Bölüm 6

45 5 0
                                    

Leda Arslan

Leda ile geçirdiğimiz yolculuktan çok memnun kalmıştım. İlk defa benimle rahatça konuşabilen biriyle karşılaşmıştım çünkü. Ben o kadar kolay arkadaş bulabilen, sosyal insanlardan değildim. Babamın işi yüzünden arkadaş bulamıyordum. İnsanlar benimle iletişim kurmaktan kaçınıyorlardı. Yanımdaki insanın rahatsızlığını hissedebiliyordum. Bu kötü duygular arasında yaşamak zor geliyordu bana. Keşke normal bir yaşantım olsaydı diye düşünmeden edemediğim zamanlar oluyordu. O yüzden Leda benim için değerliydi. Şu zamana kadar edinebildiğim tek arkadaştı. Hatta 'bu yolculuğa iyi ki çıkmışım' dememi sağlayan tek insandı. Aslında bana da garip geliyor bir gecede arkadaş edinebilmem. Sanırım o kadar çok arkadaş ihtiyacı duyuyordum ki yanımdaki kişinin tam olarak kim olduğunu ailesinin ne iş yaptığını ve bunun gibi önemli bir sürü bilgileri öğrenmemeyi seçmiştim.

Bu yaz tatilinde inanamayacağım şeyler oluyordu. Önce arkadaş bulmuştum ve şimdi de o arkadaşla aynı eve taşınıyorduk. Acaba başka neler olacaktı? Bu kadarı bile benim için yeter de artardı. Yolculuğa çıkmadan önce tek düşündüğüm şey kendimi değiştirmekti.  Belki de kendimi yalnız başıma değiştiremezdim.

"Sen bekle ben emaneti verip geliyorum"

"Tamam"

Evlerinin önünde ne yapacağını bilemez bir vaziyette adım atarak daireler çiziyordum. Çok heyecanlıydım ve sabırsızlanıyordum. Artık emindim. Bu yaz tatili ilginç bir hal almıştı.

Gülümsüyordum. Buna engel olamıyordum. Arada gökyüzündeki bulutlara bakıyordum. Ne kadar güzellerdi...Olduğum yerde durdum.Biraz hüzünlenmiştim. Acaba babam ne yapıyordu? Bensiz ne yapardı ki. Arkadaş bulamadığım için ağladığım zamanlarda yanıma gelir beni neşelendirir ve benim özel olduğumu söylerdi. Benim için ninni bile ezberlemişti. Yanaklarımda bir ıslaklık hissettim. Elimi yanağıma götürdüm. Gözyaşı. Babam benim için hem anne hem babaydı. Şimdi onu hiç tanımadığım bir kadının eline emanet etmiştim. Çok aptalmışım. Acaba beni özlüyor mudur? Acaba ben doğru olanı mı yaptım? Ama içimden bir ses o evden gitmem gerektiğini söylüyordu bana.Kafamda binlerce soru vardı. Mina teyzenin kurabiyelerinden tekrar yiyebilecek miydim? Onca işinin arasında bana vakit ayıran canım babamı tekrar görebilecek ve onunla güzel vakitler geçirebilecek miydim?

Derin bir nefes aldım. İki elimle yanaklarıma birkaç kez çarptım.

"Neler diyorum ben? Tabii ki de onları göreceğim. Onlarla işim bitmedi. Daha elimden çekecekleri var o ikisinin. Üvey anneme gelecek olursak onunla da iyi anlaşmanın bir yolunu bulacağım. Beraber mutlu vakit geçireceğiz. Eski küçük Leda yok artık. Kıskançlık yapmak yok."

Gülümsemeye çalıştım. Gözyaşlarımı silip Leda'yı beklemeye başladım.

Uzun bir süre evin önünde beklemiştim ve Leda hala ortalıklarda yoktu. Kapıya döndüm tam kapıya doğru adım atmıştım ki ayak seslerini duydum. Hızlı hızlı buraya geliyorlardı. Kapı açıldı ve içerden Leda çıktı. Kapıyı sertçe kapattı. Oldukça sinirli görünüyordu. O yüzden emaneti verirken neler olduğunu sormamayı tercih ettim. Sakinleşmesini beklemek daha akıllıca olurdu. Hızına yetişmeye çalışıyordum. Ona yetişebilmek için biraz koşmam gerekti.

...

Sonunda kendimize uygun bir emlakçı bulmuştuk. Haluk Bey bize çok yardımcı olmuştu. Kendisi 40lı yaşlarda bir beyefendiydi. Sohbeti çok içten bir insandı. Çok da güleryüzlüydü. Sohbet sırasında bizim yaşlarımızda iki kızı olduğunu öğrenmiştim. Ayça ve Ayda. Bana onlardan bahsetmişti. Belli ki onları çok seviyor ve onlarla gurur duyuyordu. Anne olmak da baba olmak da zor iş demiştim kendi kendime..

Haluk Bey elinden geleni yapmıştı. Bize tüm zamanını ayırmıştı ve sonunda kendimize uygun bir ev bulabilmiştik. Gerçekten çok iyi bir insandı. Babamla tanışsaydı çok yakın arkadaş olurlardı diye düşündüm. Benim için küçük bir ev de uygundu ama Haluk Bey bu evi almamız konusunda çok ısrar etmişti. Sohbete hiç katılmayan Leda bile bu evi istemişti. Sonunda kararımı verdim ve eve bakmaya gittik. Geniş,üç katlı,denize sıfır ve havuzlu bir ev. İki kişi için çok büyük bir ev olmasının yanında pahalıydı da. Ama iki kişi parayı bölüşecektik. Otellerde sürünmek istemiyordum zaten. Ev çitlerle çevrelenmişti. Dış kapıyı açınca büyük bir havuz karşıladı bizi. Hiç durmadan ilerledik. Birkaç basamak merdiven çıktıktan sonra kapıdaydık. Kapını önündeyken balkonun da buraya çıktığını fark etmemiz uzun sürmemişti. Evin balkonu çok genişti ve evi sarmalıyordu. Evin içine geçecek olursak:
Girişin solunda misafir odası bulunuyordu. Misafir odasından balkona geçiş mümkündü. Sadece Balkon değil arka bahçeye de burdan geçebilirdik. Misafir odasından çıktık. Koridorda ilerlemeye devam ettik. Mutfağa girdik. Anlaşılan balkon burda sona eriyordu. Mutfağın karşısında genişçe bir salon vardı. Yanında ise kütüphane. Fazla kurcalamadan karşısındaki odaya baktık. Wc. İlerledik. Hayret diye düşündüm. Wc'nin karşısındaki oda çok büyük bir oda değildi. Koridor uzundu. Bir koridorun bitimine bir de odanın bitimine baktım. Aradaki boşluk çok fazlaydı. İki oda daha sığardı ama ortada kapı falan yoktu. Garip gelmişti bu ayrıntı bana. Dönüp Ledaya baktım. Sanki beni anlamış gibiydi. Bir diğer odaya girdik bu oda bowling-bilardo salonuydu. Müzik odasına açılıyordu. Çıktık. Koridorun sonunda bulunan kilere de baktıktan sonra geri dönüp merdivenlere yöneldik. Meridvenin altında bir dolap bulunuyordu. İkinci kata çıktık. Sağa doğru ilerledik. Seyir Terasımız bulunuyordu burada. Çok geniş ve oldukça iç açıcıydı. Buraya yerleştirilmiş masada yemek yiyeceğimiz zamanları düşündükçe içim ısınıyordu. Seyir terasının köşesinde depo bulunuyordu. İçerisinde mangal için gerekli tüm malzemeler vardı. Et dışında tabii. Merdivenin karşısındaki oda yatak odasıydı. Odanın içinde banyo tuvalet vardı. Aynı yan odadaki gibi. Merdivenin yanında küçük bir mutfak daha vardı. Onun hemen yanında ise büyük bir banyo. İkinci katın koridoru çok uzun değildi. Koridorun sonuna geldik ve Haluk Bey tavanın fark edilmeyen penceresini açtı. Parmak uçlarında yükselerek ip merdiveni aşağıya indirdi. Yukarı çıktı. Bizde yukarı çıktık.       Gerçekten muhteşem bir yerdi. Bu tür gizli yerlere bayılıyordum. Ledaya baktım. Etkilenmiş gibiydi. Evet oda boştu ama daire şeklinde penceresi bana fantastik filmleri hatırlatmıştı. Büyü konulu filmler gibi. Ve pencereyi açıp çatıya çıkabiliyorduk. Orada oturabilirdik. Gecenin serinliğinde. Manzarayı seyrederek müzik dinlerdim. Sonunda kendimizi toparladık ve Haluk Beyden izin istedim. Bahçeye çıktık. Ledayı kolundan çektim. Banka oturduk.

"Eee ne düşünüyosun?"dedim
"Alalım" dedi
"Emin mi-"
"Gizli oda"
Dönüp ona baktım. O da durumu çözmüştü. Devam etti.
"İstiyorum. Anlıyor musun? Küçüklüğümden beri böyle birşey istedim. Kimsenin bana ulaşamayacağı gizli yerler... "
Birşey demedim. Haluk Beyin yanına döndük.
"Hemen şimdi oturmak isterseniz anahtarı verebilirim." dedi
"Evet, öyle yapacağız" dedi Leda sert bir şekilde. Onu dürttüm.
Haluk Bey e döndüm.
"Evet, lütfen."
"Evi dikkatli inceleyin. Başka özellikleri de olabilir. Bence çok seveceksiniz" dedi ve göz kırptı. Anahtarı bize bırakıp gitti. Döndük. Gizli bölüme doğru koşar adım ilerledik. Kütüphaneye girdik. Dolaba benzer bir bölüm vardı. Dolabı açınca tahta bir zeminle karşılaştık. Tahta zemini zorladık. Yerinden oynadı ve çıkarttık.
Gizli havuz. Vay canına.
"Evimizin içinde gizli bir havuz var ha? Bence hiç fena değil."dedim.
Leda'ya baktım. Yanına doğru ilerledim. Havuzun yanındaydık. Küçük bir adım bile havuzun dibini boylamaya yeterdi. Gülmeye başladı. Kahkahalar atarak gülmeye devam ediyordu.Bende gülmeye başlamıştım. Boğazını temizledi ve
"Bavulunu getirmiştin değil mi Leda?" dedi bana alaycı bir şekilde.
"Evet tabii. Bunu neden sordun ki?"
"Çünkü yeni kıyafetlere ihtiyacın olacak"
Ne dediğini başta anlamamıştım. Beni havuza itince artık çok geçti. Su yüzüne çıkınca derin bir nefes aldım.
"Sen-"
Gülmekten gözlerinden yaş gelmişti. Ayağından yakaladım. Biranda durdu. Bana baktı. Sırıttım.
"Çek şu elini" diyerek ayağını ellerimden kurtarmaya çalıştı. Elinden yakaladım ve

"Umarım sende bavulunu getirmişsindir"

Koyu SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin