"Ha öyle yani?"
"Aynen."
Vee Hakan yine bok içindeydi. Kurtulamıyordu amına koyayım. Nereye gitse ayrı dertti. Hele bu adam derdin baş tacıydı. Görevden geldikten sonra azıcık dinlenme isteği ile odasına girdiği an nöbetçi asker tarafından çağrılması bir olmuştu. Yine aynı zengin işi odadaydı. Yine sikimsonik şekilli koltuktaydı.
"Sorunun ne lan senin?"
"Tepemi attırma ha. İki yüz veriyoruz hemen şımarıyorsun."
"Yine statümüzü kullanıyoruz?"
"Öyle adlandırmak istersen sen bilirsin. Üzerinde gücüm olduğum gerçeği batıyor herhalde."
"Çook."
"Eee? Çıkar üstünü."
Ve yine yanlış anlaşılabilecek birinden yanlış anlaşılabilecek sözler. Hayır. Adam Hakan'dan soyunmasını cinsel bir sebepten istemiyordu. Hakan gerizekalısı ağaçtan düşmüştü. Bunu bildirmek ve doktora görünmek yerine de yine bildiğini okuyordu. Albay ise tek bakışta anlamıştı olanı. Şimdi de onu tedavi etme çabası gösteriyordu.
"Lan işin gücün yok mu senin? Çok yaralı asker var."
"Emrime karşı gelmeye devam mı? Birileri dönüş biletini çok istiyor anladığım kadarı ile."
"Yavşak."
"Ney? Duyamadım tekrar et."
Hakan onun dediğini yaparsa bir yumruk yiyeceğini sezmişti. Montunu çıkarttı ve ceketinin düğmelerini açmaya başladı.
"Yapıyorum dedim."
"Aferin. Düşmanım olmak istemezsin."
Hakan gömleğini çıkartınca koltuğa attı. Son zamanda daha da kaslanmış olan bedeni tüm şatafatı ile gözler önündeydi. Albay ile ilk yardım çantasını açıyordu.
"Salak. Bir de kahraman olma derdinde. O kol kötüleşirse ne ile silah tutmayı planlıyordun acaba?"
Hakan susmayı öğrenmişti. Albayın batikonu pamuğa dökmesini izliyordu. İri bedenin ona yaklaştığını görünce yüzünü çevirdi. Albay ise dikkat ile pamuk ile onun yaralarını temizlemeye başlamıştı. Evet. Canı yanıyordu. Ama Kuzey'den duyduklarından sonra bunu göstermemek için elinden geleni yapıyordu. Resmen ateş ile oynuyordu.
"Birileri sessizleşti. Ne o korktun mu Hakancık? Isırmam."
Ve Hakan'da ipler koptu.
"Isırsan neye yazar? Senden korkan senin gibi olsun."
"Ooo iddalıyız? Kesik bilekli Hakan acıya meydan okuyor. Ne o ısırılasın mı var?"
"Siktir git."
Hakan'ın bunu demesi ile Albay'ın pamuğu bastırması bir oldu. Hakan acı ile yüzünü buruşturdu.
"Hala yerini öğrenemedin galiba."
Albay bastırarak yaranın üzerinde pamuğu sürtmeye başladı. Hakan ise acı ile çırpınıyordu.
"PEZEVENK! BIRAK LAN!"
"Yoo? Ne yapacaksın?"
Albay pamuğu daha da bastırdı. Hakan kemiklerine kadar acıyı hissediyordu. Açılan yarası tekrar kanamaya başlamıştı.
"Ağlayacak mısın yoksa?"
"Bi siktir git..."
O an adeta zaman dondu. Hakan, nefret dolu gözlerinden akan yaşlar ile adama bakıyordu. Albay ise olduğu yerde kalmıştı. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Hakan ateşe kibrit ile gitmişti. Korku tüm bedenine işledi o gözleri görünce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUDUZ ||
Teen Fiction🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞🔞 Kuduz kitabının ikinci partı. Lütfen önce ilk kitabı okuyunuz. Hakan, aylarca süren kalp kırıklıkları, heyecan ve aşk dolu günlerini geride bırakmak zorunda kalmıştır. Sevgilileri ne kadar bu durumu engellemeye çalış...