~Bölüm Şarkıları~
Can Bonoma~Rüyamda Buluttum
Duman~Kolay DeğildirYeni bir bölümden herkese merhabalar
Yorum ve vote atmayı unutmayın lütfen
Hadi şimdi sizi bölümle başbaşa bırakayım
İyi okumalar
Seviliyorsunuzzzzz
🤍❤️~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Ölüm, tek kelime dört harften oluşan bir ruhun yok oluşu fakat içinde binbir tane acıyı barından karmaşalar silsilesiydi. Arkada kalan sevenler için sonsuz bir acı gibi gözüken lakin zamanla silinen bu amansız duyguları anlamak oldukça güçtü.
İşte tam olarak gördüğüm grilerde ölüm vardı, amansız bir acı. Ruhumu içine çekerek yok etmek istercesine nefret dolu bakışları bir saniye bile gözlerimden ayrılmazken elinde ki silahın emniyetini kapatarak alnıma bastırmıştı. Hiçbir zaman ölümden korkmamıştım hatta belkide şehit olmak en büyük dileklerimden biriydi, fakat bunu hain olarak lanse edildiğim bir zaman diliminde istemiyordum.
Kolumun acısı beni daha fazla uyuştururken bacaklarımdan gücün çekildiğini hissedebiliyordum. Etraftan gelen sesler vardı, farkındaydım lakin zihnimde ki uğultudan dolayı hiçbir kelime anlamlı bir şekilde bilincime ulaşamıyordu. Önüme gelen bir asker ellerime uzanarak onları önümde kelepçelediğinde bu sefer bakışlarım ona dönmüştü. Yüzleri gizlenmişti, özel kuvvetlerdendiler. Yüksek ihtimal Halil albayın komutasında olan İnfirat timi olmalıydılar...
Bileklerim kelepçelendiği an hızla beni bırakarak Halil albayın yanına koştuğunda sadece olan biteni izliyordum. O koskoca cüssesi acı ile çökmüş gibiydi, yıkılmıştı.
"Baba..." diye mırıldanışı zihnimde çınladığında hala hareket edemiyordum. Omzum acı içinde sızlarken ruhumun yangını onu bile susturuyordu. Halil albayın bir oğlu olduğunu bile bilmezken bu gördüğüm manzaraya şaşıramamıştım bile.
Zorla nefes alan Halil albayı fark ettiğimde sanki az önce ki ağır çekime alınmış dünya bir anda kendi seyrine dönmüştü, o ölmemişti. Yattığı yerden bakışları bana döndüğünde dudaklarından kanı süzülmeye başlamıştı, bu görüntü öylesine tanıdıktı ki. Annemde kollarımın arasında kan kustuğunda yaşayabileceğini sanmıştım ama sadece bir sanrıdan ibaretti.
"Özür...dilerim." diyerek zor bela konuştuğunda sözlerine bir anlam verememiştim, neden benden özür diliyordu ki? Gözlerimden birer damla yaş süzüldüğünde gri gözlü adamın da bakışları bana dönmüştü. Ardından Halil albay tekrardan karşısında ki adama dönerek yavaşça elini kaldırıp tuttu. "Hüma...sana emanet oğlum. Ha...hakkını helal et."
"Helal olsun komutanım." diye mırıldanan adamla arkamı dönüp buradan defolup gitmek istemiştim. Aynı acıları tekrardan yaşamak ruhumu emiyordu.
"Eşhedü enla..." derken sözünü biteremeden kafası geriye düştüğünde gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Belki de daha erken yetişseydim...
Yüreğim acıyla kasılırken ağzımı açıp tek kelime edemiyordum, öyle ki asker olduğumu bile söyleyememiştim. Gözlerimi tekrar araladığımda gri gözlü adamın Halil albayın açık kalan gözlerini kapattığını fark etmiştim, hemen ardından ayağa kalktığında bakışları benimle buluşmuştu. Gözlerinde dibine kadar acı yatıyorken bile tek bir damla akmamıştı, bu gücün bir temsili miydi yoksa sadece duygusuzluk muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNFİRAT
General FictionBabası sandığı terörist yüzünden hayatından nefret ederken askerlere sığınıp sonrasında asker olan bir kız, ailesinin intikamı için yanıp tutuşursa ne olur? Diğer bir yanda ise anne sevgisi görmeden büyüyen bir asker, herhangi bir kadına ne kadar gü...