🍏¹⁰: Yıl

75 15 2
                                    

"Bunca sene sonra neden?"

Bayan Bang sıktığı dişleriyle yaşıtı olmasına rağmen daha yaşlı görünen kadına baktı. Ufak oğlu doğduğunda küçücük bebeği terk etmeyi bilmişti bu kadın, şimdi ne hakla karşısında dururdu? "Fazla vaktim kalmadı Bang."

Bang gözlerini devirdi. Kendini yeniden lise yıllarında rekabet eden Bang kızı ünvanıyla tanındığı günlerde gibi hissediyordu. Karşısındaki kız da tabii Han'ların varisiydi. Tıpkı üniversitede rekabet içinde oldukları gibi Han'ların varisi eş seçme konusunda da kendisiyle rekabet içindeydi. İkisi de tek bir adama aşık olurlarken kazanan Bang olmuştu. Kaybetmesi pek te uzun sürmemişti.

Han'ların varisi yağmurlu bir eylül sabahı sırılsıklam, kucağındaki ufacık bebekle kapısına dikildiğinde kaybettiği kanıtlanmıştı. "Ona bakamam," demişti varis. "Ben ona bakamam."

Bang kızı ise o masum bebek kolları arasına girdiği anda hissetmişti. Bu bir mağlubiyet değildi, onun ailesi büyümüştü ve kazanabileceği en büyük zaferdi bu.

"Senin her zaman vaktin vardır,"

Yabancı duran tombul yanaklı kadın başındaki şapkayı çekti. Ortaya çıkan saçları ufak oğluyla aynı renkti ama dikkatini çeken başka birşeyler vardı. Çoğu tarafı dökülmüş, kelleşmiş saçlarıydı. Kaşlarını çattığında varisten buruk bir gülümseme kazandı. "Biliyorum,"

Yutkunarak titreyen sesiyle devam etti konuşmasına. "Ona iyi bir anne olamadım." Dudakları arasından farkındalık dolu bir kıkırtı döküldü. "Ona anne olamadım desem daha doğru."

Elini yavaşça saçlarına çıkardı dokunduğu tutam elinde kalırken dolu büyük gözlerini Bang'a çıkardı. "20 yılım gitti," bu sıcakta giydiği uzun kolluyu sıvayarak morlukları gösterdi. "Tedavi işe yaramadı."

Son konuşmasını yaptı yalvaran sesiyle. "Seni çok üzdüm biliyorum. Kalbim seçimini bir kete yapmıştı, geri dönüşüm yoktu. Sevdiğim adam bana gelince rehavete kapıldım. Daha çok gençtim. Jisung doğduktan sonra öğrendim kanser olduğumu..." Gözyaşları bir bir döküldüğünde tıpkı küçük oğlu gibi hemen topladı yaşları. Bu benzerlik canını yakarken ağlamamak için dişlerini sıktı. "Onu son bir kez görsem?"

Reddetmek için ağzını açtığında vazgeçerek sustu. Gözlerini kapatıp iki damla yaş akıttı. "Beni mahvettin Han." Sesi titrekti ama duruşu her zamanki gibi dik ve kendinden emindi. "Jisung bana kolay gelmedi. Kocamın beni aldatmasını atlatamamışken başka kadından olan çocuğu kollarımın arasındaydı." Burnunu çekerek göz yaşlarını temizledi lakin hemen diğerleri yerini tuttu.

"Bunca zamandır yalnızca Lee vardı yanımda. Artık o da yok biliyor musun? Senin ihanetin hepimizi mahvetti."

Herşey elbette basit değildi.

Lisede birbirlerinden ayrılmaz üçlüydü onlar. Bang kızı, Hanların varisi ve sadece Lee. Okulun popüler ve sevilen kızlarıydı. Neşeli makyajları ve cıvıl cıvıl sesleriyle ışıldatırlardı karanlığı. Onlar kahve, siyah ve turuncuydu. Lisenin ayrılmaz kızları, birbirlerinin felaketi olmuşlardı.

Han'ların varisi kıskançtı. Bir kadının kocasını çalıp ondan çocuk peydah edecek kadar kıskançtı.

Bang kızı affediciydi. Kocasının ihanetinin meyvesine kendi çocuğu gibi bakacak kadar affediciydi.

Lee ise duygusuzdu. Yaptıkları hatalardan dolayı kız kardeşlerim dediği insanları silebilecek kadar duygusuzdu.

"Biliyorum, ben kendimi de mahvettim." İç çekerken elini göğsüne bastırdı. "Ölüyorum ben Lilith," Yüzünü iyice örten koyu renkli gözlüğünü çekip çıkardı. Mosmor göz altları ve kan çanağına dönmüş büyük gözlerini açığa çıkardı. "Onu son kez göreyim. Bir daha ne senin ne de Lee'nin hayatına dokunmayacağım. Göçüp gideceğim. Ama nolur," Ellerini dua eder şekilde birbirine bağladı ve alnını yasladı ellerine. "Nolur onu görmeme izin ver."

Elmacı Güzeli | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin