-1

160 17 8
                                    

Karşılaşma

Kaçıncısıydı ki bu? En son 1 paket bitirmiştim sanırım. Biricik babam beni terkettikten sonra arkadaşımın ihaneti ağır gelmişti galiba. Bu kadar basit bir şeye nasıl üzülmüştüm acaba. Sonuçta ben daha ağır şeylerde yaşadım değil mi? Annemin burada olsaydı kıçına bir tane tekme geçirebileceğine yemin edebilirdim. Şuan ise kendimi paketteki son sigaramı içerken bulmuştum. Dairenin dışındaki balkonda son sigaramın bitişine küfrederken gökyüzünü seyrediyordum.

Apartmanın merdivenlerinden çocuk bağırışma seslerinin gelmesiyle bir iç çektim. Tam da dertlenmenin ortasında kafamı bozuyorlardı. Başımı çevirmeden göz ucuyla gelenlere baktım.
"Sana yemin edebilirim, o bir ufoydu!" Pembe saçlı kız iç çekerek yanıtladı: "Mana ufo diye bir şey yok.""Sana gerçeği söylüyorum. Gökyüzünde parlıyordu ve Dünya'ya iniş yapacaktı!" "Pf, ne istiyorsan onu düşün." "Hey!-"

Yaşlarından emin olamadığım iki kız kavga edeceği sırada arkalarından gözümün bir yerden ısırdığı mor saçlı lila gözlü bir oğlan belirdi. "Kim akşam yemeğinden sonra mochi ister?" İki küçük kızın abilerinin olduğunu düşündüğüm oğlanı sevinçle çekiştirmeye başladıklarını gördüm. Onların diyaloglarını izlemeye o kadar dalmıştım ki tam da dairemin kapısının yanına yaklaştıklarını fark edemedim bile. Mor saçlı oğlan onları dikizlediğimi fark etmiş olsaki cebinden anahtarını çıkarmadan önce bana "İyi akşamlar." diyerek gülümsedi. Beklemediğim bir şey olduğundan yerimde afalladım ve ağzımda bir kaç kelime gevezelik yaptım.

Üçü de hemen benim yanımdaki daireye girdiğinde bu kişilerin benim yan komşum olduğunu hatırladım. Gözlerimi kapının kapanmasıyla tekrardan demir balkon direğine kollarımı sallandırarak gökyüzüne diktim. O sırada bir kaç sahne kafamda belirdi. Sahi adının M ile başladığını düşünüyordum. Matashi? Murata? Her neyse. Oh, sanırım hatırladım. Çok tatlı bir ilk karşılaşma anımız vardı(!)

Bir keresinde babam beni eşek sudan gelenceye kadar dövdüğü günlerden birinde mimiksiz suratımla dayağımın bitmesini bekliyordum. Sahi, ne yapmıştım ki? Kafamı zorlayarak hatırlamaya çalıştım. Acaba su getirmemi istediğinde duymamış mıydım? Yoksa okuldan geldiğimde apartmanımızın önünde oluşmuş su birikintisinden üstüme bir kaç damla çamur bulaşmış olması mıydı? Hm, sanırım onuda hatırladım. O günden önceki akşam önemli bir projem vardı ve babam gün içinde bana herhangi bir zamanda kendime vakit ayırmamı engelliyordu. Konu okulum olsa bile. Bunu projenin verildiği ilk gün partnerimle konuşmuştum. Ona okul dışında buluşamayacağımızı söylemiş, okulda yapıp yapamayacağımız hakkında ricada bulunmuştum. Partnerim "Sorun değil canım, öğlen aralarında hallederiz." diyerek o klasik gülümsemesiyle teneffüse çıkmıştı. Ama bir şeyi unutmuştum. Partnerim; okulun popüleri, herhangi bir sorumluluk almayan, cicili bicili kızlardandı. Öğretmenimin Tanrıdan hangi vahiy aldıysa beni onunla takım arkadaşı yapmıştı işte.

Gün gelmişti projenin teslim gününe, biricik takım arkadaşım beni her zaman basit bahanelerle geçiştirmiş ve bütün projeyi üstüme yıkmıştı. Yapmamak da bir seçimdi tabii. Ama sınavlarımın en kötü geldiği dersten verilen projeden aldığım puanım düzgün olmalıydı. O gün babam uyuduktan sonra evde olan malzemelerle bir şeyler yapmaya karar vermiştim. Lanet olası babam gecenin bir körü sıçmaya kalkacağını hesaba katmamıştım tabiki. Eline aldığı bir demir sopayla vücudumun rastgele bir yerlerine vuruyordu. Hiçbir duygu beslemeyen gözlerle dayağımın bitmesini ve projemi devam ettirmeyi düşünüyordum. O kadar çok ses çıkarmasam da, babam ağzında artık rutinmiş gibi duyduğum bir kaç laflardan bağırıyordu. Tabii babam kardeşlerini zar zor uyutmuş olan bir abiyi sinirlendirdiğinin farkında değildi.

Mitsuya Takashi x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin