Öncelikle kitabımı okuyup destek verdiğiniz için teşekkür ederim. Size bir soru sormak istiyorum. Okuduğunuz üzere konular çok hızlı gelişmekte ve resmen bölümler çok kısa ilerlemektedir. Çünkü ben konunun fazla uzatılmasından ve çok betimlenmesinden nefret ederim. Örneğin 1500 yazdığım kelimeyi 2500'e çevirebilirim. Memnun değilseniz bunu yorumlarda belirtmenizi isterim.
İYİ OKUMALAR...
" Kızı getirdiniz mi? "
" Getirdik Bartın arabada duruyor da Kurşun nerede? "
" İçerde sizi bekliyor, kızı alın götürün! "
" Tamamdır. "
Başımın ağrısıyla gözlerimi açtığımda küçük bir yerde sıkıştığımı fark ettim. Bagaj... Evet bir arabanın bagajındaydım. Aklımda binlerce soru varken ben ne yapacağımı bilmiyordum. Yüzümde kuruyan göz yaşlarım bana annemin ölümünü hatırlatmıştı. Çok tuhaf bir histi. Sabah annemi öperek çıktığım o evde annem canice öldürülmüştü. Peki ya babam...
Babam nerede? 2 ay boyunca görmediğim, yurtdışına iş için giden babam nerede?
Kafamda cevapsız sorular devam ederken bagajın kapağı açıldı. Bu adamı hatırlıyorum. Bu o şerefsizdi. Beni bir an da kolumdan tutup bagajdan çıkardı. Kolumu vurmuştum ama umurunda olmamıştı. Olmasında zaten. Sarı saçlarım esen rüzgarda savrulurken kin dolu gözlerimle karşımda duran adamlara baktım. Aralarından sadece biri gülüyordu. Otuz iki dişini de açmış karşımda bana sırıtıyordu. Hiç annemi öldürmemişler gibi, beni buraya hiç zorla getirmemişler gibi...
O an güldüğünü görünce gözlerim doldu. Gözlerimin dolduğunu görünce gülüşü soldu.
" Niye gözlerinin dolduğunu anlamadım ama biz yine de tanışalım. Aslında ben seni tanıyorum Simay Arlas dimi? Memnun old1!um ben de Bartın! "
Simay Arlas... Bana Simay dedi! işte şimdi taşlar yerine oturdu.
" Kız zaten ölecek ne tanışmasından bahsediyorsun Bartın ya? " Kolumu tutan adam öleceğimden bahsedince ne yapabileceğimi düşünüm. Bunda bir iş olmalı!
Eğer beni öldürmek isteselerdi annemi vurdukları gibi beni orada öldürürlerdi. Ama yapmadılar! Buraya kadar getirdiler beni. Bir şeyleri oyalıyorlar ama neyi? Eee karanlıkta çökmek üzere bizimkiler hala beni niye fark etmedi? Ay yok çıldıracağım galiba sorular bitmiyor bir türlü! Götürün ne yapıyorsanız yapın ya!
Şimdiye kadar ne gözüm bağlandı ne de ellerim. Kolumdan tutan o şerefsiz beni bir deponun önüne getirdi " Erkeklerin bazı ihtiyaçları vardır ve siz de bunu karşılamak için varsınız. Merak etme burada işin bittikten sonra tadına bakacağım civciv! "
Bende buradan çıkmayı başardıktan sonra bir güzel belanı sikicem!
Susmayı tercih ettim. Çünkü bir tokat daha yeseydim ağzı ile burnu yer değiştirirdi ama önce neden burada olduğumu öğrenmem gerek. Yanında duran çantayı karıştırırken göz ucuyla etrafa baktım. Hepsi bana bakıyordu. Yaklaşık 20-30 adam vardı ve üzerlerinde ki tişört dikkat çekiyordu.
YÇA
Tişörtün üzerinde harf baskısı vardı. Bu, şu dünyada ki en komik şey olabilir. Tekrar önüme döndüğümde şerefsiz çantadan bir ip çıkarmıştı. Gözleriyle ellerimi işaret edince elimi bağlamak istediğini anlamıştım. İç çekerek elimi uzattım. Göz yaşlarım sessizce akmaya devam ederken beni kolumdan tutup deponun kapısından içeriye çekti. Depo bomboştu. Kenarda büyük bir masa ve etrafında beş sandalye vardı. Girdiğim depoda ortada duran sandalyeye oturmuş bana bön bön bakan bir adam vardı. Konudan bağımsız ama bu pezevenk çok yakışıklı lan!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH (+18)
Viễn tưởngİntikamın gölgesinde kaybolan bir ruhun zaferi içsel bir yıkımın başlangıcıydı... Savaşı kazanmıştı. Ama kim? Uzaklarda onu kahkahalarla izleyen şeytan mı? Yoksa sonsuz bir acıya sıkışan ruhu mu?