Tatlı oğlan üzerindeki bıkkınlık hissiyatı ile uyanmıştı. Panduflarını sürüye sürüye gözlerini ovalayarak mutfağa indiğinde kahvaltı hazırlayan annesini görmüş arkasından kollarını dolamıştı kadının beline. "Günaydın."
Kadın gülümseyerek oğlunun yanağına ufak bir öpücük kondurdu ve çevirmeye devam etti elindeki omleti. "Sana da bebeğim." Jisung masadaki yerini alırken chan eşinin omzunda uyukluyor Changbinse elindeki telefonundan biri ile mesajlaşıyordu. Ufaklık aklına gelen muzip düşüncelerle şeytani bir şekilde sırıttı.
Sessizce tabakta duran domatesi ağabeyinin aralık dolgun dudaklarından kaydırıverdi. Chan domatesten nefret ederdi. Ani bi tepkiyle elini ağzına kapatarak tükürdüğünde ufak oğlan kahkaha atarak ağabeyine baktı. Chris ise çatık kaşları ve uyuduğu için şişen yüzüyle elindeki domatese bakıyordu.
"Seni bücür!" Yüksek sesle bağırıp ufaklığa uzandığı sırada küçük olan kıvrak bir hareketle ayağa kalkmış yüzündeki büyük sırıtışla dış kapıya doğru koşmaya başlamıştı. Evin içinde kaçacak yeri yoktu.
Kapıyı açıp bahçenin parlak çimenlerinin üzerinde panduflarıyla koşarken kahkaha atmayı da ihmal etmiyordu. Ağabeyine bakmak için arkasını döndüğünde başını tanımadığı bir şeye çarparak yere serilmişti ufak oğlan. "Ah!" Acıyan başına eş olarak düştüğü için acıyan sırtıyla inlediğinde çarptığı beden hızla eğilerek ufaklığın yanaklarına dokundu.
"Daha dikkatli olmalısın Elmacı Güzeli."
Gördüğü bedenle kaşlarını çatarak ve ufak mırıltılarla onaylayarak doğruldu. Arkasından ulaşan ağabeyi ise intikamı tamamen unutmuş düşen kardeşinin yanına endişeyle gelmişti. "İyi misin ufaklık?"
Jisung hala acıyan beline tezat gülümsemiş başını iki yana sallarken sesini tatlılaştırarak ağabeyine şımarmıştı. "Domates mevzusunu unutursan acımayacakmış. Öyle diyor." Sanki kendisi demiyormuş gibi kollarını önünde bağladığında Chris ufaklığın alnına iki parmağıyla vurup ayaklanarak eve yürümeye başladı. "Tabii öyledir."
Küçük kıkırdayıp turunculu büyüğüne döndüğünde soran gözlerine karşın bie gülümseme kazandı. "Sen neden geldin?'' Minho alaycı bir tavırla tek kaşını kaldırıp başıyla evi işaret etti. "Bang anneciğim kahvaltıya çağırdı ve ortanca oğlu ile de tanışmamı istedi." Ufaklığım gözleri bununla kocaman açılırken doğru mu diye büyüğünün yüzünü inceliyordu. "Ne? Yalan mı söyleyeceğim?"
"Hayır hayır, şaşırdım." Hala yerde oturan ufaklığın suratına biraz daha yaklaştı Minho. "Şaşırdın mı?" Yakınlıkları yanaklarını kızartıp sesli bir şekilde yutkunmasına neden olurken mest olmuş haliyle onaylar anlamda başını salladı. Büyük olan onun üzerindeki etkisinin farkında olarak sırıttı ve parmağını hafifçe çocuğun çene hattında dolaştırdı. "Seni sürekli şaşırtıyorum." Küçük olan yine mest olmuş bir şekilde başını salladığında büyüğü kıkırdayarak doğruldu ve kalkması için ufak oğlana uzattı elini.
Küçük, uzatılan eli tutarak ayağa kalktığında bakışlarını yerden kaldırmıyordu utandığından. Hala birleşik olan elleri bir an olsun ayrılmadan eve giderlerken ufaklığın aklı silsile içerisindeydi adeta. Beyni aralarındaki ilişkiye bir ad bulamıyor burhan geçiriyordu. Gözleri yan tarafında eve giren turuncu saçlı adamın üzerinde dolaştığında iç çekti ufaklık. Bununla Minho'nun gözleri ona dönerken tasalı sesiyle konuşmuştu. "Minho..."
"Hım?" Turuncu saçlı adam eve girip kapıyı kapattığında küçüğü ile karşı karşıya kalmıştı. Jisung söze nereden gireceğini bilmeyerek yutkundu ve doğaçlama yapmaya karar verdi. "Minho biz neyiz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elmacı Güzeli | Minsung ✓
Romance"Elma suyunu ben içecektim Elmacı Güzeli, gömleğim değil." ___ Minsung Minific 🍏