Bölüm 15~Tehlike Çanları~

164 59 40
                                    

"Kötülük  sizin dışınızda gelişen bir eylem değildir;bu kalbinizdeki bir deneyimdir."
                                                          JOSEPH MURPHY

Gümüş Kuyuda gece kendini gündüze teslim ederken kimileri için hayat seyrinde ilerliyor kimileri içinse geriye sarıyordu. Çağın Akay, sabahın ilk Işık'larını kaldığı mahzenin tavan aralıklarından süzen ışık ile görmüştü. Yeni başlayan gün ona yardımcı olmuyordu. Saatler süren işkence cezası sona ermiş olsa da vücudunda ki yaralar hala taze ve kanıyordu. Acıdan akan göz yaşları kurumuş, çürüyen vücudunun sızılarını daha çok hissediyordu. Yerde kaskatı kalmış acılarına direnmeye çalışıyordu. Dün gece büyük bir ders almıştı. Kaçış yoktu, ne ailesinden ne de kendinden. Kendini tamamlayabilmesi için  Güneş' e ihtiyaç duymuştu ama bu kaçış planı bile ona ölüme yakın bir ceza ile geri dönmüştü. Üstelik bu plandan henüz babasının haberi olmadığı halde böyle bir zulüm yaşamıştı. Ejder Akay oğlu Çağına güvenmemek ile birlikte ona örgütün tüm sorumluluklarını kaldıracak güç yüklemesi yapıyordu. Çağının yaşamı ailesine itaat etmekten geçiyordu. Sadece Çağın değil tüm Akay mensupları için geçerliydi bu zorlu seçim. Çağını çağın yapan soğuk kişiliği ve insanlardan uzak yaşam tarzıydı. Tekrar o haline geri dönmeli ve tüm merhametini unutmalıydı. Yaşadığı acıyı iliklerine kadar hissederek anladı tekrar kim olduğunu. Yüce örgütün en gözde üyesiydi. Yaşamak için öldürmek yada kirli işlerin devamını getirmek zorundaydı. Bu zorundalık ona doğuştan bahşedilmiş, kaderi Ailesi tarafından doğduğunda yazılmıştı. Şimdi ne yapacaktı? Benliğini nasıl tamamlayacaktı. Vücudunda ki yaralar elbet geçerdi. Ancak kalbine kazılan acı ve öfke yıllarca geçmeyecekti. Az sonra kaldığı hücrenin kapısı açıldı. Kimin geldiğini görmek istemedi. Babasını görmek şu an en son istediği şeydi. Beyna hücreye girdiğinde Çağının son halini gördüğünde dona kaldı. Bu kadarını tahmin edememişti.

"Ne oldu sana böyle ?"Çağına doğru eğilerek yüzünü kendi yüzüne doğrulttu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ne oldu sana böyle ?"
Çağına doğru eğilerek yüzünü kendi yüzüne doğrulttu. Beyna, kan revan içerisinde kalan yüze uzun uzun baktı.
"Gitmemiz gerek" dedi Beyna.
Tedirgindi. Çağının başına gelenler tek bir hatasında aynısı kendi başına da gelebilirdi. Her ne kadar ailesine karşı güven verse de sadakatli davransa da yapılan yanlışı kendi Anne babası değil, amcası Ejder Akay da söz biterdi. Akayların Başkanı Ejder olduğu için Örgütün de Liderlerinden biriydi. O yüzden Akay çocuklarının ailelerinin sözünden dışarıya çıkması söz konusu olamazdı. Örgütün temel kurallarından biriydi sadakat. Tek bir yanlış, çatlak bir bardağın suyu sızdırması gibi ortalığa yayılabilirdi. O yüzden alınan nefese bile dikkat edilmesi şarttı. Var gücü ile Çağını kaldırmaya çalıştı. "Bırak" dedi Çağın öfkeli ses tonuyla. Beyna gelen emire uymadı.

Öfkesini acısına bastıran Çağın, Beyna' dan gelen yardım eline itimat etmedi. Güçsüz ve savunmasız görünmek onu çileden çıkarıyordu. Hele ki karşısında Beyna varken buna katlanmak oldukça can sıkıcıydı. Beyna hücreden ayrılıp bir kaç dakika sonra bir kova su ve ıslak bez ile geri döndü. Yavaşça Çağının kanlı yüzünü temizlemeye başladı. Çağını ne olursa olsun devrilmeyen bir kaleye benzetiyordu. Küçüklüğünden bu yana onu ilah olarak görmüş hatta abisi Bora' dan ileri tuttuğu olmuştu. Şu kesindi ki; Beyna, Çağına tapıyordu. Ona olan aşkını gizlice içinde büyütmüş beslemişti. Çağın hiç bir zaman bunu bilmese de, Beyna zaman zaman bunu belli etmeye çalışmıştı. Hakkında bildiği şeyleri Çağın bile bilmezken, Beyna ilmek ilmek işliyordu bu aşkın hırkasını yüreğinde. Entrikalar ve karanlık olaylarla dolu bu ailenin içerisinde duygu sarmalına yer olmasa da gizli gizli her birinin içeresinde, söylenmesi zor zaafları bulunuyordu. Çağının yaralarını temizlerken onunla ilgili her şeyi gözünde canlandırdı. En sevdiği spor Basketbol, hatta lise döneminde üst lige yerleşmiş ve Gümüş Kuyu' da başarısı oldukça ses getirmişti. En sevdiği film aksiyon türüydü, yemek ayırmaz her türlü yemeği yer, çok iyi gitar çalar, bundan iki yıl önceye kadar kendi oluşturduğu, müzik grubu ile birlikte sahne alırdı. Kendini geliştirmeyi seven ve sosyal biri olarak bilinirdi Çağın Akay. Ancak esas gerçek hayatı devreye girene kadar. Bir keresinde Henüz hepsi küçük yaşlardayken, Beyna' nın oyun odasına girip, onun saçlarını okşamıştı, kaçamak bir öpücük bırakıp odadan kaçmıştı. Beyna henüz ilk tutulmasını o küçük yaşında hayranlık olarak sakladığı duyguyu tutku dolu aşka çevirmişti. Ergenlik yaşlarına geldiklerinde bu yaşanılan duygu kaçınılmaz oldu. Her an Çağını takip ediyordu. Yatak odasında uyurken, gece gözetlemeleri, duş alacağı zaman onu arzulayıp çırılçıplak seyretmesi de cabasıydı. Çağının vücudunda ki her izi her kıvrımını beynine kazımıştı. Çoğu gece onu arzulayıp kendini tatmin etmeye bile çalışırdı. Bu gözü dönülmüş istikrar Beyna' nın zaman zaman psikolojik sorunlarını ortaya çıkarırdı. Çağının eski sevgilisi Gül, bir proje ilişkisi olsa bile ondan haz etmez ve okulda zavallı kıza işkenceler ederdi. Çağın bunu öğrendiğinde tabi ki Beyna'ya cezası ağır oldu. Üç gece karanlık bir hücre de fareler ve hamam böcekleri ile birlikte zaman geçirdi. Ancak yine de Çağına olan ilgisi azalmadı. Aksine katlanarak çoğaldı.

Şimdi ise karşısında gördüğü bu yüce genç Çağın Akay, ıslak bir kedi yavrusuna dönmüş, Beyna' nın merhametine kalmıştı. Vücudunu derinden temizleyerek göz yaşları içerisinde kaldı Beyna. Çünkü Koca dağı yaralanmış hasar almıştı. Ani gelen telefon sesi ile irkildi. Elinde ki bezi kovanın içerisine koydu. Arayan korumasıydı.

''Efendim''
''Zamanlama konusunda seni uyarmam gerek. Ne oldu? Söyle çabuk!''
''Efendim kusura bakmayın. Acil olmasa sizi rahatsız etmezdim.''
''Uzatmadan söyle hadi!''
''Dediğiniz kişi hakkında öğrendiğim, önemli bir husus var''
''Yani? Sonuç?''
''Bunu kendiniz görmelisiniz'' dedi koruma. Beyna cevap vermeden telefonu kapattı. Güneş yavaş yavaş ağına düşüyordu. Hakkında edindiği bilgiyi, şu an her şeyden çok merak ediyordu ancak Çağını bu şekilde bırakamazdı.

''Buradan çıkmalıyız. Bana tutunabilecek misin?'' Çağın Beyna' nın yardımıyla ayaklandı ancak daha sonrasında kendi ayaklarının üzerinde kalarak ilerlemeye devam etti. Mahzenden dışarıya çıktıklarında, Çağın gökyüzüne bakarak derin bir nefes aldı. Nefes aldıkça canı yanıyordu. Aldırış etmedi. Ailesi karanlığın içerisine onu gömmüştü. Ancak o karanlığın içerisinde bile özgür olmayı tercih etti. Gökyüzüne çıkmak onu sakinleştirdi. Az sonra yanlarına siyah cip ile Ejder Akay geldi. Bu kez yine gerildi. Beyna kolundan tutarak onu sakinleştirmek istedi. Fakat kolunu bir çırpıda Beyna' nın elinden kurtardı. Arabadan inen Ejder, oğlunu süzerek ağır ağır yaklaştı.

SEÇKİNLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin