Felix günün ışıklarıyla gözlerini kırpıştırdı, başı ağrıyordu ve midesi bulanıyordu. Gözlerini ovuşturduktan sonra etrafına bakındı. Evinde değildi, Yeonjun'un evinde de değildi. Etrafa biraz daha göz gezdirince duvarda Hyunjin'le polaroid kamerayla çekildiği fotoğrafı gördü. Kafasında milyon soruyla ayağa kalktı ve banyoya ilerledi, dün gece burada olduklarını ve siniri bozulduğu için kalkıp gittiğini hatırlıyordu. Ama gerisi yoktu. "Günaydın." dedi tanıdık bir kız sesi, arkasını dönünce Hyunjin'in kız kardeşini gördü. "Günaydın ya, diğerleri nerede?" dedi Felix yüzünü silerken. "Hm, dün geceden sonra bir daha görmedim onları. Hyunjin'in arkadaşları veya sevgilileri gelince odamdan çıkmama prosedürüm var." dedi gülerek, sevgilileri mi? Kaç tane sevgilisi olmuştu ki onun? "Sevgilileri derken?" dedi Felix, Yeji pot kırdığını fark edince eliyle ağzını kapadı. "Of ya!"
"Gel bir kahve içelim beraber, Hyunjin gelene kadar laflarız biraz." Felix, Yeji'nin adımlarını takip ederek mutfağa ulaştı. Kahvelerini yaptıktan sonra balkona çıktılar. "Nasıl tanıştınız siz ya? Pek de onun tipi değilsin çünkü." Yeji tekrar bir pot kırdığını fark edince ağzını kapadı. "Daha konuşmamam gerek galiba." dedi sırıtarak. "Hayır daha çok konuşman gerek, neymiş Hyunjin'in tipi?" Sarışın kaşlarını kaldırdı. "Ya nasıl desem...Daha çok ezik tiplerle çıkardı Hyunjin, sen özgüvenlisin. Ne istediğini biliyorsun ve yaptırıyorsun, dün çıkıp gittin ya Hyunjin'in hiçbir sevgilisi bunu yapamazdı çünkü onun bu triplerle uğraşmayacağını bilirlerdi." Yeji derin bir nefes aldı. "Ve Hyunjin bunu asla yaptırmazdı." diyerek devam etti. "Seninle çok uğraşıyor, cidden çok değer veriyor Felix. Eskiden çok vurdumduymazdı, ne yaptın bilmiyorum ama onu çok değiştirmişsin." Felix gülümsedi.
"Hele o kolye işi varya, bir hafta başımın etini yedi yardım et diye!" Yeji kolye mevzusunu açınca Felix'in yüzü düştü ve boş boynunda ellerini gezdirdi. "Bir sorun mu var?"
"Kolye kayboldu." dedi Felix sessizce, Yeji'nin de yüzü düştü ama karşısındakini üzmemek için hemen kendini düzeltti. "Derdin kolye olsun Felix! Sana kolye mi yok?!" dedi gülümseyerek. "Biliyorum ama hala çok suçlu hissediyorum, kaybolması benim suçum değildi ama yinede."
"Nasıl kayboldu ki?" Yeji dikeldi, Felix tam ağzını açacakken kapı çaldı. "Bekle geliyorum." Yeji kalkıp kapıyı açmaya gidince Felix, Hyunjin'in geldiğini umdu. Ama içeri uzun siyah saçlı bir kız girince umutları yıkıldı. "Selam! Chaeryeong ben." Kız elini uzatınca Felix elini sıktı. "Felix bende, memnun oldum." dedi gülümseyerek. "Hyunjin'in sevgilisi." Yeji, Chaeryeong'u dürttü ve kız heyecanla oturdu. "Siktir git! Hemen her şeyi anlat. Yeji git çay koy ya, dedikodu varmış!" Yeji gülerek mutfağa gitti ve kısa süreliğine ikisini baş başa bıraktıktan sonra elinde bir fincanla döndü.
"Konuş bakalım! Nasıl tanıştınız?" dedi Chaeryeong çayından bir yudum alarak. "Ya biz aynı gün cezaya kalmıştık, öyle tanışıverdik işte." Felix elindeki fincanla oynuyordu fakat gülümsemesini saklayamamıştı. "Ne kadar oldu?" Chaeryeong heyecandan bacaklarını sallıyordu, gerçekten çok merak ediyor olmalıydı. "Üç hafta."
"Hyunjin'in rekoru." dedi Yeji gözlerini devirerek. "Cidden ya, ve eski sevgililerine hiç benzemiyor. Ama merak etme, en güzelleri sensin!" Chaeryeong elini Felix'in dizine koydu ve gülümseyerek sıktı. "Teşekkür ederim." dedi ve sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı Felix. "Eee? Başka dedikodu yok mu ya?"
"Kolye olayını anlatıyordun tam." Yeji'nin hatırlatmasıyla Felix tekrardan konuşmaya başladı. "Ya şöyle, Chaeryeong sana da özet geçeyim. Hyun bana bir kolye almıştı ve kayboldu, aslında kaybolmadı ama bir arkadaş ödünç aldı." Son kelimelerini söylerken ellerini tırnak işareti yaptı. "Ricky, bizim futbol takımının kaptanı. Benimde çok yakın arkadaşımdı, cidden çok yakındık ama meğerse hepsi sahteymiş, Hyunjin'in benden hoşlandığını öğrenince çocuğu dövmüş." Chaeryeong dramatik bir ses çıkardı. "Neyse, ben bu olayı öğrendikten sonra biz bir posta daha kavga ettik hepimiz. Sonra ben bu çocuğun mesajlarına, aramalarına falan bakmamaya başladım, okulda kaçtım falan bundan. Ben kaçarken kolyeyi düşürmüşüm o da bulmuş, bana fotoğrafını atıyo kolye bende geri almak istiyorsan benle bir gece geçir falan diyo it oğlu it. Sonrada alamadık kolyeyi bir daha."
"Vay orospu çocuğu!" Yeji sinirle fincanını masaya koydu. "Üzmüş senide boşu boşuna." Felix omuz silkti. "İlişkime bir şey olmadığı sürece kimin üzüldüğü umrumda değil." dedi. "Ya sen aşık mı oldun ya?" Chaeryeong, Felix'in yanaklarını sıktı.
"Ya ne yapıyorsunuz ya? Darlamayın sevgilimi!" Hyunjin dramatik bir şekilde balkona girdi ve Chaeryeong'un ellerini ittirdi. "Neredesin sen ya?!" Felix ayağa kalktı ve tam sevgilisine bağıracakken Hyunjin, Felix'in gözlerinin önüne bir kutu getirdi.
"Aç bakalım, hala sinirli kalabilecek misin bana?" Felix şaşkınlıkla kutuyu eline alıp açtığında kaybettiği kolyenin aynısını gördü. "Ama sen, nereden buldun bunu?" "Az soru, çok aksiyon. Dön bakalım takalım şunu." Hyunjin nazikçe Felix'e kolyeyi taktı. "Değdi mi günlerce moralini bozmaya?" Felix kafasını iki yana salladı ve sevgilisine sarıldı. "Dün için özür dilerim." dedi sarışın. "Ben de, haddim olmayan şeyler sormamalıydım Lixie."
"Öpüşün barışın ya hadi!" Yeji arkadan bağırınca ikili kıkırdadı ve uzunca öptüler birbirlerini.
"Hyunjin işini biliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the breakfast club, hf
RomansaPonpon takımının kaptanı Lee Felix normal bir okul cezasına kaldığını düşünüyordu, ta ki okulun belalı çocuğu Hwang Hyunjin odaya girip hayatını değiştirene kadar...