Gürcistan/ Mestia📍 17/04/2024 08.11
İki gün o kadar hızlı geçmişti ki şuan uyanmış gelecek olanlar için tatlı-çörek hazırlıyordum. Tabiki de büyükannemin zoruyla yapıyordum canım.
Sıcak yakıcıydı giydiğim elbiselerim bile serinletmiyordu beni.Yakına yakına yaptığım tatlılara Rodos mutfağa girince ara verdim.
"Abla bırak şu işleri gel bahçede oturalım lütfen!"
O bunu der demez içeri damlayan büyükannem Rodos'un kolunu cimcikledi. Ben de alttan alttan kıkır kıkır gülüyordum.
"Eşek sıpası seni! Ne karışıyorsun ablana,git odanda kokuşmuş bilgisayarınla oyna. Karışma işlerimize."
Bunu duyan Rodos odasına kaçtı. Evet bildiğiniz kaçtı,onun için oyunlar her şeyden önemliydi. Büyükannem bana dönüp gülümseyerek konuşmaya başladı.
"ჩემი ქარვისფერი თვალები (kehribar gözlüm) deden arayıp haber verdi. Saat 12.30 gibi burda olurlar dedi. Geldikleri gibi hastahaneye gidip test yaptıracağız kızım. Sen burdaki işini bitirince hazırlan geçe kalma güzel kızım."
İç çekip buruk bir gülümseme ile başımı salladım. Bunu gören nenem pamuk elleriyle omzumu sıvazladı. Önüme dönüp elimden geldiğince yavaş biçimde vaktin geçmesini istemezcesine kek hamurunu yapmaya koyuldum.
~
Zaman ne ara geçmişti bilmiyorum ama şuan odamda kendimi hazırlanırken bulmuştum. Bu sefer değişiklik olarak siyah bir etek ve sıfır kol siyah bir body giymiştim. Yas tutar gibi siyaha bürünmüştüm ama zaten öyle değil miydi?
Aşağı kattan nenemin sesini duyunca beyaz spor ayakkabılarımı giyip hızlıca indim. Bizimkiler tam takır hazırlanmış beni bekliyorlardı. Rodosun yüzü yine asıktı,hızlıca onun koluna girip arabaya yürümeye başladım.
Hepimiz sessizdik çiftlikten hastahaneye 20 dakika mesafe vardı. Zaman su gibi geçti, varmıştık. Hep beraber inip içeri doğru yürüdük. Dedem vezneden test için olan katı öğrendiğinde bizimkiler asansöre yönelsede ben merdiveni tercih etmiştim. Kapalı alan korkum yoktu,sadece güvenmiyordum.
3.kata yetiştiğimde bizimkiler inmiş beni bekliyordu. Hızlıca odaya doğru adımladık,içeriden sesler yükseliyordu. Bu sesler yüksek ve Türkçeydi. Bütün Türkçe'ye hakim olmasamda cümleleri ayırt edebiliyordum.
Dedem kapıyı açtığında nefesimi tuttum. Başımı öne eğerek içeri adımladım. Sesler durulmuştu. Yavaşça başımı kaldırdım,karşımda gördüğüm adam ile anladım ki ben gerçekten bu ailenin kızıydım.
Adamın kehribar gözleri, siyah saçları ve uzun boyu; ben adamın kopyasıydım resmen!
Sadece adama odaklandığımı fark edince gözlerimi odada tekrar gezdirdim. Sarışın,ela gözlü bir kadın onun yanında kopyası olduğum adam ve diğer tarafında iki tane genç adam. Ben onları nasıl süzüyorsam onlar da beni süzüyordu. Bu bakışma dedem konuşuncaya kadar sürdü.
"Ben Arslan Karkazov, telefonda görüşmüştük. Tina'nın dedesiyim."
Büyük ihtimalle öz babam olan adam başını yavaşca sallayarak dedemin elini sıktı.
"Memnun oldum efendim. Ben Han Ahlat ve yanımdaki eşim Esin Ahlat."
İsimleri duyunca kulaklarım çınlamıştı adeta. Bu isimler bana çok tanıdık geliyordu,onlarca ses kulaklarımda birbirine giriyor ve başımı döndürüyordu. Bu halimi gören Rodos beni hemen sandalyeye oturttu. Herkes endişelenmişti. Hemen bir doktora haber verildi ve tansiyonum ölçüldü. Bana göre normal ama düşük olan tansiyonum yine beni yoruyordu.
Onlara baktığımda gözlerinden endişeyi okuyabiliyordum fakat o genç adamlar kısık gözlerle beni izliyordu. Doktorun sesiyle ona doğru döndüm.
"Efendim isterseniz kan testini yapalım. Sonuçlar bir haftadan aşağıya çıkmaz."
Bu söylemler üzerine Han Bey'le yan yana oturtulmuş ve kollarımızdan kanlarımız alınmıştı. Çok sessiz ve düşünceliydi herkes. Sonunda Esin Hanım konuşmaya cesaret edebildi.
"Sonuçlar bir haftaya çıkarmış. Bu hafta zaten burdayız Gürcistan'da. Çok stresliyim ne diyeceğimi bilemiyorum ama birbirimiz tanımak adına görüşmeyi kabul ederseniz çok sevinirim."
Sesi adeta küçük bir çocuk gibi çıkıyordu. Masum gözleri sevgi doluydu. Olmazdı,kimseye güvenemezdik. Unutma insanlar oyuncu ve yalancıdır Tina.
Başımı dedeme döndürdüm,cevabı o belirleyecekti. Onun da kafasını salladığını görünce üzgünce bir iç çektim. Bunu gören o genç adamlar burun kıvırarak bana bakıyorlardı. Ne sanıyorlardı ki onlarla tanışmak isteyen mi vardı sanki?
Sevinçle el çırpan Esin Hanım, gözlerini bana döndürdü.
"Tina eğer istersen şuan bir kafeye gidip konuşalım kızım ne dersin?"
Sonunda birilerinin bana danışma vakti gelmişti demek ki! Fakat konuşmayacaktım. Başımı iki yana sallayıp Rodos'u kolundan tutup dışarı çektim. Gözlerim dolu doluydu,kimse bana ne istediğimi sormuyor kendi başına iş yapıyordu resmen.
Koridorda Rodos'a sarılıp oturdum,gözyaşlarım sicim gibi akıyordu. Kapı açılıp içeriden o genç adamlar çıkınca başımı Rodos'un omzuna gömdüm. Çok garip tiplerdi üstelik korkutucu bakıyorlardı. İçlerindem kumral olan konuşmaya başladı.
"İçeride yaptığın saygısızlıktan başka bir şey değildi. Şuanlık onu görmezden geliyorum,içeri girip annemden özür diliyor sonra teklifini kabul ediyorsun küçük kız."
Bunlar nasıl sözlerdi böyle? Duyduklarıyla sinirlenen Rodos,adamı hızlıca geriye doğru ittirdi.
"Siz kimsiniz de ablamla böyle konuşabiliyorsunuz! Hareketlerinize dikkat edin yoksa ben gösteririm."
Aksanlı sesi biraz farklı çıksa da kelimeleri belli oluyordu. Sözleri duyan kumral adam alaylı bir şekilde sırıttı.
"Bak bak bak küçük yer cücesinin dili varmış. Göster bakalım ne yapacaksın hadi gel."
Bu duyduklarına dayanamayan Rodos adamın üstüne saldırdı. Bunlar çok fazlaydı,stresli vücudum dayanamıyordu. Hızlıca kalkarak ayırmaya çalıştım tam o sırada kumral adam beni sertçe ittirdi.
Düşmüştüm,gözlerim kapalı başımda bir sızı hissediyordum. Sesler birbirine girdiğinde artık hiçbir şey algıyamaz oldum.
"Küçük kız her zaman haklıydı. Yeni insanlar pişmanlıktan başka bir şey değildi."
sevgilerimle arwen 🌷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•RIHTIM•
Teen FictionGürcistan'dan Türkiye'ye uzanan kayıp bir yolculuk. Söyle bana Gürcü Güzeli Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? gerçek aile•