9. bölüm

16 3 0
                                    

Not: Marcello Teodorico karakteri tamamen bir hayal ürünüdür. Kendisi uğraştığı işleriyle, yaptığı tüm fiil ve davranışlarıyla tamamen bir suçlu olduğu apaçık bir gerçektir. Bu karakterin savunulacak herhangi bir yanı yoktur. Onu gözünüzde iyi bir adam katagorisine koymamanız önemle rica olunur. Karakter bunu kendi ağzıyla bile eşine çok kez dile getirmiştir. Ama aşk konusunda oğluşuma rakip yoktur :))

Kitabı kütüphanenize eklemeniz ve bir arkadaşınıza önermeniz beni çok mutlu eder 🥲

Bölüme geçmeden satır arası yorum ve beğeniyi unutmayalım 😘

🌹🫀

Lena ve Nora eğitimden geldiğinde saat öğlen on ikiydi. Ben ise tüm gün asla durmadan serayla ilgilenmiş ve kahvaltı dışında Marcello'nun yüzünü görmemiştim. Üzüm bağına doğru ilerlerken canım çok sıkıldığı için yürüyüş yapıyordum. Lena ve Nora'da peşime takılmıştı. Nora, Marcello'nun iri siyah dobermanıydı. Lena ise Mia'nın kahverengi dobermanıydı. İkisi peşimde bana eşlik ederken saçlarımı arkaya attım. O günün üzerinden bir hafta geçmişti ve biz asla konuşmamıştık. Sanki o bir CEO değilmiş, normal bir çalışanmış gibi işine saatinde gidip geliyordu. Yemek ve kahvaltı masasında buluştuğumuz anlarda ise birbirimizi yok sayıyorduk. Bir insan, hiç mi yüzüme bakmazdı? Bakmıyordu.

"Peşimden gelmemelisiniz! Ben yarın bir gün gidebilirim ve size alışırsam sizi özlerim. Biraz bana yardımcı mı olsanız?" dedim onlara doğru ama ikiside bana bakıp beni takip etmeyi bırakmadı. Mia havuzda keyif yapıyordu ve hemen arkasına denize gireceğini söylemişti ama köpekler benim peşimdeydi nedense.

O gün serada adlandıramadığım o laf sokma sebeplerimin en büyüğü Marcello'nun eskiden evli bir adam olmasıydı. Karısına aşık olup onunla çocuk yapmış olmasıydı. Her ne kadar başta iki ailenin huzuru için bir evlilik olsa da Marcello ile çocuk yapmışlardı. Çocuk ise aşk ile sevgi ile yapılırdı. Marcello gizli gizli bebek fotoğraflarına bakan bir adamdı. Onları özlediği çok belliydi.

Şimdi bunlar varken bana dokunması asla etik değildi. Sürekli benle temas kurmasının mantıklı bir tarafı bile yoktu. Bana yakın olmamalıydı ki onlara ihanet etmemiş olsun diye düşünüyordum. Yüzüne bunları diyemediğim o huzursuzluk yüzünden böyleydim.

Ayrıca yakışıklı bir adamdı. Böyle davranırsa ben cinsel çekim arasında kalacaktım ve bunun yanı sıra daha büyük şeylerinde olmasındanda korkuyordum. Kendime ne oluyordu bilmiyordum ama hızlıca ağzıma bir tane üzüm attım.

"Gelmeyin işte peşimden. Marcello'nun oğlusun sen, Mia'nın kızısın sen... Sizi seviyorum ama bağ yasak. O Lisa'nın saçlarını yolsam bile doğru diyor. Bağ kurmamak lazım," dedim ve iç çektim. Kara üzümlerden birini dalından koparırken sarı elbisemin üstündeki küçük papatya desenlerine baktım.

"Gül kadın, papatyalar açtı. Sizce?" dedim onlara dönerken kendimi gösterdim kollarımı açarak. İkisi aynı anda havlayıp çıplak bacaklarımı yaladılar. Kahkahama engel olamazken onlardan kaçmak için birkaç adım geri çekildim.

"Hey. Yapmayın." Toprakların içinde yürürken bahçenin genişliği hayret edilecek kadar büyüktü.

"Çok büyük ama sizin babanızın bahçesi. Mandalinalara kadar gider miyiz sizce?" dedim sakince. Gözlerim mandalinaların olduğu yere gitti ama daha çok vardı oraya ulaşmamıza.

"Çok uzun yol ve meşakkatli değil mi? Benim şuan Marcello ile olduğum yol gibi bu yol," dedim. Yürürken kopardığım bağ üzümünü yiyordum.

"Bizim yolumuz çok taşlı. Bak bu yol toprak ve batıp çıkıyoruz spor ayakkabı ile ama dert edilecek şey değil. Bizim yürüdüğümüz yolda taşlar var ve o taşlar canımı çok yakıyor," dedim gözlerim dolarken.

Gül KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin