Pınar...
Başımı perdesini araladığım pencereden aşağıya uzattım. Hâlâ ordaydı, köpek yavrusu gibi kapımda bekliyordu.
Onu hayatıma alamazdım.
Onca yalnız başıma yaşadığım şeylerden sonra o gelip temizlenmiş hayatımın sefasını süremezdi. İki yükü de kendi omuzuna alamadı, yüklerimi izledi ve izlemek bile ona zor geldi.
Sürekli göstermeyi beceremediğim sevgimden vurup temasla gösteremediği şiddeti sözleriyle gayet güzel yansıttı.
Orada bile bencildi, değil mi? Tek istediği sevgiymiş gibi görünüyor, okuyanların hayalini süsleyen bir kitap karakteriymiş gibi davranıyordu.
Karşıma geçip şunu da beraber aşalım demek yerine, yüklerimi üzerimden alıp beni tamir etmek yerine hiçbir konunun üstesinden gelememişken her şeyi kenara bırakıp o pisliğin içinden sevgi üretip onu beslememi isteyen köpek yavrusunun tekiydi oysaki.
Seviyordum, sevgim öyle kör etmişti ki fark edememiştim aslında istediği şeyleri bana çoktan yaptırmaya başladığını.
Daha kendimi yenememişken yarını düşünmeden tükenmiş kalbimde ona yakmaya çalıştığım küçük kıvılcımları vermeye çalışan bir yanım vardı. Öyle manipülatif davranıp kanıma girmişti ki ben bir süre kendi acınacak halimi unutup onun odalara kapatılarak hastalıkla hallerini düzeltmeye odaklanmıştım.
Asıl hastalıklı benken kendimi aşıp bir de doktorculuk oynamaya başlamıştım.
Her bir içime kapanışımda, beni yargılayıp başımda bağıran daha sonrasında da üzerime gelen o değilmiş gibi kolumdan çekip sarılan bir psikopattı o.
Ruh hastası.
Tedavi ol, demek yerine doktor olup iyileştirmeye çalıştığım ve birden kendimi hasta sevgilisini iyileştirmeye çalışan ama asla yapamayacak halde bir doktor olmuştum.
Ben kimdim ki kimi iyileştirecektim? Ben çok mu düzgündüm?
Karşıma geçip gel doktora gidelim demeyen insan duruyordu.
Şu 3 yılımda kendime dönüp her şeyi toparlamışken onu hayatıma dahil edemezdim.
Hâlâ o kendini düşünen bencil halleri devam ediyorsa kendimi ona hapsedemezdim.
Güçlenmiştim, artık ona atan kalbime söz geçirebilecek güçteydim.
O günü çok net hatırlıyor hatta hâlâ rüyalarımda bile tekrar tekrar yaşıyordum.
Kapıya dayanmış geçmişimi bilen ve elinde cinayet kayıtları bulunan adamlar, karşımda beni artık tehtit etme derecesine gelmiş 3 aylık evliliğim olan adam delirircesine dönen başımla öylece o kocaman evindeydik.
Her şey tekrar gözlerimin önüne düştü.
Dudakları kıpırdıyordu ama anlamak çok güçtü.
"Katil olup arkamıza bunları taktın! Baş edemiyorum, anladın mı? Senin hayatınla baş edemiyorum!"
Bağırdığı için kulaklarımı çınlatan sesi ve bitmek bilmeyen kapı sesleri aklımı oynatacak derecedeydi.
"Senin şu iğrenç hayatından bıktım! Sadece seni sevmek istemiştim! Sadece sevgi ya! Bunu bile sunmakta zorlanıyorsun ayrıca şu olana bak! İçin soğumuştur artık diye düşünüyorum!"
Gözlerim siyaha çalan koyu kahve gözlerine baktığında artık bağırmaktan yüzü kızarmıştı.
Üzerime eğilmiş vaziyette yere çökmüş bedenime sözlerini sarf ediyordu. Dokunmadan öldürüyordu. Boğazıma sarılmamış ellerinin varlığını hissediyordum resmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMASSIZ DOKUNUŞ |+18
Romance+18 içerir, sansür kullanmak istemiyorum. Nasıl olabiliyordu? Dokunulmazlığı vardı ve bende bu bile istek uyandırıyordu. Elindeki çatalı ve bıçağı kavraması sıkılaşırken küp şekilde kestiği et parçasını dudaklarına götürdü. Daha önceki 7 eşit parç...