Bütün gün boyunca Felix, Ricky'i görmezden gelmişti. Telefonunda binlerce mesaj ve arama vardı, ama hiçbirine geri dönmemişti. "Felix! Hadi ama!" Ricky'nin sesini duyunca adımlarını hızlandırdı ve dolabına gitti, kapağını açıp Ricky'nin bağırışlarını duymamış gibi yaptı. Hızlıca ders programını kontrol etti ve gereken kitaplarını alıp dolabının kapağını kapadığında yerinden sıçradı. "Ödümü kopardın!" Hyunjin gülümsedi. "Bir sorun mu var?" Felix'in ağır kitaplarını elinden aldı. "Hayır, hayır. Her şey yolunda!" Felix, Hyunjin'e en içten gülümsemesini sundu. Hyunjin kafasını salladı ve Felix'i sınıfına bıraktı.
Felix sırasına oturduktan sonra elini boynuna attı fakat bir boşluk hissetti. "Siktir." dedi ve tişörtünün içine bakmaya başladı, yerlere, çantasına, her yere. Kolyesi yoktu. "Siktir, siktir, siktir!" ağlayacak gibi hissediyordu, annesinin ona bıraktığı bileklikten bile daha çok bağlanmıştı o kolyeye. Kaybederse çok üzülürdü. Çantasının içini tekrar tekrar kontrol ederken telefonuna bir bildirim geldi.
ricky: bunu mu ariyorsun?
felix: neden bu senin elinde?
ricky: benden kacarken dusurmussun, sana geri verecektim ama gozden kayboldun. cok onemli mi bu senin icin?
felix: evet, ricky. cidden cok onemli lutfen bana onu geri getir.
ricky: istedigimi yapacak misin?
felix: neyden bahsediyorsun sen ya?
ricky: istedigimi yaparsan diyorum. geri veririm sana kolyeyi.
felix: oyun degil bu ricky. ciddiyim.
ricky: bende ciddiyim.
felix: of! ne istiyorsun soyle.
ricky: seninle bir gece geçirmek.
Felix telefonuna bakakalmıştı. O kolye onun için çok değerliydi, fakat Ricky'nin istediğini asla yapamazdı. Hyunjin'e kolyeyi kaybettiğini de söylerse çok üzülebilirdi. Karnında bir ağrı hissetti ve öğretmenden dışarı çıkmak için izin alıp kendini tuvaletlere kilitledi.
Hayatında ilk defa Hyunjin kadar sevdiği biriyle tanışmıştı. Onu kaybetme korkusu onu yiyip bitiriyordu. Derin derin nefes almaya başladı Felix, ama işe yaramıyordu. Nefesleri kesilip tıkanıyordu, gözyaşlarıda kendini bırakmıştı.
"Kim var orada?" dedi tuvaletten bir ses. Felix ağladığını göstermeyi sevmezdi insanlara, bu yüzden elini ağzına kapayıp sakinleşmeyi bekledi ama işe yaramıyordu. Kesik kesik nefesleri ses çıkarıyor, burnunu çekme sesleri tuvaleti dolduruyordu. "Hey, iyi misin? Kapıyı aç da yardım edeyim." Felix başka çaresinin olmadığını fark edince kendini tanımadığı kişiye bırakmayı karar verdi. Kapının kilidini yavaşça açtı.
"Felix?" Karşısında duran kişi Jisung'du. Onunla dalga geçeceğini düşündüğü için kapıyı kapamaya yeltendi ama Jisung , elini kapıya dayadı ve buna izin vermedi. "Dalga geçmenin sırası değil Jisu-" zar zor söylediği kelimeleri Jisung'un onu kollarının içine alması böldü. Böylelikle daha çok ağlamaya başladı. "Hey, hey sorun değil. İyisin. Hadi, nefes al benimle." Jisung, Felix'in sırtına daireler çiziyordu. Felix nefes aldı, verdi.
"Daha iyi misin?" dedi Jisung gülümseyerek. Felix kafasını salladı. "Hadi anlat bakalım şimdi, nedir seni bu kadar üzen şey." Felix normalde tanımadığı insanlara kendini kolay açmazdı fakat şu an çok çaresiz hissediyordu. Telefonunu cebinden çıkardı ve karşısında duran çocuğun eline verdi.
"Hyunjin dün bana bir kolye hediye etti." Durdu ve bir peçete alarak sözüne devam etti. "Bugünde Ricky'den kaçarken düşürmüşüm, o da bulmuş. Geri vermesi için çok yalvardım." Peçeteyle akan göz yaşlarını sildi. "Orospu çocuğuna bak, Hyunjin'in haberi var mı bundan?" Telefonu geri verdi Jisung. "Hayır ve olmayacak. Ricky'nin hala benimle konuşmaya çalıştığını duyarsa okulu bu sefer tamamen yakar." dedi Felix haşimle, Jisung kafasını salladı.
Hyunjin öfke problemleri olan biriydi ve intikamını çok kötü alırdı. Bir seferinde fizik öğretmeniyle kavga ettikten sonra eşinin numarasını bulup ailesini parçalamıştı, ve daha sayamayacakları birçok şey yapmıştı.
"Halledicez kanka. Sike sike." Jisung, Felix'e tekrardan sarıldı.
𓆩♡𓆪
Jeongin, yemek sırasında önünde duran Felix'i dürttü. "Neyin var senin?" diye sordu. "Ağlamışsın." Felix kafasını aşağıya çevirdi. "Düşük not almışım sınavdan, ona sinirim bozuldu." Jeongin tepsisine meyve kabını koydu. "Of sikmişim sınavı Felix! Buna mı moralin bozuldu cidden?" Jeongin yalanına inandığı için mutlu olmuştu Felix. "Haklısın." dedi sessizce. "Bu doyuracak mı seni?" Tepsisinde duran yaban mersini suyunu gösterdi Jeongin. "Aç değilim bugün." Jeongin, Felix'i durdurdu. "Sen hiçbir zaman aç değilsin Felix, bari biraz şundan al. Kan yapar!" dedikten sonra tepsisine meyve tabağını bıraktı. "Gönlün olucaksa alayım bari."
İkili yan yana diğerlerinin olduğu masaya geldi. "Nerdesin lan sen, it oğlu it!" Seungmin, Jeongin'in kafasına bir tane geçirdi. "Ay! Ne demek ne var be!" Jeongin kafasını ovuştururken sordu. "Sınava girmedin oğlum! Ne ne var?!" Jeongin gülümsedi. "Sikmişim sınavı ya." Seungmin gözlerini devirdikten sonra önüne döndü. "Bir, iki, üç, dört." Chris eliyle masada oturanları saydı. "Hyunjin nerede lan?" Herkes etrafına bakınmaya başladı, birkaç saniye sonra Hyunjin elinde dört kutu pizzayla içeri girdi.
"Ya siz hala okul yemeği mi ya!" diyere güldü ve pizzanın kapağını açtı. "Gömülün beyler!" Changbin ellerini Hyunjin'in yüzüne getirdi ve kendine çekerek alnından öptü. "Ulan senin beynini seveyim ben! Az da derslere çalışsa on numara adamsın!" diye bağırarak pizza aldı. "Ya siktir git." Hyunjin bir pizza kopararak Felix'in yanına oturdu ve pizzayı uçak misali sevgilisinin ağzına götürdü.
"Hadi bakalım, uçak geliyor." Felix gülümseyerek kafasını çevirdi. "Çok tatlısın hayatım, ama ben yemem bunu." dedi. "Ama bak arkandan ağlar. Yemediğin lokmalar kadar çocuğun olur." dedi ve Felix'in tepsisine baktı Hyunjin. "Ve ben bu kadar çocuğu kaldıramam." diye devam etti.
"Zorlama lan çocuğu!" dedi Minho, Hyunjin'e vurarak. "Ölecek kalacak gözümüzün önünde ya, hem Felix bak." dedi ve yüzünü Felix'inkine yaklaştırdı Hyunjin. "Ben etli butlu severim, ne öyle kuru göt." Hyunjin yüzünü buruşturdu. "Resmen şu an bodyshaming yaptın Hyunjin." Seungmin ağzına pizza götürürken konuştu. "Ne yapayım ya! Zevkler ve renkler. Şimdi aç bakalım ağzını bak yine geliyor uçak." Felix gülümsedi. "Of tamam ya!" Felix ağzını açınca Hyunjin bütün pizzayı ağzına soktu. "Elinin ayarını sikeyim senin."
"Tek ayarı olmayan şey elim değil." dedi ve göz kırptı. "Yavşak." diyerek mırıldandı Felix ve ağzındakini bitirdikten sonra ayaklandı. "Hadi, doydum ben. Size afiyet olsun, bir işim var onu halledip geleceğim hemen. Bugün tekrar 8'de buluşuyoruz değil mi?" Acele bir şekilde tepsisini aldı ve yürümeye başladı.
"Arkandan ağlayacak lokmaların!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the breakfast club, hf
RomantizmPonpon takımının kaptanı Lee Felix normal bir okul cezasına kaldığını düşünüyordu, ta ki okulun belalı çocuğu Hwang Hyunjin odaya girip hayatını değiştirene kadar...