Hakan, bir süre aynı yerde nöbet tutacağını öğrenince az da olsa rahatlamıştı. Kışladan uzaklaşmıştı sonunda. Bir süre burada kalacaktı. Gizlendiği yer olan binanın üst katında malzemelerini düzenlemiş, az da olsa keyfine bakıyordu. Çantasından çıkarttığı krakeri kemirirken tüfeğini birleştiriyordu. Güzel tüfekti. Önceden Kuzey kullanırmış. Kuzey, özel olarak bunu ona vermişti. Bir katliam makinası olsa da Hakan bu hediyeye karşı bir sevgi besliyordu.
Hakan, savaştan bir nebze uzaktı. Bulunduğu yer, daha çok plana göre diğer keskin nişancıları bulabileceği bir yerdi. Gizlenen askerleri vurmak için görevlendirilmişti. Ancak kafası hala karışıktı. Bu piç ile ne yapacaktı? Herif sorular ile doluydu. Belki de Kuzey'e danışmalıydı bu konuda. Ne yapacağını bilemiyordu.
Hakan beklediği üzere pek de düşman görmüş sayılmazdı. Ki başka bir problem yükselmişti. Hakan'ın çişi gelmişti. Üzerindeki ısıtıcı battaniyeyi kaldırdı ve malzemelerini gizledi. Binaya işiyemezdi. Kokusu onu ele verirdi. Binadan aşağı indi ve dışarı çıktı. Etrafı kolaçan ettikten sonra işini bitirdi. Binaya geri girerken bir koku sezdi. Sigara. Hasret kaldığı bir şey. Ama bu aynı zamanda tehlike demekti. Hızlıca yanındaki tabancaya uzandı. Ağır ağır binayı kontrol etmeye başladı. Üst katlara çıktıkça kokunun arttığını fark etti. Başka bir keskin nişancı mı görevlendirilmişti buraya? Belki de düşmandı.
Hakan ağır adımlar ile ilerlerken kokunun olduğu odaya ilerledi. Kokunun az önce olduğu odadan geldiğini fark edince ise panikledi. Biri yerini bulmuştu. Kapı kenarında durdu ve içeriye bakmaya çalıştı. İçeride oturan biri vardı. Düşman üniforması giyiyordu. Hakan, adam ters yöne baktığı için kendini şanslı hissetti. Hemen tabancayı gizlice onun kafasına nişan aldı. Her şey çok hızlı gelişmişti. Hakan'ın ateş açması ile adamın eğilmesi bir olmuştu. Tabancanın mermisi duvara saplanmış, Hakan paniklemişti.
"Salak Kuduz! Ates hayır! Pipi!"
Hakan tam tekrar ateş edecekken o tanıdık sesi işitmişti. Piçti bu. Kanlı canlı. Karşısında. O an onu öldürebilirdi. Ya da o bir an öyle sanmıştı. Çünkü karşısındaki adam bir profosyoneldi. Kendine doğrultulmuş tabancayı görmesi ile durumlarının eşit olduğunu anlamış oldu. Şu an onu vuramazdı.
"Ne yapıyorsun amına koyayım burada?"
"Piç görev."
"Buraya mı gönderildin?"
"Evet!"
Harika. Herifi tanımasa üçüncü kere ölmüş olacaktı bu sefer de. Şans ona yaver gidiyordu. Eğer piç buradaysa buraya başka askerler dikkat etmezdi. Düşmanı saptamak daha kolay olurdu.
"Söndür şu sigarayı amına koyayım! Yerimizi belli ediyorsun!"
"Asker korkar piç."
"Hay amına koyayım ya..."
Hakan dertli bir şekilde içeri ilerledi. Az önce oturduğu tarafa oturdu. Arkası dönük olan piç ile şimdi bakışıyorlardı. Maskesi yüzündeydi. Aynı Yıldırım gibi sigarayı içmek için maskeyi yukarı çekmişti. Mavi gözleri ve beyaz teni belli oluyordu. Cildi temizdi. Gençti muhtemelen. Bir önceki karşılaşmalarında Hakan görememişti. Ancak şimdi oldukça belli oluyordu. Bu piç bayağı bir kısaydı. Hakan'ın kafası karıştı. Herif cidden Yıldırım'ı andırıyordu. İçine biraz hasret doldu.
"Kuduz mutsuz?"
"Yok... Tanıdığım birini hatırlattın sadece."
"Arkadaş?"
"Sayılır."
Piç ceketine uzandı ve yine bir sigara paketi çıkarttı ve Hakan'a verdi. Hakan iç çekti. Zaten her yer sigara kokuyordu. Bir tane içmekten zarar olmazdı herhalde. İki taraf da bu binada bir keskin nişancıları olduğuna inanıyordu. Bu binaya yaklaşacakları da sanılmazdı. Hakan sigarayı aldı ve yaktı.
"Kuduz nasıl? Mis?"
"Bok gibiyim sağ olasın."
"Neden?"
"Senin yüzünden ülkem mahfoldu. Şimdi de ailemi kurtarmak için buraya geldim. Sence nasıl olmalıyım?"
Vronski yere baktı. Kendisi de yaptığı etkileri biliyor olmaliydi. Ama Hakan, ondan başka bir şeyler seziyordu. O biraz... fazla saftı. Çok direkt biri. Adeta empati özelliği olmayan kayıp biri gibi.
"Sen nasılsın?"
"Piç mis."
"Ailen yoktu sanırım. Sevgilin falan var mı? Biraz da seni tanıyalım."
"Piç nefret insan. Sevgili hayır."
"Romantik hisler beslemiyor musun insanlara?"
"Evet."
"Arkadaşın var mı?"
"Piç nefret insan."
"Niye?"
"İnsan garip. Piç garip."
Hakan düşünmeye başladı. Bu çocuk muhtemelen yaşadığı çocukluk yüzünden insanlara uzaktı. Ama Hakan'ın aklına başka bir şey daha canlandı.
"İnsanları algılayamıyor musun? Dedikleri karmaşık mı geliyor? İletişim zor mu?"
"Evet!"
Hakan karşısındakinin gözlerine baktı. Belki de... Piç, spektrumdaydı. Otizmli olabilirdi. Hakan benzeri çok kişi tanımıştı. Belki de işinde bu kadar iyi olmasının sebebi de buydu. Umursamaz garip tavırlarının sebebi buydu. Ancak Vronski hep yalnız yaşamıştı. Kavrayamayacağını fark edince insanlardan uzaklaşmıştı.
"Yaşadığın şey normal. Bazı insanlar diğerlerinden farklı oluyor. Eğer onları sevmiyorsan sevmek zorunda değilsin. Benimle konuşmaya çalışmış olmana sevindim ama. Bak arkadaş olduk."
"Piç ve Kuduz arkadaş?"
"Evet. Bak arkadaşlar sohbet eder. Biz de konuşuyoruz."
Vronski heyecan ile gülümsemişti. Yamuk dişleri vardı. Hakan bir abi gibi hissetmişti. Belki de çözüm o kadar zor değildi. Hakan, Vronski'ye de yardım edebilirdi. Kuzey ile konuşmaya karar verdi. Vronski'yi güvenli bir şekilde savaştan uzaklaştırabilirlerse Hakan'ın görevi de tamamlanmış olurdu. Hakan biraz ferahladı. Hayat her çıkmaza girildiğinde başka yollar yaratıyordu.
Hakan ve piç orada olan nöbetlerine devam ettiler. Birbirlerinin atışlarına karışmıyorlardı. Piç ona keskin nisancılıkta tavsiye bile vermişti. Çok sohbet ettiler. Hakan ona birkaç kelime daha öğretmişti. Vronski ise ona kraker kağıdından kuş yapmayı göstermişti. Savaşın içerisinde olsalar da, görevleri insan canı almak olsa da bir ortak yön bulmuşlardı. Şefkat ve kabullenme onları birleştirmişti. Hakan bir abi gibi hissetmişti. Vronski ise ilk defa arkadaş edinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUDUZ ||
Teen Fiction🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞 Kuduz kitabının ikinci partı. Lütfen önce ilk kitabı okuyunuz. Hakan, aylarca süren kalp kırıklıkları, heyecan ve aşk dolu günlerini geride bırakmak zorunda kalmıştır. Sevgilileri ne kadar bu durumu engellemeye çalış...