-10

46 9 4
                                    

Ara Sokak

Bulutların üzerinde, yumuşacık döşeğin ve Cumartesi gününün verdiği ferahlık, her şey çok fazlaydı. Şu hayatım boyunca çektiğim en rahatlatıcı ve en tatlı uykumdaydım. Hiçbir derdim yok, düşünecek problemim yok. Camımdan esen rüzgar ve dışarıdaki ezan sesi... Zevkin doruğundaydım.

Telefonumu 10 dakikadır aralıksız çaldıran kişiyi es geçersek. Zaten uyanık olan gözlerimi pörtleyene kadar açtım ve yorganı itekledim. "Senin ben ananı-" Yorganı iteklerken yere düşen bedenimle baş başaydım şu an. Ve buna rağmen lanet olası telefonum hala çalıyordu.

"AĞĞĞHHHFFF" sinirlen doğruldum ve gizli hayranımı cevaplamak için masanın üzerindeki telefonumu elime aldım. "NE VAR?"
"Selam Cemo-chann." Kulağımdaki telefonu yüzümden uzaklaştırarak kimin aradığına baktım. 'Mitsuya' Ama bu Mitsuya değildi.

Telefonu tekrar kulağıma götürerek nefes verdim. "Sen kimsin?" Arkada fısır fısır konuşan oğlan tekrar sesimi duyunca telefona geldi. "Cemo-chan çok tatlısın. Beni tanımıyor musun?" Sinirden anlımdaki damarım belirginleşirken sert tonda konuştum. "Adım Cemo değil. Kamera şakası mı bu?"

Hafif kahkaha atarak bana cevap vermeye yöneldi: "Cemo-chan ben Mitsuya'nın arkadaşıyım. Mitsuya telefonunu burda unutmuş, seni arayabileceğimi düşündüm." Nefesim düzelirken yüzüm yumuşayarak düşünmeye başladım. "Suzuki Cheo. Suzuki yeterli."

"Oh, anladım Cemo-chan! Mitsuya yanında mı?" Bu çocuk... şaka mı? Telefonu yüzümden çekip suratına kapattım. Aptal. Cemo, Cemo. Üstümdeki şort ve tişörtü umursamadan hızlı adımlarla çıkış kapısına yöneldim. Kapıyı açtıktan sonra hemen yanımda oturan sevgilimin kapısını tıklattım.

Sinirli ifadem ve agresif davranışlarla kapının açılma sesini duyunca önüme bakmadan homurdanmaya başladım. "Lanet olası arkadaşın cumartesi uykumu mahvetti! Üstelik-"

"Suzuki abla!" Bağırmamla birkaç adım geriye gitmiş kız bana bakarak neler olup bittiğini anlamaya çalıştığı belliydi. Sinirli ifademin yerine yumuşamış ve rahatlamış ifadem yerini bırakırken meraklanmamı durduramadım. "Mana, abin nerde?"

"Uhm senin yanında olacağını söylemişti." Gözlerim hafif açılarak evin içine kapı aralığından bakmaya çalıştım. "Sizi tek mi bıraktı?" Kız kafası karışmış bir şekilde bana bakarken ikimizde olayları anlamaya çalışıyorduk. "Evet. Hemen geri döneceğini söylemişti. Ama seni görünce neler olduğunu anlamadım."

Kızın söyledikleriyle sarsılırken içime düşen kurt şimdiden olmayan aklımı kemirmeye başlamıştı bile. Mitsuya'yı mı aramaya gitmeliydim yoksa Mana ve Luna'ya göz kulak mı olmalıydım? Merakıma yenik düşmek yerine küçük kızı kucağıma alarak eve girdim.

Bütün dikkati televizyonda olan Luna benim adım seslerimi duyunca kafasını bana çevirdi. Gözlerinin parlamasıyla üstüme koşması bir oldu. "Suzuki abla!" Mana'yı yere koyduktan sonra eğildim ve Luna'nın kafasını okşadım.

"Abim nerde?" ani heyecanla kapalı gözlerini açtı. "Birazdan gelecek." Mitsuya'nın başına bir şey mi gelmişti? Eğer geldiyse onu bulmam gerek değil miydi? Telefonunu arkadaşında unutmuş ve kardeşlerini asla bana emanet etmeden gitmeyen adam benim yanıma geleceğini söyleyerek ayrılmıştı. Umarım buna mantıklı bir açıklaması vardır.

"Hadi biraz oyun oynayalım!" iki kızda sevinçten bağırırken amacım onları uykuya daldırıp Mitsuya'ya bakmaya gitmekti. Eğer bulamazsam 1 saat içinde geri döneceğim. Her şeyden önce Mana ve Luna benim için daha önemliydi.

•••

Uyuyan iki kıza bakarak ışığı kapattım. Dışarı çıkmak için önce üstüme normal bir şey giyinmem gerekti. Sessizce evden çıktım. Hızla üstümü değişerek atmaya başlayan yağmura baktım. Üstüme kapüşonlu bir yağmurluk giydim. Anahtar ve telefonumu cebime atarak hızlı adımlarla kendimi apartmanın dışına attım.

Mitsuya Takashi x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin