görürsem seni yaşatmam Changbin." dedi en sakin ama korkutucu ses tonuyla ve Changbin irkildi. "Oha, yani. Tamam ya. Yaklaşmayız."
Felix elinde iki birayla Hyunjin'in yanına kuruldu. "Annen ve baban nerede?" diye sordu. "Bu ev sadece ikiniz için fazla büyük değil mi?" dedikten sonra etrafına bakındı. Aslında iki çocuklu bir aile içinde fazla büyüktü. "Onlar çok uğramaz ya buraya, günün çoğu saati işte ikiside." diye cevapladı ve biraların kapağını açtı Hyunjin. Felix başıyla onayladı.
"Şu halimize bak amınakoyayım. Dünyanın en alakasız sekiz tipi, cezaya kaldıktan sonra birbirlerine içmeye gidiyorlar." dedi Minho ve birasını kafasına dikti. "Yavaş iç ayı. Bayılıp kalırsan ben bakmam sana." Jisung elindeki birayı çekti. "Yaa, öyle miymiş? Yaralarımı temizlerken öyle demiyordun ama." Minho sırıttı. "Ay bi sonrakine öyle bırakayım da seni enfeksiyon kap da geber."
"Müzik yok mu ya?" Jeongin kalkıp etrafa bakınmaya başladı. "Etrafta mı arıyorsun müziği gerizekalı?" dedi Seungmin alayla. "Hoparlör arıyorum aptal orospu çocuğu." Hyunjin telefonunu çıkarıp bir düğmeye bastıktan sonra bütün evde müzik çalmaya başladı. "Ses sistemi var işte." diyerek mırıldandı. Birkaç müzik açıp sapıttıktan sonra şişe çevirmece oynamaya karar verdiler. Şişeyi çevirince şişenin bir ucu Jisung'a, bir ucu ise Felix'e geldi. "Doğruluk mu cesaret mi bay Han Jisung?" Jisung omuz silkti. "Cesaret."
"Minho'yu öp." Jisung duraksadıktan sonra tekrar konuştu Felix. "Ya da iki shot atabilirsin." Elindeki votka şişesini salladı. "Shot? Evet ya shot atayım ben en iyisi." Jisung hızla votka şişesini kapıp iki yudum içtikten sonra şişeyi çevirdi. Bu sefer bir ucu Chan'a, bir ucu Changbin'e geldi. Changbin şeytani bir şekilde sırıttı. "Doğruluk mu cesaret mi Christopher?"
"Tabiiki de cesaret oğlum. Sizden korkan sizin gibi olsun!" Chan özgüvenle konuşunca Changbin'in sırıtışı daha da büyüdü. "Bu odada en çekici bulduğun kişiyi öp." dedi, bu sefer Chris'in yüzü düştü. "Sen canisin." Chris yavaşça Seungmin'e doğru yaklaştı ve karşısındakinden de onay aldıktan sonra hızla öptü onu. Bu hareketleri karşılığında herkes bağırdı ve tezahürat yaptı. "Abartmayın lan sizde. Utanıyor çocuk!"
Chris şişeyi alıp çevirince uçları Hyunjin ve Felix'e denk geldi. "Doğruluk mu cesaret mi Fefe?" diye sordu Hyunjin. "Bunun devamını izlemek istemiyorum." dedi Jeongin ve öğürürmüş gibi yaptı. "Doğruluk." dedi Felix gülümseyerek. Hyunjin bu anı bekliyormuş gibi hemen sorusunu sordu ona. "Babanla neden konuşmuyorsun?"
asklarimmm ben yarin yks kampina gidiyorum bir haftaya yakın yb gelmeyecek ama sizi oyalasın diye bir kitap daha var profilimdeeee, iyi okumalar hepinize <333 boyle de pic bi yerde biraktim >:))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the breakfast club, hf
RomancePonpon takımının kaptanı Lee Felix normal bir okul cezasına kaldığını düşünüyordu, ta ki okulun belalı çocuğu Hwang Hyunjin odaya girip hayatını değiştirene kadar...