🔸18.BÖLÜM: KARANLIK DÜNYA

283 62 10
                                    

Ah, pantolonla yatabilir miydim acaba?

Kararsız bir biçimde belimden sarkan zincir kemeri yoklamak için dokundum. Pantolonun kumaşı ile zincirin kelebek biçimindeki tokası birbirine dikilmişti, yani onu çıkaramazdım ve uyurken bu kelebeğin tenime batacağından emindim. Birkaç uzun dakikanın ardından utana sıkıla bu şeyi giymenin bir sorun olmadığına karar verdim. Neden olsundu ki? Sonuçta sadece bir gecelikti. Pantolonumu ve gömleğimi hızlıca çıkarıp yerine kırmızı geceliği giyerken kumaşın inceliği ve serinliği beni bir an ürpertti. Sonra köşedeki aynanın karşısına geçerek kendime baktım. Siyah saçlarım, beyaz tenim ve beni daha da zayıf ve kıvrımlı gösteren kırmızı gecelik oldukça uyumlu görünüyordu. Güzeldim. Hayır, sadece güzel değildim. Çekici de görünüyordum. Damien'da mı böyle düşünürdü acaba? Yanaklarımın da yavaş yavaş gecelikle aynı tonu aldığını fark edince aynadaki yansımama bakmayı keserek 'Saçmalama, Vanessa! Böyle utanç verici şeyler düşünmeyi bırak! Muhtemelen Damien hiçbir şey düşünmeyecektir!' diye kızdım kendi kendime. Ardından kendimi çabucak toparladım ve banyodan çıkacak cesareti bulmak için hiçbir şey düşünmemeye çalıştım.

Hiçbir şeyi, özellikle de Damien'ı düşünmeme planı olmasını ummadığım bir şekilde işe yaradı.

Hiç değilse biraz daha rahat ederek çekingence odaya süzüldüm. Banyoya girdiğimden bu yana Damien hiç hareket etmemişti; hâlâ pencerenin kenarında duruyor, artık yavaş yavaş kendini göstermeye başlayan yıldızlara bakıyordu. Nihayetinde fark edeceğini bildiğim için geciktirmenin bir anlamının olmayacağını düşünüp "Damien?" diye seslenerek dikkatini çektim. Damien bakışlarını pencereden çekip bana çevirirken sanki zaman geçmiyormuş gibiydi. Doğruca gözlerime baktığı için ne giydiğimi fark etmesi biraz uzun sürdü. Fırtınasız bir deniz gibi durgun olan bakışları yüzümden çekilip aşağıya süzüldüğünde ne tepki vereceğini tahmin etmek imkansızdı ve bu belirsizlik hissettiğim her şeyi daha da yoğunlaştırıyordu. Gözlerindeki o durgunluk yok olurken irisleri şaşkınlıkla genişledi. Verdiği ilk tepki de buydu. O kadar sersemlemiş görünüyordu ki utançtan yedi kat yerin dibine girmek istediğimi hissettim. Bunun yerine yerimde kıpırdandım ve Damien'a cılız bir şekilde gülümsedim. Lütfen, lütfen her şey daha da tuhaflaşmasın. Lütfen... Ama halihazırda her şey yeterince tuhaf zaten.

Neden bir şey demiyor?

"Damien?" dedim ihtiyatla.

Damien sözcükler boğazına takılmış gibi bir ses çıkarırken durumun uygunsuzluğu karşısında başını aceleyle yana doğru çevirdi. Dudaklarına parmaklarının tersiyle dokundu, kulak uçları hafifçe kızardı. "Ne..." dedi kuru bir sesle. "Ne giyiyorsun sen öyle?"

"Gecelik," diye fısıldadım, hafif bir sesle.

"Niye giydin ki bunu?"

Bunu duyunca heyecanla "Ben... Ben giymedim!" diye karşı çıktım hemen. Elmacık kemiklerim ateş gibi yanıp kavrulurken parmaklarımı kolumda gezdirdim. Gerçekten feci utanıyordum. Daha önce kimsenin karşısında bu hâlde durmamıştım. "Sage seçmiş. Giyebileceğim..." Sesim kırıldı. "Giyebileceğim başka bir şey yoktu." diye izah ettim.

Damien, yavaşça "Anlıyorum." dedi. Sonra bu durum karşısında nar gibi kırmızılaşan suratıma bakmak için başını çevirdi. Ne kadar rahatsız olduğum yüzümdeki ifadeden kolayca okunuyor olmalı ki, isteksiz bir gülümsemeyle "Özür dilerim." diyerek beni gösterdi. "Biraz şaşırdım sadece."

"Sorun değil." diye mırıldandım.

"Böyle rahat mısın?"

"Evet. Sanırım."

Gladyatör: Özgür Ruhlar (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin