[17]- Dalga -

1.5K 129 99
                                    

Çok dikkatli okuyun kızlarım bu bölümü.
İyi okumalar...
--
Kartal °

Sabahın erken saatlerinde uyanmış, hızlıca bir duş alıp her zamanki gibi giyindikten sonra kendimi aşağıya atmıştım. Bizim küçük bey yeni yeni uyanıyordu sanırım. İnanır mısınız bilmem ama, tam üç gündür tek kelime konuşmadık. Yani monoton şeyler dışında yüz yüze de gelmedik.

Evden çıkmadı, bu yüzden çok konuşmamıza gerek kalmadı. Şaka gibi...
Yine psikolojik sorunlar olsa gerek diyerek sustum ve nedenini sormadım bu sefer.
Yine de bu durum canımı sıkmıyor değil. Çünkü neden bir soğuk bir sıcak anlayamadan çok hızlı değişiyor ruh halleri. Aşağı inip bir kahve içmiş, yanımıza gelen Rıza bey yüzünden yerimde doğrulmuştum.

" Günaydın Kartal, nasılsın?"

" İyiyim, siz nasılsınız?"

" İyiyim.. Savaş uyanmadı mı?"

" Uyandı, giyiniyor sanırım bilmiyorum."

Başını onaylarcasına sallarken yanıma oturmuş, derin bir iç çekip bana bakmıştı. Bir şey söyleyecek gibi duruyordu. Biraz fazla düşünceli gibi.

" Savaş biraz mutsuz görünüyor bu sıralar, bana anlatmadı... Sorun ne?"

Ona doğru dönmüş, ellerimi birbirine kenetleyip konuşmaya başlamıştım. Büyük bir dikkatle dinliyordu beni. Tabii söz konusu göz bebeği olunca..

" Bilmiyorum Rıza bey. Bana karşıda mesafeli, bu yüzden anlayamadım nedenini."

" Bugün annesinin ölüm yıldönümü, ondan etkilenmiş olabilir..."

Hafif şaşırmış gibi kaşlarımı kaldırıp indirdikten sonra başımı sallamış,
" Olabilir."  Demiştim. Bunu hiç düşünmedim, bu yüzden bu kadar mutsuz olabilirdi. Yani sanırım başka bir nedeni yoktu.

Aşağı inen Savaş yüzünden konuşmamızı kesince derin bir nefes alıp ona doğru döndüm. Üzerinde siyah bir gömlek, altında mavi, geniş bir pantolon ve Converseleri ile her zamanki gibiydi. Yanımızdan geçip gidecekken babasının sesi ile durup dönmek zorunda kaldı.

" Günaydın yok mu oğlum?"

" Günaydın baba.."

" Gel, otur."

Sesini çıkarmadan gelip onun yanına oturmuş, ayak ayak üstüne atıp arkasına yaslanmıştı. Asla yüzüme bakmıyor. Asla..
Babası ona doğru dönmüş, " Gidecek misin mezarlığa?" Diye sormuştu sakince .
Savaş başını onaylarcasına sallayıp susmaya devam etti.

" Kartal seni götürsün, ne zaman gidiyorsun?"

" Birazdan ve tek gideceğim."

Anlamaz bir ifadeyle ona bakarken babası bir bana bir ona bakmış, " Neden? Onsuz çıkma, ne olur ne olmaz yanında olsun." Demişti.
Savaş bir süre ısrar etse de sonunda kabullenmek zorunda kaldı.
Ne alâka şimdi? Demek sorunun içine bende vardım.

Kahvaltısını yapmış, benden önce gidip arabaya binmişti. Sessiz sedasız arabaya geçmiş, babasının söylediği mezarlığa sürmüştüm.
Sesini duydum birkaç dakika sonra ilk kez.

" Önce çiçekçiye uğrayacağız."

" Tamam..."

Sadece iki cümle. Sonrası aynı sessizlik.
Birkaç dakika geçmeden bir çiçekcinin  önünde durunca bensiz girmiş, ve elinde bir sürü çiçek ile dönmüştü. Arka kapıyı açıp çiçekleri yavaşça indirmiş, ardından kapatıp kendisi ön koltuğa geçmişti. Yola devam ettik. Durgun duruyordu, orada nasıl olacak bilmiyorum ama.
Yol boyunca aynı durgunluk devam etti onda.

•İntizar• [bxb] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin