Hakan, piç ile bir daha karşılaşmadı. Olanlardan sonra onu daha da ücra yere yerlestirten Kuzey sayesindeydi tabi bu. Herif sözünü tutuyordu tabi. Hakan için güzel bir iyileşme zamanı olmuştu bu. Ölüm ile burun buruna gelmek kolay değildi. Onun dışında da gündelip albay problemleri devam ediyordu.
"Albay, Hakan Yılmaz'ı çağırıyor."
"Hay amına koyayım..."
Hakan oturduğu yatağından kalktı. Kim bilir bu sefer ne isteyecekti. Şöminemi temizle Hakan, kahve yap Hakan. Hakan bıkkınlık ile yürümeye başladı. Koridorda yürürken tanıdık bir yüz gördü. Ayça komutandı bu. Felaket şekil kadındı. Nadir kadın askerlerden olsa bile kimse onu ezemezdi. Hakan'ın sevdiği biriydi. Hakan ona selam verdi. Ayça komutan da ona.
"Yine mi çağırıldın?"
"Evet. Bakalım bu sefer ne iş yaptıracak."
"O adama pek yaklaşma derim bilirsin. Birkaç tahtası eksik."
Kadın eli ile kafasının yanında daire çizdi. Hakan bunu komik bulup kıkırdadı. Yoluna devam etti. Havalı piçin kapısına gelince kapıyı çalıp girdi. Oda her zamanki pezevenk halindeydi. Şömine yanıyor, gramafondan müzik yükseliyordu. Bu herifin entelliği onu sinir ediyordu.
"Buyrun komutanım. Beni istemişsiniz."
Hakan gizlemediği bir sinir ile konuştu. Albay ise koltuğuna yayılmış keyfini çatıyordu.
"Pek bir suratsızsın. Gel otur."
Hakan, Albay'ın karşısındaki koltuğa oturdu. Masadaki şarap gözüne çarptı. Zengin piç şaraplarındandı bu. Gökhan çok içerdi bunlardan. Yüzüne buruk bir gülümseme yayıldı.
"Sever misin? İç istersen."
Albay kalktı ve bir bardak getirdi. İçermisin değildi bu. İçeceksindi. Hakan Albay'ın şarabı koymasını izledi.
"Salla ki gazı gitsin. Tadı öyle geliyor."
"Şarap tadımı umursayacak zamanda değilim malesef. Ne istiyorsunuz?"
Albay koltuğuna uzanıp ona baktı.
"Hiç resmini çizdirdin mi?"
"Ne? Ne alaka?"
Albay sırıttı.
"Yüzün güzel. Seni resmetmek keyifli olur."
"Beni niye çağırdığını söyler misin artık?"
"Amma sabırsızsın sen de."
Albay sehpahanın altından bir defter çıkarttı.
"Resim çizesim geldi. Seni de kölem yaptım. Oldu mu?"
"Beni çizmek için mi çağırdın? İyice oyuncağa çevirdin sen de beni."
Albay daha da sırıttı.
"Sevdim o ifadeyi. Bozma."
Albay kalemini aldı ve bir şeyler karalamaya başladı deftere. Hakan gittikçe sinirlense de yapabileceği bir şey yoktu. Şarabı tutup birkaç yudum aldı. Tadı güzeldi. Kalitesiz bok şaraplara alışmış bedeni bunu bir nimet olarak görmüştü. Sormadan sigarasını da yaktı. Kendi kendine düşünürken ateşi izlemeye başladı. Ne yapacaktı bilmiyordu. Belki de ölüp gidecekti. Belki de yaşadıkları bir hiç olacaktı zihninde. Yavaşca silinip hiç yaşamamış olacaktı. Tek kanıtı ise yaşamının tanıdıkları olacaktı. Onlar da yitip gidince dünyada hiç var olmamış gibi olacaktı. Kocaman kitaplardaki unutulmuş isimler gibi. O da solup gidecekti.
"Bak bakalım."
Hakan düşünce dünyasından koptu. İrkilip ona defteri uzatan adama baktı. Merak etmişti tabii ki. Deftere uzandı ve aldı. Beklemediği bir görüntü ile karşılaştı. Herif cidden iyi çiziyordu. Yüzündeki o özlem resime de akmıştı. Duyguları kanıtlanmıştı. O ölse bile peşinde kalacak bir kanıttı bu. Hakan vardı. Hakan hissetmişti. Hakan tamda burada bunları hissetmişti.
"Niye asker oldun? Böyle çizebiliyorsan ressam olmak daha kolay değil miydi?"
Albay bu soruya şaşırmıştı. Hakan geçmişte onu hiç merak etmemişti. Şimdi ise ona bir soru yöneltiyordu.
"Ailem askerdi. Benim de olmam kaderime yazılmıştı."
"Bu mu yani? Onları mı takip edeceksin? Belli ki daha olgunlaşamamışsın. Ailesini her şeyi yapan insanlar sonsuza dek mutsuzluğa mahkumdur. Ailemi dinleseydim yarrak gibi yaşıyordum."
Albay kıkırdadı.
"İstemesem olmazdım. Ama askerlik hoşuma da gidiyor."
"Aynen. Statün ile insanlari ezmek hoş olsa gerek."
Hakan resime tekrar baktı.
"Yine de çizgilerin beklenmedik şekilde narin. Belki de Kuzey'e az da olsa benziyorsundur."
"Siktir git. O korkağa benzeyeceğime ölürüm."
"Korkak dediğin adam hayatımı değiştirdi benim. Senin güçsüzlük gördüklerin onun güçlü özelliğiydi. Senin kafanı çevirip bakmayacağın insanlar için çaba gösterdi. İnsanları kurtarmak onları öldürmekten emin ol daha zor."
Albay çoktan solmuş gülümsemesi ile sigarasını içine çekiyordu. Kuzey ile cidden anlaşamıyor olmalıydılar. Gökhan gibi değildi bu adam. Daha dipten bir nefret vardı burada. Hakan merak ile defterin bir sayfasını kaldırdı. Gördüğü ile dondu. Diğer sayfada da o vardı. Gözleri özellikle keskin çizilmiş bir görüntü.
"Lan sapık mısın sen? Niye beni çiziyorsun?"
"Sanane bundan. Sanki elinden bir şey gelecek."
Hakan sayfayı tekrar çevirdi. Yine o. Bir diğerinde yine o. Hepsinde ortak bir özellik vardı. Gözlere özel bir emek verilmişti. Sanki sırf bakışları bu çizimlere ilham vermişti.
"Hastasın sen."
"Sen değilsin sanki."
Adam eğildi ve onunla göz göze geldi.
"Kimse sevdiği için savaşa atlamaz. Takıntılısın sen de. Bu rezilliğe kendini zorluyorsun. Hasta olan sensin. Doğuştan geleni bu hemde. Zayıflık hastalığı. Birini kendinin önüne koyarsan sonsuza dek acı çekersin."
"Sevmeyi bilmeyen birine göre çok konuşuyorsun. Sana değer veren bir kişi bile olmamış. Hak etmemişsin bunu."
"Sevgi zayıflara göre Hakan. Ben sonuca bakarım. İşime yaramayacak şeyler ile uğraşmam."
"Beni oyuncağın edince ne eline geçti peki? Kendi dediklerin kendininkiler ile çelişiyor."
"O bir zevk meselesi. Sevgi falan yok ortada. Sana işkence çektirmek hoşuma gidiyor sadece."
"Hastasın cidden."
"Ve bunun hakkında ne yapacaksın? İkimiz de hastayız. Ve seninkinin bittiği yerde benimki başlıyor. Bağlandık birbirimize Hakan."
"O bağlılık senin gücünü istismar edip gelebildiğin yere kadar. İşim bitince kılıma dokunamayacaksın."
"Görürüz."
Hakan defteri masaya attı ve ayağa kalktı.
"Görevim bittiğine göre odama dönüyorum komutanım."
"Görüşürüz asker. Görüşeceğiz."
Hakan kapıyı sertçe kapattı ve sinirle yürümeye başladı. Adam cidden hastaydı. O da durmuş bununla uğraşıyordu. Elbet bitecekti bunlar. Ona siktiri çekmesine az kalmıştı. Hepsi ailesi içindi. Mutluluk için küçük bir bedel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUDUZ ||
Teen Fiction🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞 Kuduz kitabının ikinci partı. Lütfen önce ilk kitabı okuyunuz. Hakan, aylarca süren kalp kırıklıkları, heyecan ve aşk dolu günlerini geride bırakmak zorunda kalmıştır. Sevgilileri ne kadar bu durumu engellemeye çalış...