Giriş

776 61 72
                                    

Bu kitap, Kuduz isimli kitabın ikinci kitabıdır. İlk önce o kitabı okuyunuz.

Zaman akışkan bir şeydi. Kimileri değer verip hiç bitmemesini ister, kimisi ondan kaçmak için kendi canına kıyar. Bu iki durum ne kadar uzak gözükse se Hakan bu ikisini de yaşamış bir insandı. Hayatı boyunca kendinden ve hayattan nefret etmişti. İnsanlardan nefret etmişti, kelimelerden, ahlaktan, seksten ama en çok da kendinden nefret etmişti. Bu nefret dinmeyecek bir alev gibiydi. Onu yıllarca içten içten yavaşca yaktı. İntihara itti. Kendini kullandırttı.

Ama, hayat bu şekilde kalmamıştı. Hakan yaşama amacı bulmuştu. Hakan ilk defa yaşamına ve zaman değer vermişti. Değer verdiği insanlar sebebi ile. Öyle ki onları korumak için canını öne sürmüştü. Korku karşısında dimdik durmuş, her gün aldığı ölüm haberlerinin inine girmişti. Artık şark cephesindeydi. Burada ne güneş, ne deniz vardı. Karlar ile kaplı bir dağın tepesindelerdi. Öncekinden çok farklı bir yer. Bambaşka yüzler, bambaşka hayatlar.

Hakan otobüsten inince diğerleri ile etrafı gezdi. Eski kışlası ile alakası bile yoktu buranın. Her şey kısıtlıydı. Kimse yatmaya gelmemişti buraya. Her yer ve herkes profosyoneldi. Azami kaynaklar, azami bir yaşam. Yemekhane küçüktü. Yatakhane küçüktü. Yataklar soğuktu. Etraf gezdirilince işlemler için bir yere götürüldüler. Uzmanlık alanları ve timleri belirleniyordu. Kuzey, Hakan'ın yeteneği hakkında özellikle bilgi verdiğinden onun sadece kağıt işleri yapılmıştı. Verilen künyesinde keskin nişancı da yazıyordu artık.

Hakan çevredeki kişilere özellikle dikkat etmişti. Bambaşka insanlar vardı. Çoğu Hakan'dan büyüktü. Onun yaşında birkaç kişi vardı sadece. Gönüllü olmuş olanlar oluşturuyordu bu çoğunluğu zaten. Hakan küçücük hissetti. Selamlara için dizildiklerinde ise Hakan ikinci şokunu yaşadı. Komutanların yanından yürüyüp gelen kocaman bir adam. Önceden gördüğü bir adam. Yıl başında gelmiş olan albaydan başkası değildi bu. Kuzey'in abisi. Adam, Kuzey'in aksine duruşuyla bile korku saçıyordu. Durdu ve asker selamı verdi.

"Öncelikle hoş geldiniz. Ben Albay Çağatay Akçınar. Buranın yönetim görevlisiyim. Bu yaptığınız kahramanlık unutulmayacaktır. Size burada canım cicim konuşmaları ile hayal satmayacağım. Olanlar doğru. Çok can verdik. Vermeye de devam edeceğiz. Aranızdan bazıları evine geri dönemeyecek. Ama unutmayın ki hiç bir hayat boşa gitmedi ve gitmeyecek. Biz, ülkemizi hainlerden savunan savaşçılarız. Eşiniz, anneniz, kardeşleriniz ve çocuklarınızın korku olmadan yaşayabilmesi için kendini feda eden insanlarız. Bu, bir onurdur. Yüce Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundayız. Onun kurtardığı vatan bize emanettir. Onu korumak görevimizdir. Buradaki her vatansevere teşekkür ederim."

"SAOL!"

Askerlerin sesi yükseldi. Oldukça gaza getirici bir konuşmaydı. Hakan bile heyecanlanmıştı. Albayın güçlü sesi de buna artı bir etki katıyordu. Hakan'ın gözü Kuzey'e kaydı. O da rütbelilerin yanındaydı. Ama inanilmaz sinirli gözüküyordu. Abisinden nefret ettiği gerçeği yine ortadaydı. Onun bu sinirli halini yanlış anlayan askerler ondan tırsmıştı tabi. Kimse onunla göz göze gelmemeye çalışıyordu. Albay konuşmasına devam etti ve kalan yetkilileri tanıttı. O gün birkaç kağıt işinden sonra bitmişti. İki gün süren yolculuğun yorgunluğu herkesin üzerindeydi. Yemeklerini yiyip çoğu yatmaya gitti. Hakan ise sigara içmeye çıkmıştı. Bir yandan da telefon ile ikiliye olanları haber veriyordu.

Yıldırım adeta bir anne gibi ona yorganini iyi örtmesi vb pek çok azarlama vari konuşma yapmıştı. Gökhan da ondan az değildi. Hakan'ın morali onlarin sesini duyunca iyileşmişti.   Telefonu istemeden de olsa kapattı. Götü donuyordu. Hızlıca sigarasını bitirip kalkmaya karar verdi. Ancak birden kanı dondu. Tehlike sezmişti. Olduğu yerde kaldı. Gözleri ile etrafı kolaçan etmeye başladı. Derken bu hissin sebebini anladı. Biri bahçede yürüyordu. Hakan rütbeli birinin geldiğini anlayınca hemen sigarasını attı. Ama çok geçti. Figür yaklaşında onun kim olduğunu da tanımıştı. Albaydan başkası değildi bu. Yakalandığını bildiğinden kaçmaya çalışmadı.

KUDUZ ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin