3.Köy Güzeli

615 34 0
                                    

Gürcistan/Mestia📍 14/04/2024  08

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gürcistan/Mestia📍 14/04/2024  08.56

Dilime dolanan şarkı,çiçekli elbisem,iki yandan ördüğüm siyah saçlarım ve ellerimdeki su bidonları.

Bu dört item beni tanımlayan yegâne şeyler olabilirdi.

Her zamanki gibi dereden tavuklarımız için su doldurmaya gidiyordum. Tavuklarımız bu dereden başka su içmiyorlardı sanki kraliyet ailesine mensuplardı ya!

Küçük bir aileye sahiptim. Bir büyükbaba,büyükanne ve bir erkek kardeş. Gürcistan'ın Mestia kasabasında bu minik çiftlikte hep beraber yaşıyorduk. Bir anne-babamız var mıydı?  Elbette vardı fakat onlar şuan cennetin bir köşesinde ben ve küçük kardeşimi izliyorlardı. Şuan annem Elena yaşasaydı benimle birlikte bu su bidonlarını doldurup sohbet ediyor olacaktık.

Aklıma gelen anılarımız ile gözlerim doluverdi. Zaman acımasızdı,sevdiklerimizi teker teker koparıyor üstüne sadece acı bırakıyordu.

Annem Elena,babam Yakut bir araba kazasında can verdi. 2023'ün Ocak ayında Gürcistan'dan Türkiye'ye önemli bir iş için yola çıktılar. Türkiye'ye varamadan araçları uçurumun bir kenarında paramparça olarak bulundu.

Herkes bunun bir kaza olduğunu savunsada ben asla inanmadım. Dava devam ederken birden üstü kapatıldı ve dava dosyası ortadan kayboldu. Bu işin peşini bırakamazdım, biricik ailem hiç uğruna öldürülmüştü.

Ellerimdeki bidonlarla çiftliğe doğru yürürken aklımdan bunlar geçiyordu. Çok yaklaşmıştım taşlı yollar çiftliğimizin girişini işaret ediyordu. Birden büyükannemin sesini duydum.

"Tina! Tavuklar seni bekliyor. Sen sallana sallana yürümeye devam ediyorsun yavrum! Birde genç olacaksın,hızlan azıcık."

Büyükannemin her zamanki sızlanışları ve azarlamaları. Hiçbir zaman bir işi tam beğenmez hep en iyisini yapmamı isterdi. Konuşurken yarı kullandığı Türkçe ve Gürcü'ce onu tatlı yapıyordu.
Büyükbabam Türk'tü. Bu sayede babam bize de azda olsa öğretmişti.

İyice hızlanarak çiftliğin kapısını açtım,elimdekileri tavukların bölmelerine dökerek su içmelerini sağladım. O sırada büyükannem elinde dumanı tüten koca bir dilim havuçlu kek ve sütlü çay ile geldi. Aman tanrım! Bunlar en sevdiğim ikiliydi. Gözlerimden kalpler fışkırarak hızlıca elinden kaptım. Tadı nefisti!

" Yavaş ye kızım,boğulacaksın. Ne anlıyorsun şu sütlü çaydan anlayamıyorum ama neyse."

"Büyükanne sana tat diyorum içmem diyorsun. Bir tatsan sende bayılacaksın."

"Aman aman istemez. Kardeşin Rodos nerde biliyor musun?"

Erkek kardeşim Rodos, onbeş yaşında asosyal eşeğin tekiydi. Günlerce odasından çıkmaz, bilgisayar oyunlarının başından kalkmazdı. Bunca doğal güzelliğin arasında bok tanesi gibi sırıtıyordu.

"Bilmez misin büyükanne, odasına tıkılmış oyunlarıyla aşk yaşıyordur."

Büyükannem iç çekip başını ineklere doğru çevirip konuştu.

" Ne olacak bu çocuğun hali bilmem Tina! Yakut'umla, Elena'nın ölümünden sonra daha da beter oldu. O odada çürüyecek resmen."

Bu cümlelerden sonra daha da konuşmadık. O elinde sade çayı ben sütlü çayımla manzarayı seyire daldık. Aradan 20 dakika bile geçmeden büyükbabam elinde poşetlerle kapıda göründü. Bardağımı bırakarak ona doğru koşmaya başladım.

Büyükbabam benim için çok başkaydı. Kız çocuklarının ilk aşkı babası iken benim dedemdi.

"Koşma Tina! Düşüceksin, geliyorum ben zaten sen neden koşuyorsun kızım."

Elinde poşetlerden hariç bir zarfta tutuyordu. Ne olduğunu merak etmiştim.

"Büyükbaba bu zarf ne?"

Büyükbabam eline bakarak iç çekti.

"Bende bilmiyorum kızım. Postacı bunun Türkiye'den geldiğini söyledi. Açmaya vaktim olmadı. Önemli olansa sana gönderilmiş bu Tina."

Şaşırmıştım, Türkiye'de tanıdığım kimse yoktu ki. Kim bana ne göndersin canım!

Büyükannem zarfa bakarak konuştu.

"Oturun da okuyalım o zaman ne bekliyorsunuz!"

Hepimiz koltuklara serildik. Çok gergin hissediyordum. Ne çıkabilirdi içinden,kim göndermişti?

Büyükbabam zarfı açtı. Sessizce bir göz gezdirdi. Gördükleri onu şoka uğratmış olmalıydı çünkü gözbebekleri kocaman olmuştu. Birden eliyle kalbini tutunca hızlıca ayağa kalktım. Ne oluyordu Allah aşkına?

Koşarak içeriden dedeme ilacını ve suyunu getirdim. Dışarı çıktığımda zarfı okuyan büyükannem göz yaşlarına boğulmuştu. Neydi onları bu kadar üzen?

Dedeme ilacını içirip iyi olduğuna emin olup,nenemin elinden zarfı aldım.

Aman Allah'ım! Gözlerim neler okumuştu böyle.

Ben bu aileye ait değildim,ben bu ailenin çocuğu değildim. Birileri annem beni doğururken çalıp başka bir aileye vermişti. Bunca yıldır aile bildiğim insanların öz çocuğu ve torunu değildim.

Ellerimden düşen zarf ile gözlerimden yaşlar akıyordu. Zarfta gerçek ailemin de bunu öğrendiğini yazıyorlardı. Eğer beni bulurlarsa alırlardı. Ben Gürcistan'dan, yaşadığım yerden gidemezdim olmazdı!

"Geçmiş sırlarını ortaya çıkarmıştı. Zamanın acı kolları şimdi de gelecek için uzanıyordu.Bitmek bilmez felaketler kapının önünde kapıyı çalmak için bekliyordu."

sevgilerimle arwen🌷



•RIHTIM•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin