(24)

130 18 3
                                    

Hi.
Doğum günüme özel uzun bir bölüm yazmıştım. Umarım beğenirsiniz.

İyi okumalar.
___

Markete girdiğimizde ona bakmamaya çalışarak bir sepet almış, çikolata reyonuna ilerlemiştim. Çikolatayı daha çok seviyordum, cipse nazaran. Ama Chan ile hep film izlerken tuzlu bir şeyler yediğimiz için bir tane de ondan aldım. Ramen de sepete eklediğim de, son olarak içecek olan kısma ilerledim.

Oh ne güzel, en sevdiğim içecek en üst reyondaydı. Huh. Çok sinir bozucu. Boyum 1.75 fakat ulaşamıyordum.. Diğer taraftan kahve alan Chan bana doğru ilerlemişti.

"Hangisinden?" diye sorarak elimin yetişmediği kısma uzanmıştı arkamdan. Chan hyung bana zarardı cidden. Kalp atışımın hızlı hızlı atması yüzünden ölecektim.

"Şu böğürtlenli olandan."

Onu alıp sepete koyduğunda kasaya ilerlemiştik. Ben paramı cebimden çıkarmadan o cüzdanından bin bir çeşit kartlardan birini alarak kadına uzatmıştı. Kadın kasiyer yüzüne cilveli gülümseme kondurarak, ellini onun eline sürerek almıştı kartı. Ağzının suyu akıcaktı neredeyse.

Bakışlarımın değiştiği bir kilometre öteden belli olurken, Chan hyung bana sırıtmıştı. Ardından gamzeli gülümsemesini kadına sunarak poşeti almaya yeltendiğinde ben almıştım hemen. Bir daha ellerinin dokunmasına izin veremezdim.

Arabaya bindiğimizde Chan hyung kemerini takıp beni kontrol etmiş, arabayı çalıştırmıştı. Yağmur yağıyordu. Hafif sağanak yağmurdu.Tam bahar havasıydı şu an. Kafamı cama yaslayıp dışarıyı izlemeye koyulmuşken, geldiğimizi fark etmiştim.

Chan kapıyı çaldı çünkü elimiz doluydu. Kapının ardından ayak sesleri gelmişti, açıldığında ise Jeongin'i görmeyi planlamıyorduk. "Hoş geldiniz!" kocaman gülümsediğinde ben de gülümseyerek karşılık vermiştim. Korumalar poşetleri aldıktan sonra Jeongin ile birlikte salona ilerlemiştik.

"Nasılsınız, bir kaç gündür uğramıyordum. Özlemişimm." diye söylendiğinde iyi olduğumuzu söylemiştim.

Uzunca bir sohbetin ardından yeniden kapı açılmış, diğerleri de gelmişti. Hatta Hyunjin'in yanında Felix de vardı. Sonunda o da bize katılmıştı. 8 kişilik bir arkadaş grubu oluşumuz şerefine Chan hyung içki falan getirtmişti. Her kes içmekle meşgulken, dilimi bile sürmemiştim. İçki, en nefret ettiğim şeydi. İyi bir geçmişim yoktu o şeyle. Aklıma babamla olan şeyler gelmişti ve bu, cidden iğrençti.

"Seungmin, sen de içsene." Changbin konuştuğunda kafamı iki yana sallamıştım. "Hadi ama, ne anlamı kaldı şunun." Elindeki kadehi göstererek Minho'ya sokulmuştu Jisung. Hepsi birlikte adam öldürme, silah gibi şeylerden konuşuyordu. Felix ilk kez duymuş olmasına rağmen, ilgisi vardı, çünkü yanında Hyunjin de vardı. Chan hyung tam yanımda oturmuştu. Eli bacağıma gittiğinde bazı gözler bize dönmüştü. Diğerleri pek umursamadan sohbete döndü. Utanıyordum. Sohbetten kaçmak için odama çıkmıştım.

Biraz telefon da gezindikten sonra resim çizmek istemiştim. Geçen sefer yarım bıraktığım Chan hyung'un resmi gözüme çarpmıştı. Aklıma beni ilk kez yanağımdan öptüğü geldiğinde kızarmıştım. Tanrım, çok güzel bir andı.

Resmi tamamlamaya koyulduğumda, biraz da küçük dokunuşlar yaparak bitirmiştim. Sonuna imzamı da ekleyerek tamamladım. Kapı birden açıldığında irkilmiştim.

"Seungmin?" Chan hyung bozukça konuştuğunda içeri girerek gözleri beni aramıştı. Efendim diye ona göz gezdirdiğimde bana doğru yaklaşmıştı. Ben de bitirdiğim resmi saklamak adına ayağa kalkarak üstüne başka bir kağıt örterek masanın önünde durmuştum.

I Am Always With You •Chanmin°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin