2/ İlk kan

463 47 34
                                    

Dağın soğuğu bir başkaydı. Ortak alandaki büyük soba etrafındaki askerler bunu iliklerine kadar öğrenmişti. Islak postallar, buruşmuş parmaklar. Kazan dairesinde durmadan yakılan odunların minicik eski kaleruferlere sıcak su pompalaması, tüm askerlerin buluşma noktasını oralar yapmıştı. Sıcak neredeyse askerler de oradaydı. Kalorifer sulu çaylar, soğuk neskafelerz yıkanıp kullanılan plastik bardaklar. Hakan ise düşündüğünden daha çabuk adapte olmuştu buraya. İki hafta geçmişti tamamen ayak uydurduğunda.

O da diğerlerine uymuştu. Tadı boktan hallice olan yemekleri bir parça bile bırakmadan yiyordu o da. Yoksa güçsüz düşeceğini biliyordu. Güçsüz düşerse ölürdü. Her şey en iyi performansı sağlayabilmek içindi. Günde birkaç kez içilebilen sigaranın verdiği zevki tatmıştı mesela. Görevde katiyen sigara içemiyorlardı. Anca sabah gitmeden, ve aksam gelince içebiliyorlardı. Islak izmaritin tadı damağında kalınca da içecebileceği yerleri tanımıştı. Artık odasına gidip gizlice sigara içeceği sevgilileri yoktu.

Şu ana kadar kendisine önemli bir görev verilmemişti. Sadece arada odunların kırılmasına yardım ediyor, nöbete çıkıyor ve nadiren de diğer keskin nişancılara eşlik edip işin tekniklerini öğreniyordu. Daha insan öldürmemişti. Saftı. Temizdi. Elleri kanlı olabilirdi kendini atmaya çalıştığı için önceden denizden. Ama başkasını öldürebileceği hiç aklına gelmemişti.

"Bu piç. Hiç karşılaştınız mı?"

Yanındaki keskin nişancı neredeyse elindeki çantayı düşürecekti.

"Allah korusun. Neyse ki karşılaşmadık. Karşılaşanlara da ne olduğunu biliyoruz zaten."

Hakan iç çekti.

"Nedir onu bu kadar iyi yapan? Niye bu kadar korkuluyor? Her keskin nişancının nişanı iyi değil mi zaten?"

"Ohooo sen de. Manyağın teki o. Saf akıl hastası. Bizden farklı bir varlık diye bile ayırt edebilirsin. İnsan değil o."

"Ne demek insan değil?"

Hakan, bu adamın bu kadar abartılmasını anlayamıyordu. Geldiğinden beri piçten eser yoktu. Belki de söylenilenler dedikodudan ibaretti.

"Bak Hakancım. Biz insan çocuklarıyız. Bir anne karnından doğduk. Sonra insanlar tarafından bir aile ortamında yetiştirildik. O orospu çocuğu öyle değil. Nazileri biliyor musun?"

"Evet de ne alaka? Nazi Almanya'sı çökeli çok olmadı mı? Hem biz Rus'lar ile savaşmıyor muyuz?"

"Yönetici onlar olmasa bile hala o kafa yapısında olan insanlar var. Nazi bir örnekti. Kendilerini aryan ırk sayıyorlar olay bu. Peki bu kendini yüceltmeli ego inancı kimlerin hoşuna gider? Narsistlerin. Para sahibi olan deri koltuklu narsistlerin. Para güçtür Hakan. Bu pezevenkler alttan alttan nazi fikrini devam ettiriyorlar. Daha bebe olan çocukları kaçırıp böyle manyaklara çeviren yatırımları fonluyorlar. Güç elde edebilmek için."

Hakan düşündü. Bu piçin farklı bir sey oldugunu tahmin etmisti zaten. Özel eğitimi hakkinda da biraz bilgisi vardi. Ama siyasi bir silah olduğunu hiç düşünmemişti. Kendileri anca silah tutmayı öğrenmişten herif çocukluğundan beri silah ile büyümüştü demek. Biraz üzüldü. Bu taraflar olayının saçmalığının kendisi de farkındaydı. Herkes kendine göre haklıydı. Ülkeleri için, üstten gelen emirler ile şuursuzca savaşıyordu. Ancak bu üzüntüsü Hakan'ı durduracak bir şey değildi. Etiklere zaman yoktu. Koruması gereken bir ailesi vardı. Tam gözü askerin elindeki tüfeğe kaymıştı ki gürültülü bir patlama duyuldu.

Hakan anında yere yatıp saklandı. Ancak yanındaki asker o kadar şanslı değildi. Kafasından aldığı vuruş ile geriye doğru düştü. Hassiktir. Hakan ilk defa bir ölüme tanıklık etmişti. Bedeni korku ile soğudu. Kalp atışı kulaklarına varmıştı. O da ölemezdi. Bir amacı vardı. Onu bekleyenler vardı.

KUDUZ ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin