Benim bol bol uyuduğum, Sezenin bol bol araba kullandığı saatler sonucu mükemmel manzaralı o zenginlerin meşhur dağ evine gelmiştik. Gözlerimi etrafta hayranlıkla gezdirirken vücudunu kütleten Sezen ile ters ters ona bakmaya başladım. İlla bozacaktı ortamı ayı.
"Senin yerine geldik işte aşkım." Tatlı tatlı gülüp ona döndüğümde 7. Kattan düşmüş birisi gibi olan pozisyonunda belini kütletiyordu.
"Sessiz sakin yer diye mi? Kesinlikle katılıyorum, burası güzel yer." Çantaları aldığında elime tutuşturduğu anahtarla kapıyı açmıştım. "Bak telefonları kapatıyoruz, habeş maymunu baban arar çağırır falan kesinlikle!" Diye uyardım onu. "Yavrum tamam geçelim bi içeri ellerim koptu." Paytak adımlarla içeriye geçtiğinde peşinden ilerledim. "Evin arkasında bir göl var, babam ceza için buraya gönderdiginde sık sık orada yüzerdim. Beraber gitmeliyiz."
Gözlerim kapalı olan havada gezindiğinde ciddi olup olmadığını tarttım. "Sezen hava -10 derece amına koyayım." Tamam belki o kadar değildi ama gene de soğuktu. Çantaları bıraktı ve çatık kaşları ile yanıma geldi. "Ağzın iyice bozulmuş, kötü kız." Dudaklarıma saniyelik bir öpücük bıraktı ve geri çekilip sömineye ilerledi. "Yakmayı biliyor musun?" İlgiyle ona ilerleyip kollarımı gövdesine doladığımda telefonunu çıkarmış ve YouTubea girmişti.
" Öğreniriz güzellik."
Burnumdan gülercesine bir ses çıkarıp mutfağa gittim. "Ne yiyelim?" İçeriye doğru seslendiğimde cevap gelmemesinden anladım ki tüm dikkati ve odağı şöminedeydi. Ev soğuk değildi, yerden ısıtmalıydı muhtemelen ama ortamın havasına uyalım diye yakmak istemişti sanırım.
Büyük buz dolabına ilerleyip açtığımda taze mevsimlik sebze ve meyveleri gördüğümde sıkılıp buzluğu açtım. İşte benim alanım buydu, donmuş pizzalar. Birini hızla kapıp fırına ilerledim. "Pizza yapiyom!" Adım sesleriyle başımı kaldırıp ona baktığımda çoktan üzerindekileri çıkarmıştı. "Ev hamam gibi " diye söylendiğinde gülmüş ve geriye attığı sarı saçlarında gezdirmiştim gözlerimi.
"Kızım seni öperim he." Yüzünü ellerim arasına aldığımda belimden tuttuğu gibi tezgaha oturtmuştu. "Bu güzel tehdit için teşekkürler, vakit işleme geçirme vaktidir." Burnunu burnuma sürttüğünde sırayla çeneme öpücük bırakmıştı. "Kübra bitiyorum sana." Boynumu öptüğünde mayışmışlıkla geri çekildim.
"Seni seviyorum." Fısıltımla gülümsedi, mavi gözleri aşkla bakındı bana. Sözcükler onun tercihi değildi, o aşkını en somut haliyle gösterirdi. Boynuma sesli bir öpücük bırakip geri çekildiğinde fırının içinden tepsiyi çıkartmış ve donmuş pizzayı içine yerleştirmişti.
"Çok mu acıktın? İlk koştuğun şey yemek oldu." Dediğinde bacaklarımı sallamaya başlamıştım. "Evet, uyu uyu acıkıyor insan. Sende dinlenmelisin, kaç saattir araba kullanıyorsun." Dediğimde başıyla onaylamıştı. "Yemek yiyelim de bir, bende acıkmışım." Fırına koyduğunda bardakları alıp masaya yerleştirdi.
"Yardım edeyim mi?" Diye sorduğu da yandan bir bakış atmış ve dolaba ilerleyip içindekileri kurcalamıştı. Bu "Otur o götünün üstüne, ben varken yorulamazsın hanımım!" Bakışıydı. Karıcım karısına iş de yaptırmıyordu maşallah.
"Başka bir şey istiyor musun?" Diye sorduğunda dudaklarımı ıslattım. "Seni." Yüzüme bakmadan güldüğünde sıcak ortamın onu çoktan mayıştırdığını anlamıştım. Dolaplara tek tek bakındı, sonunda bardakları bulup masaya dizdi.
"Dinlen gerisini ben hallederim." Tezgahtan ineceğim zaman ellerini iki yanıma koydu. Üzerinde beyaz bir atlet vardı ve sarı saçları kıskaçlı tokayla dağınık bir topuz yapılmıştı. "Yemek yiyip uyuyalım." Kafasını omzuma koyduğunda ensesine masaj yapmaya başladım. "Olur, uyuruz. Friends de açarım ben sana." Dediğimde gülmüş ve boynumu öpmüştü.
