Felix ponponlarına bakarak ışıltılı kağıtları ile oynadı. Burada olmak onun karnını ağrıtıyordu, ponpon kızlık yapmak için büyük bir tutkusu vardı fakat en iyisi olmak istediği için anksiyete karnını tekmeliyordu. Son bir kez yanındaki aynaya baktı. Platin sarısı saçları parlıyordu, arkadaşlarının yardımıyla güzel bir bukle vermişlerdi saçlarına. Makyajı ise dudaklarını ve gözlerini öne çıkarıyordu, kendisi çillerini kapamayı teklif etsede arkadaşları ona küfürler savurarak onların kapatmak için fazla güzel olduğunu söylemişlerdi.
Felix'in meleksi güzelliği egosunuda tatmin ediyordu tabii ki, sayısız erkekten çıkma teklifi alıp her gün dolabına aşk mektupları bırakılması Felix'in günlük hayatından sadece birkaç kesitti. "Sarışın! Beş dakikaya çıkıyoruz!" Futbol takımının kaptanı Felix'e doğru seslendi ve Felix kafasını salladı. Dizini birkaç kere yerinden çıkardıktan sonra sonunda ponpon takımının kaptanı olabilmişti.
Okullarının bandosu marşlarını çalmaya başlayınca ilk önce futbol takımları sahneye alkışlarla çıktı, takım kaptanı konuşmasını yapmaya başladı. "Ve buraya gelmemizdeki moral ve motivasyonu sağlayan ponpon takımımız için bir alkış!" Felix takımına işaret ettikten sonra ışıltılı ponponlarını sallayarak sahaya çıktılar ve onlarıda bir alkış tufanı karşıladı.
"Aman Tanrım Felix'in şortuna bak Jeongin. Kıçı ortada resmen." Jisung arkadaşı Jeongin'e doğru fısıldadı ama Jeongin oraya bakmıyordu bile. Zorla sürüklendiği maçta patlamış mısırını yiyerek telefonuna bakıyordu. "Hm? Evet kesinlikle." diye mırıldandı Jeongin ve Jisung gözlerini devirdi.
𓆩♡𓆪
Gösterileri bittikten sonra herkes öğle yemeği için kantine dağıldı. Okullarında gruplaşma çok vardı ama kimsenin şikayet edermiş gibi bir hali yoktu. Fakat bu olayın getirdiği sonuçlar vardı, herkes birbirinin dedikodusunu yapıyordu ancak en çok konuşulan grup tabii ki futbol takımıydı. Hepsinin ayrı bir ponponcuyla yattığı söylentisi okulu dolup taşırmıştı. Felix tepsisini masaya bıraktı ve her zamanki yerine oturdu. Ricky ve Ni-ki'nin arasına.
"..sürtük.." Felix yanından geçen grubun onun hakkında konuştuğunu fark etti ve hemen ayaklandı. "Bir şey mi dedin?" Jisung, Jeongin ve Seungmin arkasına dönüp pembe üniformasıyla karşısında dikilen Felix'e baktı. Seungmin ve Jeongin geriye çekilsede Jisung öne atladı. "Üstüne alındıysan bir sebebi vardır." Sahte bir şekilde gülümsedi. "Benimle derdin ne Han Jisung? Yoksa yıllardır deli gibi hoşlandığın Minho'yla mı yattığımı öğrendin?" Felix küstahca kıkırdadı ve Jisung'un gözlerinden ateş fışkırdı. Tam cevap vericekken rektör aralarına girdi.
"Bu ne kadarda güzel bir konuşma üslubu." Ellerini Felix ve Jisung'un omuzlarına koydu ve sırıttı. "Beşinizde cezalısınız. Okuldan sonra görüşürüz çocuklar." dedi ve arkasında ağzı açık Felix ve Jisung'u bırakarak gitti.
𓆩♡𓆪
"Bu cehennem gibi olacak." Felix kendi kendine mırıldandı ve sırt çantasını omuzuna taktı. Bugün gösterileri olduğu için çantası bayağı bir ağırdı ve kıyafetleri rahatsız ediyordu. Homurdanarak kapıyı açtı ve rastgele bir sıraya oturdu. İçeride tanıdığı birkaç yüz gördü. Ortamdaki sessizliği nöbetçi hocanın açtığı kapı böldü.
"Evet, galiba hepiniz neden burda olduğunuzu biliyorsunuz. Hadi bu nedenleri paylaşıp kendimizi tanıtarak başlayalım." Kadın nazikçe gülümsedi ve en önde oturan çocuk ayağa kalktı. Çocuk epey uzundu ve yapılıydı. Belalı bir tipe benzemiyordu. "Ben Christopher Bangchan." Felix ingilizce bir isim duyunca kulaklarını kabarttı. "Okulun sistemine girerek zil sesini değiştirdim." Başını öne eğerek oturdu. "O sen miydin? Dostum bugün beni epey bir güldürdün!" dedi yan sırasındaki kaslı fakat kısa çocuk ve sonrasında ayağa kalktı. "Ben Seo Changbin. Duvara grafiti yaptım." dedi ve öğretmen konuştu. "Ne çizdiğini de söylemek ister misin?" dedi sinirli bir şekilde, Changbin güldü. "Ha o konuda...Büyük bir penis çizdim." dedi ve sınıftan kıkırtılar yükseldi. "Ben Lee Minho, edebiyat hocamla kavga ettim." dedi ve yerine oturdu. Tam ayağa kalkıp kendisini tanıtacaktı Felix fakat kapı gürültüyle açıldı. İçeri uzun boylu, baştan aşağıya siyah giyinmiş ve yüzünde piercingleri olan bir çocuk girdi.
"Ah Hyunjin! Tam zamanında geldin, bizde tam kendimizi tanıtıyorduk. Neden Felix'in yanındaki sıraya geçmiyorsun?" dedi öğretmen nazikçe. Hyunjin kafasını salladı ve Felix'in yanındaki sıraya oturdu. "Felix devam edebilirsin tatlım." Yavaşça ayağa kalktı Felix ve üstünü düzeltti. "Ben Lee Felix ve benim suçum olmayan bir olay yüzünden buradayım." dedi sarışın ve ateş çıkan bakışlarını Jisung'a yöneltti, diğeri ise göz devirmekle yetindi. Felix, yerine oturduğunda Hyunjin ayağa kalktı. "Ben Hwang Hyunjin ve benim için buraya gelmek bir rutin haline geldi fakat bu sefer ne yaptığımla ilgili bir fikrim yok." dedi ve geri oturdu. Öğretmen bakışlarını hayretle Hyunjin'e çevirdi.
"Hyunjin tuvalette sigara içtiğin için yangın alarmını çalıştırışını hatırlamıyor musun?" dedi ve sınıftan tekrar kıkırtılar yükseldi. "Ah evet! Tamamen unutmuşum." dedi umursamaz bir tavırla. Hyunjin, sert bakışlı ve keskin yüz hatlarına sahip biriydi. Dudaklarının tam ortasında ve kaşında piercing'i vardı. Diğerlerinin konuşmasına aldırış etmeden bütün bir süreç boyunca Hyunjin'i izledi Felix.
"Evet! Tanışmamız bittiğine göre bugün sizin için bir projem var. Hepinize başkasının isminin yazdığı kağıtlar dağıtacağım ve onunla ilgili ilk izleniminizi yazacaksınız, sonrada onları okuyacağım. Belki kaynaşıp arkadaş olursunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the breakfast club, hf
RomantizmPonpon takımının kaptanı Lee Felix normal bir okul cezasına kaldığını düşünüyordu, ta ki okulun belalı çocuğu Hwang Hyunjin odaya girip hayatını değiştirene kadar...