♪★

46 5 0
                                    

Yine tonlarca üst üste dizilmiş kitapların arasında uyandım. Her defasında buni yapmak belim için sağlıklımıydı bilemezdim.

Perdeler çoktan açılmışdı. Yine içeri Tommy girmiş olmalı. Işıktan ne kadar nefret ettiğimi biliyor ama her zaman babasının " Işıktan kaçmak insanı daha da hasta eder." sözünü söylüyor. Tamam belki uzun süredir bu yüzden hastayımdır ama ışık kadar iğrenç bir şey yok.

Üzerimdeki battaniyeyi yana atıp biraz doğruldum. Doğrulurken belimde bir acı hissettim yine arkamda bir kitap bırakmış olmalıyım.

Bir iç çekip ayağa kalktım. Etrafa biraz göz gezdirdim. Bu ev cidden fare yuvası gibiydi. Kitapların arasından sıyrılıp mutfağa gittim. Biraz kahve içmek iyi gelirdi.

Tezgahın altındaki dolaptan bir kahve kutusu aldım. Umarım bozulmamıştır diye dua ettim.

Kahveden bir kaç kaşık alıp makineye döktüm. Ardından makineyi çalıştırdım.

Tezgahın üstünde de bir kaç defter vardı. Yazar olmanın kötü tarafıda bu her yerden defter ve kitap çıkıyor. Bazen tost makinesinden de çıkıyor. Artık alıştım artık tek tuvaletten çıkmadığı kaldı.

Tezgaha biraz daha baktım eski gazete vardı. Gazeteyi görünce yeni gazete geldi aklıma.

Kapıya gidip kapıyı açtım her zaman ki gibi paspasın üstünde gazete vardı. Tommy eve girerken gazeteyi masanın üstüne bırakmak yerine evden çıkarken dışarıya bırakıyor madem eve girdin masaya bırak be adam.

Kendimce biraz söylendim ama bir şey bu sırada dikkatimi çekti. Karşı evin kapısında ilk defa bir çift ayakkabı vardı. Bunu neden garipsiyorum diye soruyorsanız cevabı da şu; karşı eve dört yıldır kimse girip çıkmıyor ve çoğu kişide ev de birini görünce garipsiyor.

Kapıya biraz daha odaklanmışken merdivenlerden aşağıya inen Tommy'nin sesini duydum.

Tommy: Günaydın Toby.

Tubbo: Günaydın dostum.

Tommy: Dalgın gözüküyorsun ne oldu?

Tubbo: Sadece karşı komşumun sonunda evine geldiğine şaşırıyorum.

Tommy biraz kıkırdayıp karşı kapıya gazete bıraktı.

Tommy: Aslında adam bir hafta önce geldi. Tabii sen evden çıkmadığından dolayı.

Tubbo: Bu kitaplar kendi kendini yazmıycak.

Tommy: Bir kerede dışarı çıkıp hava alsan.

Tubbo: Camdan hava alıyorum o bana yetiyor.

Tommy: Puffye de böyle dersin.

Puffy'nin kulağına bu giderse sıçarım.

Tommy: Neyse ben gidiyorum daha iki tane binaya gazete dağıtcam.

Tommy merdivenlerden hızlıca inip gözlerden kayboldu.

O sırada karşı kapı açıldı. İçerden uzun boylu, beyaz önlüklü ve yorgun gözlü bir adam çıktı.

Adam ağzında bir kaç şey geveleyerek ayakkabılarını giydi.

Tubbo: Günaydın.

Adam ayakkabılarını giydikten sonra bana bakıp gülümsedi.

?: Günaydın.

Ardından çantasını alıp gitti.

Sanırım doktordu. -her beyaz önlüklü kişiyi doktor zannediyorum-

Kapıyı kapatıp içeriye geçtim. Bir fincan kahvemi alıp kanepeye oturdum. Rahat bir yere oturduğumdan dolayı kedi yavrusu gibi hemen yumuşamıştım.

Elime kumandayı alıp televizyonu açtım. Yine aynı haberler, aynı dramalar. Cidden bu televizyonda ki programlar çok siyahlamıştı. Hepsi ne desem çok sıradan.

Ama yapıcak bir şey yok. Saçma bir program açıp izlemeye başladım.

- 3 saat sonra -

Uyuya kalmıştım ve yine o rüyayı görmüştüm. Hemen defterimi alıp yazmaya başladım. Cidden sikiyim bu durumu.

Yazıyı bitirdiğimde camdan dışarı baktım. Sanırım Puffyi dinlemem gerekiyor.-ilk defa-

Puffyi iki üç kere aradım ve en sonunda açtı.

Puffy: Alo, Tubbo ne oldu?

Tubbo: Deftere yazmak bile artık bir işe yaramıyor Puffy.

Puffy: O kadar kötü diyorsun.

Tubbo: Seni dinleyip bir seans almak istiyorum yardımcı olabilir misin?

Puffy: Tubbo bu durumda sana yardım etmemezlik büyük bir ayıp olur. Doktoru arıycam sende hemen kliniğe git.

Tubbo: Tamamdır.

Telefonu kapattım. Derin bir nefes alıp korkumu yenmeye çalıştım. Biraz durduktan sonra paltomu alıp evden çıktım.

Sokakta yavaş adımlarla kliniğe yürüyordum neyse ki eve yakındı. En azından otobüste ki insnaların aptal aşk hayatlarını yada futbol sohbetlerini dinlemek zorunda kalmıycaktım.

- 15 dakika sonra -

Kliniğin bekleme salonunda Bay Punzı bekliyordum. Kendisiyle uzun süredir tanışığım.- Puffy aracılığıyla-

Bir kaç dakika Bay Punz gelmişti.

Punz: Normalde klinikten korkardın ne oldu da seni ne buraya getirdi?

Tubbo: Dediğin şeyler bir işe yaramıyor artık. Bugün o rüyayü tekrar gördüm beş ay son sonra Punz.

Punz: O kadar kötü demek ki.

Başımla onayladım. Punz biraz düşünüp eliyle birini çağırdı.

Çağırdı kişiye baktığımda şaşırmıştı. Karşı komşumdu.

Punz: Bu Ranboo en iyi adamlarımdan ve senin durumunda bir çok hastayı tedavi etti.

Ranboo: Tabii bazıları hala tedavi süresinde.

Karşı komşumun beni tedavi edicek olması çok komik geliyor nedense.

Tubbo: Yani Bay Ranboo' nun hastası olucam.

Ranboo: Sadece Ranboo diyin.

Başımla onayladım ve Punza baktım.

Punz: Her neyse. Bugün ilk seansınızı yapacaksınız seans sonunda ise Ranboo size bir soru sorucak durmunuzla alakalı. Buna göre tevadivi için ilaç gerekiyor mu diye bakıcaz ama büyük ihtimalle Ranboo size ilaç kullandırmaz.

Tubbo: Neden ki?

Ranboo: İlaçlar sadece kaçış yoludur ve insanı daha da kötü yapar.

Tubbo: Anladım.

Punz: Neyse ben artık gitmeliyim. Umarım ilk seansınız güzel geçer.

Diyip gitti. Ranbooya dönüp baktım.

Ranboo: Peki, biraz çay alır mısınız?

______________

Merhaba mental ucubeniz geldi
(Arkadaş ortamında ki lakabım)

Aslında yemi bir kitap yazma cesareti nerden geldi bilmiyorum sadece bu sabah evde bomboş otururken biraz kafa dağıtmak ve düşüncelerden uzaklaşmak icin telefonu elime aldım.

Aslında biraz iyi geldi de diyebilirim

Neyse ben kaçıyorum yakın bir zamanda görüşmek üzere

KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin