(26)

129 19 4
                                    

Hi.
Bilmem kaç gün sonra yeni bölüm!!

İyi okumalar
____

Eve girdiğim gibi çantamı fırlatmış, koşarak yatağıma gidip yorganı kafama çekmiştim. Gözyaşlarım durmak bilmezken, çamurlu pantolonum umurumda değildi.

Chan hyung birkaç gündür evde yoktu. İş gezisine çıkmıştı ve onu göremiyordum. Ne zaman arasam meşgul olduğunu söyler, sohbetimizi kısa tutardı. Çok özlemiştim ve konuşmak istiyordum, uzakta olmasını değil, yanımda olmasını istiyordum.

Okuldakiler yine zorbalamaya başlamıştı. Sonuçta birkaç gündür Chan hyung değil de, korumalar bırakıyordu okula. Hyung cidden bana zaman ayırmıyordu. Aynı şekilde bu gün yaptığı gibi.

Okuldan eve dönerken yaşıtlarımdan bir grubun arkamdan konuştuğunu duymuştum yanlarından geçerken. İma ettikleri şey çok iğrençti. Bana Chan hyung'un altına giren ve parasını yiyen ezik muamelesi yapmışlardı.

Onlara karşı hiçbir kötülüğüm yoktu. Kendi hayatıma sessizce devam etmeye çalışırken, onlar hep mahvediyorlardı.

Telefonumu alıp Chan hyungu aradım ve cevaplamasını bekledim. Gözyaşlarımı silip, sesimi stabil tutmaya çalışıyordum. Açar açmaz o soruyu sordum.

"Hyung, ne zaman geliceksin?"

"Min konuştuk bunları, işim bittiğinde orada olacağım."

"Ama hyung.."

"Hadi ama. Kısa sürede orada olacağım."

"Hyung.... Seni özledim."

Sonunda kendimi sıkmayı bırakıp gözyaşlarımı serbest bıraktığımda onu özlediğimi dile getirmiştim. Sesindeki endişe ise daha çok ağlamama sebep oluyordu. Yanımda olmasını istiyordum.

"Güzelim, neden ağlıyorsun. Biri birşey mi söyledi? Korumalar ilgilenmedi mi?"

Sorduğu sorular bir işe yaramazken ağzımdaki hıçkırığı tutamadım.

"Bebeğim yemeğini yediğini düşünüyorum kısa sürede yanında olacağım şimdi ise uyumanı istiyorum geldiğimde bu konuyu konuşacağız. Hadi bebeğim, seni seviyorum iyi uykular"

O bilmese de kafamı sallamış, aramayı sonlandırmış, kendimi yatağa yeniden atıp düşüncelere dalarak uyumuştum.

Kabusunu iğrenç hissiyle uyandığımda kafamı iki yana sallamış gözündeki yaşlarla birlikte banyoya ilerlemiştim. Üstümdekilerin hâlâ durduğunu farkedip duş alma kararı almıştım. Dizimdeki yara ve kollarımdaki kızarıklıklar yıkanmamı zorlasa da, çıkabilmiştim banyodan.

Daha sonra giyinme odamdan siyah şort, mavi tişört giyinip saçlarımı ıslak bırakarak oradan mutfağa geçip aç olan karnımı doyurmak için buzdolabını açıp incelemiştim.

Gözüme çarpan dilim pasta ile azıcık da olsa mutlu olmuştum, onu elime alıp amerikan mutfağın ortadaki tezgahına oturmuş bacaklarımı sallandırarak çekmeceden aldığım çatalımla birlikte çilekli pastamı yemeye başlamıştım. Aklıma yeniden Chan hyung gelmişti bu da ağlamama sebep olmuştu.

Hayatımda belki de ilk defa böyle özlem duygusu hissediyordum onu gerçekten çok özlemiştim, varlığına da alışmıştım. Bacaklarımı sallandıra sallandıra onu düşünerek ağlıyordum ne zaman geleceğini hesabını yaparken birden kapıdan anahtar sesini duydum korumalardan biridir diye düşünüp yerimden kalkmadım ama yalnızca mutfağın ışığını aydınlattığımdan, koridoru falan göremiyordum.

Birden önümde elinde bavuluyla ve güler yüzüyle bakan Chan hyung'u görmemle pasta boğazıma kaçmıştı. Ama asıl sorun bu değildi, artık hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım.

Chan hyung hızlı adımlarla bavulunu orada bırakıp bana doğru gelmiş, ellerini belime sarıp hâlâ tezgahta oturan bana sarılmıştı.

Ellerim sırtına giderken kafamı omzuna yaslayıp gözyaşlarımı akıtmaya devam etmiştim. Bu nasıl bir özlemdi, insan hoşlandığı kişiye bu kadar özlem mi duyar?

Beni sakinleştirmeye çalışırken, bir yandan da diğer eliyle saçımı okşuyordu. Nasıl sakinleşebildiğimi biliyordu. Doğru kişiden hoşlanmıştım.

Böyle olmayacağını düşünüp ellerini uyluklarıma indirip beni kucağına almış, salona ilerlemişti. Kendisini koltuğa attığında dudaklarım boynuna değmişti.

"Güzelim ağlama artık bak burdayım."

Sesimi dizginlemeye çalışırken konuşamayacağımı farkettiğimde ellerimi sıkılaştırmış, daha sonra ensesindeki saçlarıyla oynamaya başlamıştım. Sahi, biz neydik? Sosyal medyadan gördüğüm üzere bizim yaptıklarımızı sevgililer yapıyordu ama.

Ondan hoşlanıyordum fakat söylemeye çekiniyordum. Ne söyleyecektim ki. Kaygılarım aklımı esir alırken susmayı seçiyordum her zamanki gibi.

Şarkı mırıldanmaya başladığında burnumu çekmiş, aynı zamanda derin nefesler almıştım güzel kokusunu içime çekerek.

Chan'dan

Güzel bebeğimi gerçekten çok özlemiştim. Ağladığını gördüğümde dayanamayıp gelmiştim. Buradan da halledebilirdim işimi ve misafirlerimi de burada karşılayabilirdim.

Aklımdan bunlar geçerken şarkıyı devam ettirmiştim.

(Passanger-Somebody's love)

Oh when the winds they blow

You're gonna need somebody to know you

You're gonna need somebody's love to fall into

Oh when the leaves they fall

You're gonna need somebody to call you

You're gonna need somebody's arms to crawl into

To crawl into

Go and get yourself lost

Like you always do

Sail into the blue

With nobody next to you

Oh but when you wanna get yourself found

There may be no one around

You sink without a sound

You know it's true..

(...)

Şarkı bittiğinde, güzelimin de uyuya kaldığını farkettiğim için kucağımda odasına götürüp dikkatlice yatağına bırakmaya çalışmıştım ama ceketimi sıkıca kavradığı için bırakamamış, kucağımda hoplatıp koltuğa ilerlemiştim yeniden.

Koltuğa onu bıraktığımda mızmızlansada, hemen ceketimi ve kravatımı da çıkarmış, onu yeniden kucağıma çekmiştim ve yakınımda olan kısa battaniyeyi de üzerimize sermiştim.

Yorgun olduğum için bende gözlerimi kapattığımda, en son hissettiğim şey Seungmin'in burnunu boynuma sürtmesiydi.

__

Bitti.
Şarkının çevirisini yazacak zamanım yoktu, yine de gidip dinleyin mutlaka

Yazım yanlışım varsa kusura bakmayın fic bittiğinde bölümleri kontrol edip düzelteceğim.
Vote ve yorum istiyorum!!

Chan'a aşığım, siz de aşık olun★

I Am Always With You •Chanmin°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin