Kolumu tutan elin sahibine baktım, yarı uyanık gözlerle bana bakıyordu. "Seungmin, başardık mı?Herkes iyi mi?"
Gözümden akan yaşlar ve yüzümdeki tebessüm ile cevap verdim. "Herkes iyi, senin sayende başardık."
Olduğu yerden doğrulmaya çalıştığında gözlerini kısarak dişlerinin bir kısmının gözükmesinden ağrısı olduğu belliydi. "Kendini yorma, dinlenmelisin." dedim başının altından tutarak diğer elimle de yastığını düzeltirken.
Daha yatakta oturur hale gelemeden güçsüzlükten yatağa geri uzanmak zorunda kaldı ona yardım ederek oturur hale getirdim, arkasına yastığını koyarken yüzünde tatlı bir gülümseme vardı.
"Söz veriyorum bir daha gürültü yapmayacağım, yeterki bizi bırakma!" Jisung ağlayarak Bangchan'ın ayak ucunda yere oturarak üzerindeki örtüyü çekiştirmeye başladı.
Changbin kapının kenarında suç işlemiş bir küçük çocuk gibi hafif eğdiği başı ile uzanan bedene bakıyordu. Aralık dudaklarından bir şey söylemek istediği belli oluyordu ama ses çıkarmıyordu. Yatağın yanından çekilerek Jisung'un arkasına geçtim ve ikiliyi izledim.
"Changbin iyi misin?" Yüzündeki gülümseme solmuştu, telaşlı gözlerle ona bakıyordu.
Yutkunarak Bangchan'a cevap verdi. "Seni kurtaramadım." derken yüzündeki ifade bozulmaya başlamıştı, dudak kenarları çenesine doğru çekiliyordu titreyerek; tekrar ağlamaya başlayacağı belliydi.
"Lütfen beni affet!" diyerek koştu ve sarılarak gözyaşlarını serbest bıraktı.
Önce şaşırsada sonra gülerek sırtını okşamaya başladı. "Elinden geleni yaptın, seninle gurur duyuyorum Changbin."
Lee Know sadece Bangchan'ın Changbin'in sırtında duran elini tutarak konuşmuştu. "İyi iş çıkardın."
"Hepimiz iyi iş çıkardık.""Bölmüyoruz değil mi?" Hyunjin ve Jeongin açık pencereden içeri bakıyorlardı.
"Hey gökyüzüne bakın." Jisung'un sesiydi bu, gecenin karanlığını aydınlatan daha önce görmediğim ışıklar geziniyordu.Mor, yeşil ışıklar... Kutuplarda gözüktüğünü duymuştum, şuanda ise buradan da görülüyordu.
Herkes auroraları izlerken Bangchan'a baktım, o da görebilmek için eğilmeye çalışıyordu. Perdeyi sonuna kadar çekerek yatağın kenarına oturdum, bir elimi pencere tarafındaki omzuna koyarken bana yakın taraftaki kolunu omzuma aldım. Benden destek alarak pencere tarafına döndü, o da başını yukarı kaldırarak gökyüzündeki renklerin hareketini izledi.
Lee Know'un ağzından kısık sesle çıkan bir kaç kelimeyi işitmiştim. "Bu gece gökyüzü senin gibi ışıl ışık kardeşim..."
..................................................................
Buradan sonrasında karakterlerin ölümü var!!!İstemiyorsanız son bölüme bakabilirsiniz.
............................................................................. 3 AY SONRA ............
-FELİX-
Burada olması lazımdı ama onu hiç bir yerde göremiyordum. Parıltısını aradığım yıldız karanlığa gömülmüş gibiydi, ardında hiç bir iz kalmadan yok olmuştu sanki.Hızlı bir şekilde karanlığın içerisinde ilerlerken kıyafetimi çeken kuvveti hissettim. Pantolonumun cebinden çıkan kağıt bir noktaya doğru çekiliyordu.
Hyunjin'in bana verdiği resimdi bu, hiç düşünmeden benden uzak uçlarından uzayarak parçalanmaya başlayan çizimin peşinden gitmiştim; belki de sonumu getirecek hamle buydu.
Hızla giderek kağıdı tam yakalayacağımda küçük parçalara ayrılmıştı üzerimdeki kıyafetlerle beraber.
Karşımda tüm heybetiyle görüş alanımı kapatan, ışığı bükercesine kendi üzerinde dış hatlarını sararak bana yarım daireye yakın şeklinde gözüken cismi farkedememiştim.
Daha önce de diğer evrenlere gidebilmek için karadeliklerden geçmiştim ancak tuhaf bir biçimde bu devin çekim gücü diğerlerinden daha yüksekti, ak deliğe açılmıyor muydu?
"Hayır..." dedim kendimi teselli edercesine. "İllaki bir noktaya açılıyor olmalı, değil mi?"
Yığılma diski yok gibiydi, bense olay ufkundaydım. Işık hızında hareket edersem belki de ondan uzaklaşabilirdim, elimde çizimden kalan küçük parçacıklarla beraber ters yönde hareket etmeye çalıştım.
Onun çekimi ise benden daha güçlü geliyordu, ışık hızından daha hızlı hareket edemezdim.
Kendimi bırakmadan tekilliğe yaklaşırken hızımı daha da arttırmaya çalıştım ancak bu sadece gücümü tüketmişti ve enerjim kalmadığı gibi öncekinden daha büyük bir kuvvet hissederek tekilliğe düşmüştüm.
Zifiri karanlığın içinde en dibe doğru çekiliyordum sonu yokmuşcasına. Girdiğim noktayı göremiyordum, o kadar karanlıktı ki gözlerimin açık olduğunda da şüpheliydim.
Yeteneğim sayesinde basınç ve sıcaklık gibi şeylerden etkilenmiyordum ama eğerki bu kütlenin toplandığı noktada akdelikle bağlandığı yer yoksa o zaman burada kapanakısılmış olurdum. Ne kıpırdayabilirdim ne de kaçabilirdim sadece olduğum yerde ölmeyi beklerdim.
Uzay zaman dokusu giderek daralıyordu, beni sıkıştırmaya çalıştığını hissediyordum. Uğraşsam bile hareket edemiyordum, geçtiğim yerlerden daha dardı. Tek kolum başımın yanında sıkışmış diğeri ise bedenimden yukarıya uzanmıştı, bir bacağımsa diğerinden daha yukarıda duruyordu.
Belkide bu sefer daha acılı bir geçiş olacak diye düşünürken ayak parmaklarımın uçları erişebileceğim son noktada durdu. Korktuğum şey olmuştu, buradan kaçış yoktu.
Gözlerim dolarken tekrar kıpırdamayı denedim. Olmuyordu, acıdan değil çaresizlikten yaşlar süzülüyordu yanaklarımdan. Bu doku beni parçalamıyordu ancak sığabileceğim en dar noktaya sıkıştırmaya çalışıyordu.
İçimde kalan son umut kırıntılarını da yine aynı denemeye harcadım gücüm tükenene kadar, en son ise hareketsiz kalmıştım. Yapabileceğim iki şey vardı, ya ölmeyi bekleyektim ya da güçlerimi teslim ederek ani bir şekilde ölecektim.
Kafamla aynı noktada sıkışmış elimi yanaklarımda gezdirdim, yıldızlarım; onları özleyecektim.
Yıldızlardan sadece yedi tanesi eksikti, onlar da benim dünyadaki yıldızlarımdı. Gözlerimi kapattım gücümü serbest bıraktığım anda parçacıklarıma ayrılmadan önce arkadaşlarımı düşünerek son bir söz söyledim.
"Sonraki hayatımızda yıldız gibi parlayalım."...
-Yazar-
Hyunjin yarın teslim edeceği resimlerden sonuncusunu da bitirerek yüzüne yayılmış boya izlerini çıkarmaya gitmişti, o yüzünü yıkarken yanına yaklaşmıştı Seungmin. "Hyunjin ben yarından itibaren işlerime dönsem iyi olur.""Emin misin? Burada benimle kalmaya devam edebilirsin."
"Yavaş yavaş bende düzenime devam etmeliyim, sürekli senin kazandıklarınla yaşamaya devam edemem."
"Peki..." dedi yüzünü kuruladıktan sonra elini omzuna koyarak. "Kapımın sana her zaman açık olduğunu sakın unutma, gücünü kullanmaya hazır olmadığından şüphe dahi edersen hemen geri gel."
Gülerek başı ile onayladı Seungmin. Ardından Hyunjin yarın götüreceği çizimleri ayarladıktan hemen sonra ikisi de uyumak için odalara çekildi. Bugün yatakta uyuma sırası Hyunjin'deydi, dün koltukta uyumuştu ki bu yüzden uykusuzluğun da etkisi ile kafası tam yerinde değildi.
Yarın çizimleri yeni müşterisine götürecekti, aralarına karışan yanık izleri ile süslenmiş tablodan habersiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Hayat
FanfictionÖzel güçlere sahip sekiz kişi ve kurtarılmayı bekleyen büyüye düşman bir dünya. Yaşam kurtulacak mı? Sekiz kişinin sonu ne olacak?