XIII

196 19 194
                                    

Herkese merhaba 🙋🏼‍♀️

❗️Bu bölüm detaylı cinsellik tasviri içerdiğinden bölüm başında bu konuda hassasiyet gösterebilecek kişiler için bir uyarıda bulunmak istedim.❗️

Bu bölümde bol bol yorum ve oy görmek beni çok mutlu ederdi. Yazarken çok emek veriyorum ve emeğimin tek karşılığının sizlerden aldığım bu geri dönüşler olduğunu lütfen unutmayın.

İyi okumalar 🐥


Evren: Dünya

Evre: 2024


''Seni seveyim diye yaratılmışsın.''

Jimin omzunda yattığı adamın yumuşak ve derin sesinden duyduğu güzel cümlelerin içinde kaybolmuşken kafasını kaldırıp Yoongi'nin gözlerinin içine baktı ve ardından dudaklarına minik bir öpücük kondurdu.

Her şey tam da hayal ettiği gibiydi. Birkaç saat önce ikisi de heyecan ve aşk ile birbirlerine koşmuşlar ve bu kavuşma onları yıldızların altına taşımıştı. Jimin, ikisi de birbirlerine aşklarını itiraf ettikten sonra Yoongi'yi elinden tutup kendisi ile baş başa kalmak istediğinde gitmeyi en sevdiği tepeye götürmüş ve iki sevgili yemyeşil çimlerin üzerinde uzanıp saatlerce gökyüzünün gece manzarasını izlemişlerdi. Başını Yoongi'nin göğsüne yaslamış bir yandan onun kalp atışlarını dinlerken Jimin, bunca zamandır içinden taşmayı bekleyen en akıl almaz aşk sözcüklerini Yoongi'nin kulağına fısıldamış ve karşılığında ise onun güzel kokusu ve sözleri içinde mest olmuştu.

Yoongi ise bir yandan onların kaderlerini belirlediğini bildiği evrenin manzarası altında büyülenirken bir yandan da onları nelerin beklediğini düşünüyordu. O, belki de evrendeki tüm sırlara hakimdi fakat konu kaderlerine, dahası sevgilisinin kaderine geldiğinde Yoongi çaresiz kalırdı. Bu hep böyle olmuştu. Belki de evrenin en güçlü kahini olan bu adamın göremediği, bilemediği, duyamadığı tek bir şey vardı; o da onları bekleyen sonun ne olduğuydu.

Şimdi iki aşık güneşin doğuşuna şahit olmak üzereyken Yoongi üşümemesi için Jimin'e sıkıca sarılmıştı ve bu yetmezmiş gibi bir de onun hislerini kontrol ederek üşümesini engellemeye çalışıyordu.

Çok fazla konuşmamışlardı aslında. Sadece sarılmış, özlem gidermiş ve aşklarını tazelemişlerdi. Jimin'in hala zihnini ve mantığını zorlayan bazı sorular arada bir içini rahatsız etmeye devam etse de tüm gece boyunca hiçbirini umursamadı. Yoongi'den uzak olmak, ondan kaçmaya çalışmak;  zihnini kurcalayan tüm sorular eşliğinde onun kollarında uzanmaktan çok daha fazla acı veriyordu. O yüzden Park Jimin, kendini tamamen aşkın kollarına bırakmışken başka hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Tüm hayatı boyunca beklediği her şeyi ona veren bu adamın yanında mutlu ve huzurluydu. Yoongi'nin hiç beklemediği bir anda bu şekilde hayatına girmiş olmasının bir mucize olduğuna inanıyordu.

Bu yüzden bu inancına bir cevap bulabilmek için ansızın ''Nerden çıktın sen?" diye sordu.  "Bir mucize gibi geldin hayatıma.''

Duyduğu soru karşısında gülümseyip yumuşak sesiyle ''Asıl mucize sensin Jimin.'' diye cevapladı onu Yoongi. ''Sen benim tüm hayatım boyunca gördüğüm en büyük mucizesin. Tüm varoluşun bir mucize. Bu evrenin var ettiği en sıra dışı şeysin sen.''

Gerçekten de öyleydi. Jimin sadece Yoongi'nin değil, onun yaratılışının detaylarını bilen herkesin şaşkınlık ile baktığı akıl almaz bir varoluşa sahipti. Sayısız bilim insanının, felsefecinin ve uzmanın sırlarını çözemediği bir kaderin sahibiydi ve sahip olduğu bu kaderin ve gücün o hiçbir zaman farkında olmasa da, daha önce eşi benzeri görülmemiş şekilde işleyen varlığı hem iki sevgilinin en büyük şansı hem de en büyük kabusu olmuştu.

C O L L I D E | yoonmin |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin