12/ Hakan harbi sinirli

175 35 43
                                    

Hakan çok geçmeden nezarethaneden çıkartılmıştı. Albay artık ne söylediyse üzerinde pek de şüphe kalmamıştı. Kimse Hakan'dan ajanlık falan beklemiyordu zaten. Hakan şimdilerde serbest olsa da kafası hiç de öyle değildi. Öncelikle piç konusu. Muhtemelen sinirli olduğu için avlanacağını düşünmüştü. Savaş alanında ultra temkinli davranmasından mıdır yoksa Vronski ona sinirli değil midir bilinmez hedef olmamıştı. Muhtemelen ikincisiydi. Piç onu istese saniyesinde gebertirdi.

Gebermese de başka problemler elbette vardı. Albay. Ayaklı bela. Yine de bir taktik geliştirmişti ondan kurtulmak için. Kalan rütbeliler ile takılmak. Adamın devasa egosundan temelli başkalarının yanında rezillik çıkartmıyordu. Bu sebeple Hakan insanlar ile yakınlaşmayı denemişti. Başarılıydı da. Genel olarak seviliyordu denilebilirdi. Özellikle iki komutan arasında. Ayça komutan ve Zeliha komutan. Hakan onları çok severdi.

"Ya geberteceğim şu herifi az kaldı. Biraz daha zorlarsa sonumuz mahkemelik olacak."

Sonunda normal seyler hakkında da sohbet edebiliyorlardı mesela. Gündelik hayat. Etik konular. Hafif tombul ve kaslı kadının sohbeti tatlıydı. Sarışın saçları örtülü bir topuzda dururdu hep. Zeliha komutan eski bir evlilikten bir erkek çocuğa sahipti. Eski kocası ile ailesi tarafından görücü usulü evlendirilmişti. Çocukları olmuş, kendilerince yaşıyorlardı. Kocasının şiddetine dayanamayıp kaçmış ve boşanmıştı. Velayeti bölüşüyorlardı. O göreve gittiği için de çocuk kocasındaydı. İstese bile adam ona çocuk ile konuşmasına izin vermiyordu.

"Söylüyorum sana dinlemiyorsun ki. Ailene haber ver. Herifin yaptığı kanuna aykırı. Pezevengin teki herif konuşarak halledilmez."

Bu sefer de Ayça komutan konuşmuştu. Siyah saçlı, uzuncana bir kadındı. Otuzlu yaşlarının sonunda güzel birisiydi. Hakan'ın bildiği kadarı ile asker çocuğuydu. Lisesinden itibaren de onu desteklemişlerdi.

"Ailemden de bir bok olmaz. Herifin tarafını tutuyorlar. Benim hatammış erkek gibi işlerde çalışmak. Oturup evimde kocam ile çocuğuma bakmalıymışım. Koca ile karı arasında kavga normalmiş mahkeme taşınmazmış bilmemne. Bokumu yesinler sikik pezevenkler. Dönünce velayeti alacağım bok görürler bir daha."

Tamam kadınlar arasındaki sohbetler de biraz ağır ağızla oluyordu. Hakan kadının aile meselesine üzülmüştü. O da bir "kültür" ve "ahlak" kurbanıydı.

"Az zaman kaldı ya az. Biraz dişini sık."

Ayça komutan her zamanki gibi Zeliha komutanı rahatlatmaya çalışıyordu. İkisi de sert görünümlü kadınlardı. Oysa saf kalpleri vardı. Hakan onlara da çok değer vermeye başlamıştı.

"Hakan Yılmaz! Çağatay Albay seni ofisine istiyor!"

Ve yine gelmişti o pezevenk nöbetçi. Hakan derin bir iç çekti. Kaçış yoktu demek. İki kadın ona endişeli bir şekilde baktı. Hakan sorun yok der gibi baş salladı ve sandalyesinden kalktı. Albayın odasına girerken sinirleri yine tepesine çıkmaya başlamıştı. İşte karşısındaydı pislik. Koltuğuna güzelce yayılmış dertten uzaktı. Beyaz saçları karışık bir topuz yapılmış, ince gözlükleri burnundan biraz kaymıştı. Gözleri yukarı kalkınca dudakları hafifce tebessüm etti. Hoş bu pisliklere boyle cici terimler yakışmazdı. Piç piç sırıtma evresindeydi.

"Hakanımız tefriş etmiş? Hoşgelmişsin. Oturma iznini veriyorum. Gel otur."

Hakan yumruğunu sıktı. Bu herif harbi daha da sinirine dokunmaya başlamıştı. Kendisi umrunda bile değildi. Ama herif Gökhan ve Yıldırım'ı araya katmıştı. Sadece onları araya katmak ile kalmamış bir de onların emanetine saygısızlık etmişti. Hakan'a dokunmuştu. Nişanlılarının en değer verdiği şeye. Öğrenseler delirirlerdi. İşte bu yüzden de Hakan deliriyordu. Herif açık açık nişanlılarını aşağılıyordu. Sinirli adımları ile kapıyı kapatıp masanın karşısındaki koltuğa oturdu.

"Bu sefer ne emretmiştiniz?"

Çağatay kıkırdadı. Ağzına sıkıştırdığı puroyu kül tavlasına koydu. Hakan incelerini anlıyordu da durmadan kalın puro içenleri pek anlayamıyordu. Mantığı aromasıydı. Ciğerlere çekmek kömür yutmak gibiydi. Sırf ağzına aroma almak için havayı kirletiyordu pezevenk. Hoş bu piçin aldığı her nefes Hakan'a göre oksijen israfıydı. Adamın elindeki not defterini masaya bırakmasını izledi.

"Çizim için poz lazım. Ondan çağırdım."

Hakan sinirle nefes verdi. İyi oyuncak olmuştu. Geberip gebermeyeceğini anlamaya çalışırken pezevengin tekinin oyuncağı olmuştu.

"Keyfe bak sen."

"Keyif tabi. Red edebilecek misin ki?"

Adam sinir bozucu bir sekilde sırıttı ve masaya getirilmiş çaydanlığa uzandı. Hakan'ın önüne bardak koyup çayı dökmeye başladı. Uzun çalışma dönemlerinde rahatsız edilmek istemeyen rütbelilerin odasına getirirlerdi böyle çaydanlıklar. Pek de nezaket gösterisine benzemiyordu ancak. Çay dökülürken Hakan demin su ile açılmasını izledi. Ardından komutanın şeker dökmeye başlamasını. Hakan şekerli içmezdi çayı. Herif bunu çok iyi biliyordu. Sırf inadına şeker getirtmiş olmalıydı. Kendisi de şekerli içmezdi.

Şekersiz çay içenler için şekerli çay bambaşka bir iğrençlikti. Çay ve şeker tadı ayrı ayrı gelirdi. O işkenceyi Hakan'a yapmak istediği belliydi. Çayı güzelce karıştırırken açık mavi gözleri Hakan'ı izledi. Gözleri biraz tuhaftı. Aynı Kuzey'inkiler gibiydiler. Albinizm sebebi ile melanin eksikliği olan gözler. Biraz dikkatli bakılınca o pembemsi kırmızı ton öne çıkıyordu. Melanin eksikliği sebebi ile gözler çok hassas ve bozuk olabiliyordu. Aynısı Kuzey ve Çağatay için de geçerliydi. Hakan sorunca raskele bir mutasyondansa seçili evliliklerle albinizmin geldiğini öğrenmişti onların ailelerinde.

Yani benzeri insanlardan daha az göz hasarları vardı. Yine de dikkat edince arada Albay'ın gözlerinin titrediği görülebiliyordu. Yine o göz sorununun sonuçlarındandı. Hakan bunları düşünene karar ise çay önüne konulmuştu. Herif bilerek iyice karıştırmıştı çayı. Şeker eriyip yok olmuştu. Her zerresine işlemişti. Hakan çaya burun kıvırınca ise bunu neden bu kadar öz güvenle yaptığı belli olmuştu.

"Tam da yeni görevlendirme dosyaları elime ulaştı. Sence canın Kuzeyciğini nereye göndersem?"

Hakan sinirle homurdandı. Harbi adama çok pis çakası vardı. Kaynar çay bardağını tutup dikledi. Albay daha da bir keyifle sırıttı. Cidden eğleniyordu. Ancak Hakan tanıdık aroma ile dondu. Kaşları çatılmıştı. Dili damağında sürtündü. Ah. Harbi bu adamı paramparça edecekti.

Şeker diye koyduğu şey viagraydı.

KUDUZ ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin