[1] - Küçük bey -

7.7K 354 123
                                    


Elzemden sonra hızımı alamadım sanırım. Bize bir bxb daha iyi giderdi arkadaşlar. Buna da değer vermeyi unutmayın 💪😔
Neyin ne olduğunu okuya okuya anlayacaksınız ben hiçbir şey söylemeden sizi bölümle başbaşa bırakıyorum.
İyi okumalar ⭐

---

İçine girdiği koca salonda gözlerini gezdirirken bir yandan derin bir nefes almış, kalkıştığı işin doğru olup olmadığı sorgulamayı bırakmaya çalışırken karşısında dikilen adama dönmek zorunda kalmıştı.

" Tam vaktinde geldin Kartal."

Bir şey demeden ellerini arkasında birleştirmiş onu izlerken karşısındaki orta yaşlarını da epey geçmiş adam elini omzuna koyup samimi bir şekilde sıvazlamaya başlarken, " Savaş birazdan yanımıza gelir. Gel öncesinde biz seninle biraz konuşalım olur mu?" Diye sormuştu karşısındaki ciddiyetten asla ödün vermeyen adama.

Kartal başını aşağı yukarı sallarken adamı takip etmeye, bir yandan ortama ayak uydurmak amaçlı bu üst düzey gösterişli evi incelemeye başlamıştı.
Adam koltuklardan birine oturmuş, hizmetli kız hemencecik dakikalardır bu anı bekler gibi hızlı bir şekilde kahvelerini getirip bırakırken Kartal sakince karşısındaki tekli koltuğa oturup konuşmaya girmesini beklemişti.

" Öncelikle, istediğin bir şey var mı?"

" Hayır. Bir an önce konuya girelim, bana yeter."

Adam derin bir nefes alıp gülerek başını aşağı yukarı sallarken, " Baban da böyle sabırsız ve hızlıydı, ah ah.. özlemedim değil." Demişti sonda ister istemez kendini kötü hissederken. Ama karşısındaki adam hiç oralı olmamış, ciddi tavrından ödün vermeden onu dinlemeye devam etmişti.

Karşısındaki bu Cumhuriyet Başsavcısı olmasının yanı sıra aynı zamanda birkaç sene önce vefat eden babasının kıymetli dostu, iyi bir adamdı. Sözünün eri olduğu da onu senelerdir bir saniye bile ihmal etmemesinden anlaşılıyordu.

" Baban ölmeden birkaç gün önce... Seni bana emanet etmek istedi. Ama bunun, senin dik başlılığın yüzünden pek mümkün olmayacağını söylerdi hep. Kartal ne yapar ne eder bakar başının çaresine, ele avuca sığdıramazsınız onu derdi. Bak , öyle de oldu ya..seneler sonra ilk kez yanımda uzun bir süre bulunacaksın."

Kartal onu pür dikkat dinlerken derin bir iç çekmiş, bakışlarını hiç dokunmadığı kahvesinden çekip tekrar adama dikince, " Teklifinizi bu sefer geri çevirmek istemedim." Demişti dürüstçe.

Adam yerinde biraz öne gelmiş, " Bak Kartal, oğlumu bilmiyorsun. Çocukluğundan beri akıl almaz bir çocuktu o. Yaşıtları gibi değildi. Hele onu Zapt etmek... çok zor. Biraz serseri mi yoksa kafasında mı var diye düşünmüyor değilim bazen." Demişti her ne kadar bu konudan dertli olsa da sonunda gülerek.

" Neden? "

" Eşimin ölümünden sonra çok değişti. Kaybettiğinde gerçekten küçüktü,belki biliyorsun. Biraz fazla etkilendi ve sonra öyle büyüdü. Şimdi onun güvenliği ve mutluluğu benim için her şeyden önce geliyor. "

Başını aşağı yukarı sallamış, adamın halinden anlarken onu merakla dinlemeye devam etmişti.

" Sen bana babanın emanetisin. Ve şimdi ben sana oğlumu emanet ediyorum... Onun her daim yanına olabilecek, koruyacak, onunla yakın olacak, halinden anlayacak bir sen geldin aklıma. Sonuçta ikiniz de kayıp nedir biliyorsunuz ve sen , bunu yapabilecek bir adamsın."

Kartal elindeki kahve fincanını yavaşça beyaz sehpanın üzerine bırakırken ona dönmüş, " Sizi kırmayacağım. Umarım onunla iyi anlaşırız. Aksi takdirde üzgünüm ama.. emanetinize hıyanet etmek durumunda kalabilirim." Demişti açık açık.
Niyetini gizlemek istemiyordu. Başını şişirirse gidecekti, bu kadar basitti onun için.

Adam anlamış bir şekilde kafasını sallarken, " Sorun değil oğlum. Eti senin kemiği benim. Onu koru kolla, ona arkadaş, abi ol gerisinin bir önemi yok. Sabret sadece, iyi olacağına inanıyorum. Ben ona sadece bir koruma değil, abi de alıyorum. Öyle düşün." Diye karşılık vermişti.

Kartal, " Pekâlâ... Tanışalım o zaman küçük bey ile." Demişti teklifini kabul ettiğini belli eder gibi. Adam gülerek arkasına yaslanırken merdivenlerden inen oğlu önce ona , sonra karşısındaki yabancıya bakmış, " Küçük bey derken?" Diye sormuştu yanlarına gelirken.

Bela geliyorum demez diye düşünen Kartal yavaşça onun geldiği yöne doğru dönmüş, oldukça genç, yakışıklı, ve aynı zamanda sevimli bir surata sahip, daha ilk cümlesinden bile onunla çok uğraşacak olduğu anlaşılan gence bakmıştı.

" Küçük degil misin?"

Genç adam karşısına, babasının yanına otururken derin bir iç çekmiş, " Kim bu baba?" Diye sormuştu onu o an için umursamadan.
Kartal bu hallerine zor sabretmeye başlarken sadece ikisini izliyordu.

Babası samimi bir şekilde oğlunun kolunu sıkıp bırakmış, " Yeni koruman. Timuçin'i hatırlıyor musun? Onun oğlu." Demişti sevinçli bir şekilde. Oğlu anlamış gibi bir ifadeyle korumasına dönünce, " Bana soruldu mu peki?" Diye sormuştu babasına.

Kartal şimdiden  çok zor bir genç olduğunu anlamıştı.

" Hadi ama Savaş, yorma beni. Gidiyorum şimdi. Kaynaşın siz."

Babası ayağa kalkıp onlara son kez bakıp salonu terk edince Savaş gülerek arkasına yaslanmış, " Koruma ha.. daha neler göreceğiz acaba?" Diye düşünmüştü dışından dışından.

" Dadı değil, korumayım. Neyini abartıyorsun?"

" Benimle böyle ko-"

" Seninle istediğim gibi konuşurum küçük bey, babanın izni var. Şimdi rahatladın mı?"

Karşısındaki ondan yaşça küçük genç yerinde doğrulup öne doğru eğilmiş, ona yemyeşil irislerinden buz gibi bakışlarını yollarken, " Umurumda mı zannediyorsun?" Diye sormuştu.
Kartal omuzlarını silkmiş, ayağa kalktığı gibi saatine bakarken, " Umurunda olsun ya da olmasın. Bana emredilen neyse ona göre hareket ediyorum. Şimdi bana programını yolla."  Demişti asıl emirleri o verirken.

Savaş gülerek ayağa kalkmış, yanına ulaşıp tam önünde dururken,
" Hayırdır? Burada emirleri kim veriyor beyefendi?"Diye sormuştu ondan şimdiden hiç haz etmediğini açık açık belli ederken.

Karşısındaki adam boyları eşit olmadığı için kafasını biraz eğip ona bakmış, " Baban." Diye karşılık vermişti.

" Sen benim korumam değil misin? Çıkar babamı aradan. Ben veriyorum emirleri."

" Öyle mi küçük bey?"

" Öyle. Ayrıca küçük bey demezsen sevinirim. On dokuz yaşındayım ben."

Şimdiden ukala ve kendini beğenmiş tarafından şikayetçi olurken derin bir nefes almış, " İlgilenmiyorum.  Her neyse, kuralları, programı, dersleri, yapılacakları... Her ne istiyorsan, konuşalım. " Demişti pes eder gibi.
Daha çok pes etmiş gibi görünmek istiyordu şimdilik.

Oklar eline geçmiş gibi sevinen genç başını aşağı yukarı sallarken, " Takip et beni." Demişti merdivenlere dönerken. Burada kimin sözünün geçtiğini herkese kanıtlamak ister gibi bir hâli vardı.

" Aldık başımıza belayı.."

----

Söyle minicik bir bölümle başlayalım.
Konuya hakim oldunuz bence 👌

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, yıldızımız bol olsun.

•İntizar• [bxb] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin