🍏⁷: Peri masalı

75 17 3
                                    

İkisi küçüğün yatağına uzanmış tavanı izliyorlardı. Turunculunun elleri ufaklığın yumuşak tutamlarını okşarken küçük olan başını büyüğünün göğsüne yaslamış hızlı kalp atışlarını dinliyordu. "Elmacı Güzeli," Mayıştığı için derin çıkan sesine karşın ufaklık hımladı. "Dışarıya çıkalım mı?"

Küçük olan parmağını büyüğünün elmacık kemiklerinde gezdirirken yavaşça dudağına doğru götürdü. "Nereye gideceğiz ki?" Büyüğü birkaç saniye sessiz kalıp konuştu. "Dolaşırız öyle, olmaz mı?"

Ufaklık onu onaylayıp yataktan kalkmaya hareketlenince büyüğünün sıkı kollarından kurtulamamış göğsüne geri düşmüştü. Kıkırdayarak turunculunun dudaklarına küçük bir buse kondurmuş, kaymıştı kolları arasından. "Ne giyeyim?"

Yatakta yatan büyüğü gerinmiş sonrasında da kollarını başının altına alarak küçüğü izlemeye başlamıştı. "Çuval."

"Ya, Minho!"

Kendisine kızarak dönen küçüğe kahkaha attı. "Ne giyersen giy, çok güzelsin." Ufaklık, dudaklarını birbirine bastırarak kızaran yanaklarını gizlemek adına arkasını dönünce duyduğu kıkırdama ile daha da utandığını hissetmişti. Eline gelen ilk kot şortu ve beyaz üzerinde baskı olan tişörtü geçirdiğinde arkada onu izleyen büyüğünü unuttuğunu farketmişti.

Yutkunarak gözlerini yavaşça Minho'ya çevirdiğinde arkası dönük yattığını fark ettiğinde gülümsemesini tutmadan kendini büyüğünün üstüne bıraktı. Onu hemen yakalayan Minho ise gülümseyen dudaklarına ufak bir öpücük bahşetti. "Hadi gidelim!" Koşarak odadan çıkan küçüğünün arkasından başını omzuna yatırdı ve fısıldadı. "Gidelim..."

Evdekilere görünmeden kaçıp arabaya bindiklerinde Minho küçüğün gülümsemesini izliyordu. Küçük olan bunu fark edip ona döndüğünde bakışlarını yola döndürdü. Motoru çalıştırıp rastgele bir kafenin önünde durdu. Kafeden ikisinin sevdikleri içeceklerden ve kurabiyelerden alıp tekrar yola koyuldu. "Bildiğim çok güzel bir yer var. Oraya gidelim mi?" Hevesle başını sallayan küçük ile sırıtarak arabayı kullanmaya başladı.

"Bu tokayı çok mu seviyorsun?" Başıyla küçüğün yumuşak tutamları arasındaki elma figürlü tokayı işaret ettikten sonra hemen bakışlarını yola geri çevirmişti. Ufaklık parmaklarını tokasında dolaştırdıktan sonra iç çekti. "Babam vermişti."

Gözlerini yoldan ayrımadı büyüğü. "Değerli olmalı senin için." Başını sallayan küçüğüyle göz göze geldi anlık olarak. İkisinin de dudaklarını kaplayan gülümseme huzur aşılıyordu.

"Kapıda söylediğin şarkı," küçük parmaklarıyla oynarken bakışları çekingendi. "Çok güzeldi." Söylemekle söylememek arasında kaldı lakin dudakları arasından döküverdi kelimeleri. "Nereden öğrendin?"

Büyüğü dudaklarını yaladı ve bir müddet bekledi. "Eskiden babam anneme söylerdi. Annem de bana."  Küçük hoş bir aşk hikayesi duymayı beklerken duydukları ile nefesinin kesildiğini hissetti. "Sonra annem gözümün önünde babamı vurdu." Turunculunun ifadesiz gözleri şeritleri takip ederken ufaklık iki elini dudaklarına kapadı. Koca gözleri büyüğünün yaşadığı acıyı hissederek doluverdi.

"Ama," Titreyen sesi kendini ele veriyordu. "Hiç babamı özlemedim." Arabayı yavaşça park ettikten sonra gözlerini ufaklığın parlak gözleriyle buluşturdu. Elini yumuşak yanağa değdirip narincene okşadı yumuşaklıkları. "Çünkü babalık yapmam gerekti." Dudaklarını bastırdı okşadığı yere. "Hadi." Küçüğünün birşey demesine fırsat tanımadan indi arabadan.

Geldikleri alan ufak bir gölün kıyısıydı. Etrafta bir iki çift varken tenhalık ve sadelik bir aradaydı. Gölün hemen kenarında meyve vermeye başlayacak elma ağacının dökülen bir iki yaprağı gölün berrak suyunu renklendiriyordu. Çimenlerin arasındaki papatyalar polenlerini ayakkabılarına bulaştırıyordu. "Minho!"

Turunculu, ufaklığın beline sarılıp başını boyun girintisine eğerken "Hım?" Diye bir ses çıkarmıştı. Küçük olan parlak gözleriyle gölü izlerken ellerini belini saran ellerin üzerine koydu. "Burası çok güzel! Peri masalı gibi..."

Ufaklığı kolları arasında döndürüp yüzlerini birbirine yaklaştırdı. Burunları birbirine değerken anın tadını çıkarıyorlardı. "Sen daha güzelsin," Pembe yanaklarına tezat neşeli gülümsemesi ile ona bakan küçüğün göz altına minik bir buse kondurdu. "Bir peri masalından daha güzelsin."

Parlak gözler biribirinden bir an olsun ayrılmazken büyüğü sesli bir şekilde yutkundu. Karşısında tatlı oğlanın kızarık yanakları ve parlak gözleriyle cesaretlenirken konuştu. "Ve ben, bu güzelliğinin sadece bana ait olmasını istiyorum." Küçüğün gözleri kocaman açılırken yanakları olabilir gibi daha da kızarıyordu. "Sana elmacı güzeli değil de elmacı güzelim demek istiyorum..."

Gözlerini kapatırken dudakları arasından birkaç kelime daha firar etti. "Sevgilim olmanı istiyorum. Seni seviyorum." Ve birkaç sözcüğün ardından birbirine yapboz gibi eşlenen dudaklar buluştu. Her zaman olduğu gibi küçük bir öpücük değildi bu. Daha şehvetli daha duyguku bir öpücüktü. Minho, ufaklığın dolgun alt dudağını emerken küçük olan ensesindeki saçları çekiştiriyordu.

Nefesleri kifayetsiz kalıp ayrıldıklarında alınlarını birbirine dayadılar. "Bu evet demek mi?" Kıkırdadı Jisung. "Bu evet demek."

Saatler saatleri kovalayıp orada vakit geçirirlerken batmaya başlayan gün ile ayaklandılar. El ele arabalarına doğru yürürlerken ikisinin de yüzünden gülümseme düşmüyordu. "Sonra bende dedim ki... Ay! Ne dediğimi unuttum."

Küçük hararetli hararetli anlatıyor Minho ise abartı tepki vererek onu dinliyordu. Motoru çalıştırıp ana yola çıktıklarında ufak oğlan hala son dondurmayı nasıl alamadığını anlatıyordu. Minho gözlerini bir saniyeliğine yoldan ayırıp sevgilisine döndüğünde duyduğu gürültü ve sarsıntı ile ufak oğlanın üzerine kapadı kendini.

Yandan gelen freni patlamış bir yük kamyonu arabalarına sürücü tarafından çarpıp onları takla attırırken Minho sıkıca küçüğüne sarılıyordu. Başında hissettiği acı ile kollarını çözdü istemeden ve oracıkta bilinci kapanıp sürücü koltuğuna yığıldı.

"Minho!" Küçük oğlan kanayan burnunu umursamadan sevgilisine ulaşmayı denediğinde takladan dolayı sıkışan ayağıyla çığlık attı. "Minho," çoktan ağlamaya başlamıştı ve sevgilisi uyanmıyordu. Uzanabildiği kadar uzanıp büyüğünü sarstığında cevap alamaması ağlamasını şiddetlendirirken ne yapacağını bilemez haldeydi.

Elini yavaşça büyüğünün yüzüne çıkardığında turuncu saçlara bulanmış kan eline gelmişti. Gözleri bununla kocaman açılıp yaşların hızı artarken acıyan ayağıyla bir kez daha çığlık attı. Başını geriye yaslayıp ne yapacağını bilmez halde ağlarken Minho'nun ayağının dibine düşen telefonunu gördü. Uzanıp aldığında hızlanan nefesini sakinleştirip acil aramadan 911'i aradı. Ardından ne yapacağını bilmez halde şifreyi açıp rehbere girdi.

Son aramada 'Mina' diye kayıtlı numarayı aradı ve açılmasını bekledi. Hat cevapsıza düşerken dönüp tekrar Minho'ya baktı. Kan, beyaz gömleğini kaplamıştı ve yüzünün rengi solar gibiydi. "Hayır.." Sıkışan ayağını dişlerini sıkarak çekmeye çalıştığında gelen 'kıtırt' sesiyle bir veryansın kopardı. "Acıyor!"

Bacağını boydan boya bir ağrı kaplarken derin derin nefesler alarak elini sevgilisinin yarasına bastırdı. Kan durmaksızın akıyor ve kuruyordu. Turuncu saçlar kandan kurumuştu. "Lütfen..." Tanrıya yalvardı ufak oğlan. "Lütfen onu da benden alma..." Ağlaması ona hiç yardımcı olmazken ayağının acısına dayanamacağını hissetti. Gözleri hafifçe karnını bulurken kendi beyaz tişörtünün de kana bulandığından yeni haberi oluyordu. "Lütfen, yardım et bana."

____
SELEME
NASİL OLANZİ SİZ
VALA BEN BİPOLAR MANYAK PSİKOLOJİK SIKINTILARO OLAN BİSEYİM SUAN
cok uzuluyom la boyle seyler yazarkene
Neysekine
Bise olamz
Hadi bb
Bem kaçanzi

Elmacı Güzeli | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin